back to top
Perşembe, Kasım 13, 2025
Ana SayfaFokusFOKUS | Sudan’da Jeopolitik Rekabet ve Türkiye

FOKUS | Sudan’da Jeopolitik Rekabet ve Türkiye

Giriş

Sudan’da, Nisan 2023’ten bu yana Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ile Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF-HDK) arasında süregelen çatışmalar, ülkeyi derin bir insani krize sürüklüyor. Bu çatışmalar sonucunda on binlerce kişi hayatını kaybetmiş, milyonlarca insan yerinden olmuştur. Özellikle Darfur bölgesi ve başkent Hartum çevresinde yoğunlaşan şiddet olayları, sivillerin yaşamını olumsuz etkilemektedir. Çatışmaların yanı sıra Sudan ciddi bir kolera salgınıyla da mücadele etmektedir. Kasım 2024 itibarıyla kolera nedeniyle yaklaşık 1000 kişi hayatını kaybetmiştir. Vaka sayısının ise 30 bini aştığı belirtiliyor.

Sudan, stratejik konumu ve doğal kaynakları sebebiyle jeopolitik açıdan son derece önemli bir ülke. Ülke, Kuzey Afrika ile Sahra Altı Afrika arasında bir köprü işlevi görmekte ve Kızıldeniz’e kıyısı olması nedeniyle küresel ticaret yolları açısından kritik öneme sahip. Süveyş Kanalı’na yakınlığı nedeniyle dünya ticaretinde önemli bir noktada bulunmakta. Ayrıca Nil Nehri’nin geçtiği ülkelerden biri olarak su kaynakları açısından büyük bir stratejik değere sahip.

Çin, ABD, Rusya, Türkiye ve Körfez ülkeleri önemli jeopolitik güçler ülkede ve bölgede nüfuz mücadelesi vermekte. Orta Doğu’daki güç ve nüfuz mücadelesi Sudan’a da yansıyor. Sudan’ın geleceği İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Katar, Türkiye ve İsrail’in bölgesel nüfuz için nasıl rekabet edeceğine ve güçlerini yansıtma ve ekonomik çıkarlarını ilerletme yeteneklerinin nasıl göstereceklerine bağlı olarak şekillenecek.

Türkiye’nin Hamleleri

Türkiye Etiyopya ile Somali arasındaki diplomatik anlaşmazlığı çözdükten sonra ara buluculuk çabalarını Sudan’daki iç savaşa yöneltti. Sudan yaklaşık iki yıldır iki rakip general arasındaki iktidar mücadelesine sahne oluyor.

Neredeyse iki yıldır süren savaşın ardından, 12 milyondan fazla insanın yerinden edildiği ve yaklaşık 25 milyon insanın gıda güvensizliği çektiği Sudan halkının çoğunluğu barışa hasret. Bugüne kadar Cidde, Manama ya da Cenevre’de yapılan çeşitli ara buluculuk girişimleri sistematik olarak başarısızlıkla sonuçlandı. Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF), 2000’li yılların başında Sudan’ın batısında geniş bir bölge olan Darfur’daki isyanı bastırmak için sıfırdan oluşturdukları eski müttefikleriyle yani General Muhammed Hamdan Dagalo, nam-ı diğer “Hemeti (Hemedti)” liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetlerinin (RSF, eski adıyla Janjawid) çok güçlü paramiliter güçleriyle görüşmeleri sürdürmeyi her seferinde reddetmişti.

25 Ekim 2021’de Hemeti ile birlikte görevi devraldığından bu yana Genelkurmay Başkanı ve Egemenlik Konseyi Başkanı olarak çifte görevde bulunan General Abdülfettah El Burhan, 4 Ocak’ta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teklifini kabul etti. Türkiye, Burhan’ın doğrudan rakipleri olan HDK ile değil, onların ana destekçisi Birleşik Arap Emirlikleri ile bir diyalog yürütmeyi öneriyor. BAE de Türkiye’nin çabalarına olumlu yaklaşıyor. 2024 Aralık ayı sonunda BAE Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin “Sudan’da devam eden krizi çözmeye” yönelik “diplomatik çabalarını” memnuniyetle karşılayan bir açıklama yayımladı.

Sudan Silahlı Kuvvetlerinin kontrolündeki fiili hükümetin yeni başkenti hâline gelen Port Sudan’da Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Burhanettin Duran ile bir araya gelen Abdülfettah El Burhan’a eşlik eden Dışişleri Bakan Vekili Ali Yusuf, “Türkiye’nin girişimi Sudan’da barışın sağlanması için gerçek çabalara yol açabilir.” dedi.  Yusuf, “Sudan’ın Türkiye gibi kardeşlere ve dostlara ihtiyacı var. Bu girişim Sudan’da barışın sağlanmasına yönelik gerçek çabalara öncülük edebilir.” diye de ekledi.

Türkiye’nin Jeopolitik Nüfuzu Artıyor

Türkiye’nin artan jeopolitik gücü Afrika Boynuzu ve Sahel’de gittikçe hissediliyor. Türkiye’nin Afrika ile ticareti arttı. 2003 yılında sadece 5,4 milyar dolar olan ticaret hacmi 2023 yılında 35 milyar dolara ulaştı. Bu rakamlar bize Türkiye’nin kıtadaki artan varlığı hakkında bir şeyler söylüyor. Afrika ülkeleri Türkiye’yi sert güç odaklı politikalar izleyen bir ülke olarak görmüyorlar. Türkiye bu ülkelerle güvenlik alanında da iş birliği yapıyor fakat genel olarak bakıldığında Türkiye’nin Afrika politikası farklı yumuşak güç araçlarının ve stratejilerinin kullanımına dayanıyor. Örneğin kıtadaki yatırımları arasında Mali’de bir cami, Nijer’de bir hastane ve Somali’de 10 bin yerel askeri eğiten bir askeri üssü bulunuyor. Bunlar Türkiye’nin yumuşak gücünün göstergeleri olarak dikkat çekiyor. Türkiye ayrıca Çad, Burkina Faso, Mali ve Nijer’e insansız hava araçları satıyor. Bu sayede Türkiye bu ülkelerde ilişkilerini çeşitlendirmenin önünü açıyor.

