back to top
Çarşamba, Kasım 12, 2025
Ana SayfaFokusFOKUS | Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Türkiye’nin Rolü

FOKUS | Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Türkiye’nin Rolü

Küresel bir krize dönüşen Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş 3 yıldır devam ediyor. Savaş boyunca 21. yüzyılın tarihine geçen birçok olay yaşandı. NATO’nun “dağılacak mı?” diye tartışıldığı günlerden Rusya’ya karşı safların sıklaştırıldığı bir sürece dönüldü. Batı, elindeki hemen her imkanla Rusya’ya karşı konumlandı. Liberal değerlerin koruyucusu olan Batılı devletler tarafından Rus milyarderlerin sermayelerine el konuldu. Rusya, ekonomik yaptırımlarla küresel sistemden izole edilmeye çalışıldı. Çaykovski’den Rus sporculara kadar uzanan çok geniş bir yelpazede kültürel bir ambargo bile gördük. Nükleer tehditler, yeni askeri teknolojiler, ihanetler ve yüz binlerce can kaybının olduğu bu süreçte hem Rusya hem de Ukrayna ile görüşmeler gerçekleştirebilen, bunu da NATO masasına taşıyabilen tek bir ülke vardı; Türkiye. Bu yazıda Türkiye’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki girişimlerini ve etkilerini ele alacağım.

Türkiye’nin Arabuluculuğu ile Barış Sağlanmıştı

Türkiye’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki arabuluculuk faaliyetleri, çatışma başlamadan yaklaşık bir ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın taraflara müzakere teklifi sunmasıyla başladı. Savaşın patlak vermesiyle birlikte Türkiye, süreci diplomatik kanallar aracılığıyla yönetmeye devam etti; bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ve Zelensky ile düzenli görüşmeler gerçekleştirdi. Bu diplomatik girişimler sonucunda, savaşın ilk ayı tamamlanmadan Türkiye’nin ev sahipliğinde taraflar arasında üst düzey bir görüşme yapılması kararlaştırıldı.

İlk önemli temas, Mart 2022’de Antalya’da düzenlenen toplantıyla gerçekleşti. Bu görüşmede Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanları bir araya getirilmiştir. Bu toplantıyı takiben, müzakereler daha ileri bir aşamaya taşındı ve iki hafta sonra taraflar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arabuluculuğunda yeniden bir araya gelerek müzakerelerde bulundu. Savaşın başlangıcından yaklaşık 1,5 yıl sonra Putin, bu müzakere sonucunda tarafların anlaşmaya vardığını, ancak Ukrayna’nın dış baskılar nedeniyle savaşa devam etme kararı aldığını ifade etti.

Türkiye’nin arabuluculuk faaliyetleri, ilerleyen süreçte de devam etti ve birçok kritik görüşmeye ev sahipliği yaptı. İstihbarat servisleri, ombudsmanlar ve irili ufaklı birçok görüşme Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşti. Bu görüşmelerde özellikle nükleer silahların kullanım riskleri başta olmak üzere esir değişimi, yaralıların durumu, kayıp kişilerin akıbeti ve savaş alanındaki cenazelerin tahliyesi gibi önemli meseleler ele alındı.

Fotoğraf 1: Antalya Diplomasi Formunda Gerçekleşen Görüşme

Kaynak: Anadolu Ajansı.

Burada özellikle önemli olan bir husus ise savaşan iki tarafın da Türkiye’nin arabuluculuğuna rıza göstermesidir. Çünkü arabuluculuk faaliyeti karşılıklı rıza gösterilmesi sonrasında başlamaktadır. Rıza olmaksızın bunun başarılı olması pek mümkün görülmemektedir. Türkiye bir yandan Ukrayna’ya silah satışı gerçekleştirirken bir yandan da Rusya ile güçlü bir diyalog mekanizması kurmayı başardı. Bunu yaparken iki ülkenin de rızasını kazandı.

Türkiye hem jeopolitik olarak savaş coğrafyasına en yakın aktörlerden birisi olması hem de NATO baskısına rağmen tarafsız kalabilmeyi başarması sayesinde savaşan taraflar arasında güven tahsis edebildi. Elbette bu süreçte Ukrayna’nın hemen her desteğe ihtiyacı olduğu; Rusya’nın ise karşı karşıya kaldığı yaptırımlar neticesinde Türkiye’yi bir çıkış yolu olarak gördüğü göz önüne alınmalıdır.

Bu güven, savaş sırasında birçok felaketin de önüne geçilmesi açısından önem taşımaktadır. Örneğin, Avrupa’nın en büyük nükleer güç santrali olan Zaporijya Nükleer Santralindeki tehlikeli çatışmalar sonrasında taraflar Türkiye’nin arabulucu ve kolaylaştırıcı teklifine olumlu yaklaştı ve bu sayede Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bölgede gidip incelemelerde bulunabildi.

Türkiye’nin girişimleriyle savaşın başında Mariupol’de sivillerin tahliyesi için insani koridor açıldı. Yetimhanedeki çocuklar ve bakıcıları Türkiye’ye getirilerek koruma altına alındı. Aynı şekilde 84 Ahıska Türkü de güvenli şekilde Türkiye’ye ulaştırıldı. Ayrıca Türkiye, İstanbul’da kurulan Türkiye-Ukrayna Yeniden İnşa Görev Gücü ile birlikte savaş sonrası Ukrayna’nın eski hâline dönülmesinde kritik bir role de sahip olacak.

Türkiye Hazımsızlığı

Türkiye’nin bu girişimleri diplomatik arabuluculuk konusunda önemli bir örnek teşkil etmektedir. Birçok ülkenin takdirini toplayan bu girişimler, bazı devletlerin ise tepkisini çekti. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ve Zelensky ile bir araya gelebilen tek NATO lideri oldu. Bu durumdan Fransa, İngiltere gibi ülkeler hazımsızlık duydu. Putin’in savaşın hemen arifesinde Macron ve Scholz’u uzun bir masanın bir diğer ucuna oturtarak misafir etmesi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaklaşımı arasındaki fark bu hazımsızlığın asıl nedenini gözler önüne seriyordu. Nitekim Macron bunu itiraf ederek “Türkiye’nin dünyada Rusya ile görüşmeye devam eden tek güç olmasını kim ister?” demişti.

Fotoğraf 2: Putin ile Macron’un Kremlin’deki Görüşmesi

Kaynak: Anadolu Ajansı.

Fotoğraf 3: Putin ile Scholz’un Kremlin’deki Görüşmesi

Kaynak: Anadolu Ajansı.

Yeni Süreçte Ateşkes Sağlanabilir

Trump’ın ABD başkanlığında Ukrayna’daki savaşın sıcaklığının azalması muhtemel görünmektedir. Bu süreç, 2014 yılında gerçekleşen Kırım’ın ilhakına benzer bir seyir izleyebilir. Fiili olarak Rusya, işgal ettiği bölgelerden geri çekilmeyecek ancak hukuki açıdan bu topraklar Ukrayna’nın bir parçası olarak kabul edilmeye devam edecektir. Bu bağlamda, mevcut çatışmanın kalıcı bir barış anlaşması ile değil, bir ateşkes ile dondurulması olasıdır.

Fotoğraf 4: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zelensky’i Karşılama Töreninden

Kaynak: Anadolu Ajansı.

Türkiye’nin bu süreçte üstleneceği rol ise Ukrayna’nın yeniden inşa sürecine katılım sağlayarak bölgedeki sorunların çözümüne somut katkılar sunmak olacaktır. Nitekim, Rusya ve ABD’nin Suudi Arabistan’da gerçekleştirdiği görüşmeler esnasında, Zelensky’nin Türkiye’yi ziyaret ederek Erdoğan ile görüşmesi dikkate değerdir. Bu bağlamda, Erdoğan’ın Zelensky ile bir şemsiye altında poz vermesi, diplomatik bir mesaj taşıması açısından sembolik bir anlam içermektedir.

Gürkan Demir, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.
Gürkan Demir
Gürkan Demir

Gürkan Demir, İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde yazdığı “Türkiye’nin Terörle Mücadelede Önleyici Müdahale Stratejisi” başlıklı tez ile yüksek lisansını tamamladı. Ardından Kamu Diplomasisi alanında bir yüksek lisans derecesi daha aldı. Çalışma alanları arasında terör, uluslararası güvenlik, balkanlar, kamu diplomasisi ve siyasal iletişim gibi konular bulunmaktadır. Demir’in editörlüğünü üstlendiği 21. Yüzyıl Türk Dış Politikasına Bölgesel Bakışlar ve Yeniden Jeopolitik: Bölgesel İstikrar Arayışları adlı iki kitap çalışması ve kendi kaleme aldığı Türkiye’nin Terörle Mücadele Strateji adlı bir kitap çalışması bulunmaktadır. Milat Gazetesinde köşe yazarlığı yapan Demir, Türkiye Araştırmaları Vakfı’nda araştırmacı olarak çalışmaktadır.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments