Giriş
İsrail 7 Ekim 2023’ten beri sürdürdüğü soykırım politikasını, bölge ülkelerinin sınırlarını ihlal ederek genişletti. İsrail; Lübnan, Suriye, İran, Yemen’den sonra Katar’da Hamas liderlerine ve Tunus’taki Sumud filosuna yönelik saldırısıyla tüm bölgenin güvenliğini tehdit etmekte. İsrail, 7 Ekim’i ABD’nin 11 Eylül’ü olarak görmekte ve gerçekleştirdiği tüm saldırıları bu referansla meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Fakat İsrail’in açıkça peşinde koştuğu amaç, tüm bölgedeki kendine tehdit oluşturan unsurları ortadan kaldırmaktır. Bu yazıda İsrail’in durdurulması mümkün müdür konusunu ele alacağım.
Terör Devleti İsrail
İsrail’in Gazze’deki soykırımı ve Batı Şeria’da işgalleri, İsrail’i bir terör devleti olarak nitelendirmek için gerekli tüm koşulları sağlıyor. İsrail, Gazze’de tüm insani değerleri yok etmiş, dünyanın gözü önünde 2 yıla yakın bir süredir soykırımını sürdürmektedir. Öte taraftan Batı Şeria’da her geçen gün devam eden İsrail işgalleri ve kaçak yerleşimcilerin saldırıları, Filistin’i iki bölgede de ortadan kaldırma amacı taşıyor. İsrail, tüm bunları yaparken vahşi bir yöntemi kasıtlı olarak uygulamakta ve hiç kimseden çekinmeden hareket etmekte. Bunun arkasında İsrail’in Batılı devletler üzerindeki tahakkümünün getirdiği bir rahatlık bulunuyor.
Diplomatik Seçenekler
Bu koşullar altında İsrail’i durdurmak için üç yol ortaya çıkmakta. İlk yol diplomatik seçeneklerin devreye girerek İsrail’in Gazze başta olmak üzere bölgedeki saldırılarının durdurulmasının sağlanmasıdır. Fakat İsrail, diplomatik girişimleri defalarca reddetti. 7 Ekim’in başlangıcından beri Katar, Türkiye, Mısır gibi ülkelerin başını çektiği arabuluculuk teklifleri İsrail tarafından kabul görmedi. İsrail, arabulucu ülkelere güvenmediği için değil, 7 Ekim’i bir fırsat olarak gören saldırgan politikalarını sürdürmek istediği için diplomasiye yanaşmamıştır. Hatta ABD ile İran arasında nükleer konusunda diplomatik görüşmeler gerçekleşirken İsrail, İran’a yönelik geniş çaplı bir saldırı gerçekleştirmiştir. 12 Gün Savaşı olarak tarihe geçen bu savaşta, İsrail, diplomasiyi kabul etmediğini net bir şekilde göstermiştir. Trump’ın uyarılarına rağmen gerçekleşen bu saldırılarda, İsrail, ABD üzerindeki tahakkümünü kullanarak İran’ın nükleer tesislerini bombalatmıştı. Epstein davası başta olmak üzere MOSSAD’ın ABD’yi yönetenleri kayıt altına aldığı ve bu nedenle ABD’nin İsrail yönetiminin isteklerine kayıtsız kalamadığı bir durum oluşmakta. Nitekim Trump’ın barış teklifine olumlu yaklaşıyor gibi görünüp Katar’da Hamas heyetini hedef alması sonrası ABD’den dikkate değer bir çıkış gelmemiştir. Aynı zamanda bu durum da bize İsrail’in diplomasiyi tercih etmemeyi kasıtlı bir politika olarak kullandığını göstermektedir.
Fotoğraf 1: Trump ve Netanyahu
Kaynak: Axios
Askeri Seçenekler
İsrail’i durdurmanın ikinci yolu ise askeri seçeneklerdir. 20. yüzyılda bölge ülkeleri ile İsrail arasında çıkan savaşlarda İsrail galip çıkmıştır. Bugün ise bölge ülkelerinin İsrail’e karşı savaş açabileceği bir durum bulunmamakta. Mısır ciddi ekonomik sorunlar yaşamaktadır. Irak ve Suriye uzun süren iç savaş ve terör nedeniyle çok büyük oranda yıpranmıştır. Lübnan, Yemen gibi ülkelerdeki asimetrik aktörlerin varlığı ise İsrail’i durdurabilecek güçte değil, aksine İsrail’in saldırılarında kullandığı meşruluk argümanlarını oluşturmakta. Hem vekil aktörleri hem de kendi ordusu itibarıyla İsrail’i hedef alan İran ise 12 gün sonunda çatışmayı sonlandırmayı kabul etti. Körfez ülkeleri ise tüm olan bitenin bitmesini ve Abraham Anlaşmalarına dönülmesini arzu etmekte. Bölgede İsrail’e askeri güç konusunda üstünlük kurabilecek tek ülke Türkiye’dir. Türkiye son yıllardaki askeri atılımlarının yanında NATO üyesi ciddi bir devlettir. Bu nedenle İsrail’in bölgede çekindiği tek güç de Türkiye’dir. Fakat Türkiye ile İsrail arasında doğrudan bir savaşın çıkma ihtimali uzak görünmekte. Nitekim Türkiye, askeri yöntemi her zaman en son seçenek olarak kullanmış bir ülke. Savaş ihtimali uzak görünse de Türk karar alıcılar, İsrail ile hem Orta Doğu’da hem de Doğu Akdeniz’de karşı karşıya gelinen senaryolara dair politikalar geliştirmekte ve bu politikaları stratejik adımlarla desteklemekte. Suriye’de Türkiye’ye yakın bir yönetimin olması ve Kıbrıs’ta artan İsrail varlığına karşı Türkiye’nin KKTC ile ortak stratejiler belirlemesi bu adımlara örnek olarak verilebilir.
Fotoğraf 2: İsrail-İran Savaşında Hedef Alınan Yerler
Kaynak: İRAM
Uluslararası Yaptırım Seçeneği
İsrail’i durdurmanın üçüncü yolu ise uluslararası yaptırımlarla Netanyahu yönetiminin devrilmesini sağlamaktır. Daha önce Güney Afrika’daki apartheid rejiminin ülkede uyguladığı aşırıcı politikalar, uluslararası yaptırımlar sayesinde ortadan kaldırılmıştı. Güney Afrika’ya, Apartheid rejimi nedeniyle BM, ABD ve AB tarafından silah ambargosu, ekonomik ve askeri iş birliği yasakları ile petrol, uranyum, kömür ve demir-çelik ticaretine yönelik kapsamlı yaptırımlar uygulandı.
İsrail, bugün bir apartheid rejimi tarafından yönetilmekte. Dolayısıyla uluslararası bir yaptırımın uygulanması için gerekli olan koşullar mevcuttur. Fakat İsrail’in küresel sistemdeki gücü, devletleri hareketsizliğe zorluyor. Avrupa’dan zaman zaman yapılan yaptırım uygulayabiliriz açıklamaları ciddiye alınabilecek bir hassasiyet taşımıyor. 2 yıldır devam eden soykırım sürecinde İsrail’e destek veren Avrupalı ülkelerin kısmı yaptırımları İsrail’i durdurmaya yetmeyecek, göstermelik bir adım olacaktır. Burada İspanya’yı pozitif şekilde diğer Avrupalı ülkelerden ayırmak gerek. Çünkü İspanya, başından beri İsrail’in karşısında konumlanmıştır.
Fotoğraf 3:Güney Afrika’daki Apartheid Rejiminin Sembol Fotoğraflarından Biri
Kaynak: Aljazeera
Sonuç
Bugünkü koşullar altında değerlendirildiğinde İsrail’i durdurmanın önündeki yolların kapalı olduğu görülmektedir. Askeri, diplomatik ve yaptırım seçeneklerinin önündeki engeller, İsrail’in küresel etkisiyle diğer ülkeler üzerindeki baskısından kaynaklanmaktadır. Eğer İsrail’in bu baskısı bir şekilde aşılabilirse diplomatik bir yol oluşabilir veya yaptırımlarla mevcut İsrail yönetimi görevden uzaklaştırılabilir. Fakat bugün bu durumun önünde ABD’nin İsrail’e yönelik desteği bulunmaktadır. Fakat Trump’ın Netanyahu’yla anlaşamadığını ve ABD ile İsrail’in görmek istediği Orta Doğu’nun birbirinden farklı olduğunu söylemek gerekir. Netanyahu yönetimi devam ettiği sürece Gazze’de soykırım, Batı Şeria’da işgal, bölgede saldırganlık artarak devam edecektir. Çünkü Netanyahu 7 Ekim’i fırsat bilerek İsrail’in tüm arzularını hayata geçirmeye çalışmakta. Bunu yaparak da iktidarda kalmayı sağlamaktadır. Bugün itibarıyla İsrail’i durdurabilecek koşullar ancak Netanyahu hükümetinin devrilmesi ile ortaya çıkabilecektir.