Türkiye geçen yıl Cibuti’de Afrika Birliği ile ortaklaşa üçüncü bakanlar düzeyinde bir değerlendirme konferansına ev sahipliği yapmıştı ve ayrıca savunma ve enerji iş birliğini tanıtmak için bir platform sağladı. Ankara, Afrika’da yükselen pek çok orta güç gibi Çin’i yakından izleyerek yumuşak güç ve altyapı geliştirme stratejisini noktasında Çin ile rekabet hâlinde. Türk Hava Yolları Afrika’da yaklaşık 60 noktaya uçuyor. Türkiye bölgede Batı’nın bölgedeki sömürgeci bagajını paylaşmadığını ve bu nedenle daha iyi, daha tarafsız bir ortak olduğunu gösteriyor.

2020 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye’nin “sömürge sonrası öfkeye” oynayarak Afrika kamuoyunu Paris’e karşı kışkırttığını söylemesi de unutulmamalı. Fransa, Türkiye’nin bölgedeki varlığından oldukça rahatsız görünüyor. Bu tarz riskleri ve engelleri de göz önüne alarak Türkiye akılcı bir dış politika stratejisi izlemesi ulusal çıkarı açısından oldukça önemli. Türkiye, ekonomik iş birliği, insani yardım, diplomatik roller ve yumuşak güç mekanizmaları gibi çeşitli stratejilerle Afrika’daki etkisini ve gücünü jeopolitik olarak artırıyor. Afrika Birliğinin Afrika’daki çeşitli anlaşmazlıklar için ara buluculuk çabalarında neredeyse hiç olmaması Türkiye’nin etkisini Somali, Etiyopya ve Sudan’da daha da güçlendirdi.

Sudan’da Jeopolitik Nüfuz Mücadelesi

Sudan’da ayrıca diğer bölgesel aktörler de nüfuz mücadelesi veriyor. 2023 yılında İran, Sudan’a insani yardım sağlamasının ardından, iki ülke diplomatik ilişkileri yeniden kurma yönünde adımlar atmıştı. Ekim 2023’te, İran ve Sudan dışişleri bakanları, diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi ve büyükelçiliklerin açılması konusunda anlaşmaya varmıştı. Temmuz 2024’te ise Sudan’ın fiili lideri Abdülfettah el-Burhan, Port Sudan’da İranlı bir büyükelçiyi kabul etmiş ve karşılıklı olarak büyükelçi değişimi gerçekleştirilmişti. Bu gelişmeler, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve iş birliğinin yeniden başlaması açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Bu yakınlaşma, Sudan’daki iç savaşın bölgesel ve küresel aktörlerin ilgisini çektiği bir dönemde gerçekleşti. Sudan’ın stratejik konumu, İran, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin bölgede nüfuz sahibi olma çabalarını artırmaktadır. İsrail de bu gelişmeleri yakından takip ettiği anlaşılmaktadır. SAF’ın silah ve finansman konusunda İran ile olduğu belirtilen ilişkileri İsrail’i tedirgin ettiği, Sudan’ın İsrail’e tehdit oluşturabilecek başka bir İran vekili hâline gelmesinden endişe duyduğu açık kaynak istihbaratından anlaşılabilmektedir. İran’ın Sudan’a insansız hava araçları (İHA) tedarik ettiği ve bu sayede Sudan’ın askeri kapasitesini güçlendirdiği belirtilmektedir.

Sonuç

Özetle Sudan’ın Kızıldeniz kıyısındaki limanları ve jeopolitik-jeoekonomik konumu nedeniyle bir küresel ve bölgesel aktörler açısından rekabet merkezi hâline gelmiş ve vazgeçilmez ülke konumuna ulaşmıştır. Bu aktörler, Sudan’daki iç savaşın bölgesel dinamiklerini ve güç dengelerini etkilemektedir. Sudan’ın iç savaşlar, ekonomik sorunlar ve dış müdahaleler nedeniyle istikrarsızlık içinde olma riski mevcuttur. Türkiye’nin jeopolitik istihbarat açısından bölgedeki aktörleri yakından takip etmesi ulusal çıkarları açısından oldukça elzemdir.

Doç. Dr. Orhan Karaoğlu, uluslararası ilişkiler uzmanıdır.
Orhan Karaoğlu
Orhan Karaoğlu

Doç. Dr. Orhan Karaoğlu, yüksek lisansını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde “1998 Adana Mutabakatından Arap Baharına Türkiye-Suriye İlişkileri” başlıklı teziyle tamamlamıştır. Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “Şiiliğin İran Dış Politikasına Etkileri” isimli tez çalışması ile bitirmiştir.

Yazarlığını ve editörlüğünü yaptığı çok sayıda kitabı bulunan Karaoğlu çeşitli mecralarda makale ve analiz yayımlamıştır. İlgi alanları ve çalışma konuları arasında Jeopolitik, Ortadoğu tarihi, Türk dış politikası, etnik, dini, mezhepsel kimlikler, Şiilik, İran dış politikası gibi konular bulunan Karaoğlu İngilizce ve Farsça bilmektedir. Kariyerine uluslararası ilişkiler uzmanı olarak devam etmektedir.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments