Perşembe, Eylül 18, 2025
Ana SayfaYayınlarAnalizLibya'da Dinî Yapı

Libya’da Dinî Yapı

Giriş

Libya coğrafyası siyasi iradenin merkezîleşmesi, devletin güç tekelini elinde bulundurması gibi temel sorunları oluşturan bir yapıdadır. Çöl ülkesi olmanın zorluğu, farklı etnik ve dinî yapıların da varlığıyla perçinlenir. Dinî topluluklar siyasi aidiyetleri etkilemiş, bilhassa mevcut güvenlik durumu ve öncesindeki devrim döneminde safları belirlemiştir. Libya coğrafyası İslam fetihlerinin ardından, Arap asıllı Müslümanların yerleşmeye başlamasının da etkisiyle, Müslümanlaşmaya başladı. Berberi halklar da bir süre sonra İslam’a girdiler. Bu süreç kimi zaman politik arka planlar ile gerçekleşmiş olsa da günümüz Libya toprakları nüfusunun tamamını Müslümanların oluşturduğu bir hâle geldi. Sünni Maliki ve İbadilik yoğun olarak görülmekle birlikte, Osmanlı döneminde Anadolu’dan gelen Türkler marifetiyle Hanefilik de görülmektedir. Libya’daki Müslüman nüfusu; Sünnilik ve İbadilik olmak üzere temelde ikiye ayırmak gerekirse yaklaşık %94’lük Sünni oranı ve %4’lük bir İbadi oranından bahsetmek mümkündür. Zaman içerisinde politik gelişmeler ile de bağlantılı olarak İslam, farklı ekoller ile temsil edilmiş, bu farklılıklar da siyasi taraflar bakımından belirleyici olmuştur. Bu çalışmada Libya’daki dinî yapı ele alınacak, Sünnilik ve İbadiliğe ek olarak tasavvufi ve selefi akımlar açıklanacaktır. Son olarak mevcut kriz durumu bağlamında dinî yapıların güncel rolleri ve siyaset ile ilişkileri analiz edilerek Libya’daki dinî yapının taraf oluşumuna etkisi ortaya koyulacaktır.

İslam: Sünnilik

Fotoğraf 1:Trablus’ta Bayram Namazı

Kaynak: Anadolu Ajansı

Sünni mezheplerden olan Malikilik Libya’da uzun dönemlerden beri dinî çoğunluğu oluşturmaktadır. Tamamına yakınının Müslüman olduğu ülkenin dinî olarak en kalabalık grubu Sünni Müslümanlıktır. İtalyan ve İspanyol işgali dönemleri dışında Müslüman yönetimler tarafından yönetilmiştir. Muammer Kaddafi dönemi de bu bağlamda ayrıca incelenmelidir. Muammer Kaddafi döneminde ulus inşası sırasında din bir araç olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda Sünnilik ve ahlaki normları, Kaddafi rejimi döneminde devlet dilinin rıza inşası ve vatandaşlık kültürü aşılaması gibi noktalarda önemli şekilde yer bulmuştur. Tabii ki bu Kaddafi yönetimi nezdinde önem gösterilen İslam’ın bir meşruiyet aracı olarak kullanıldığını akıllardan çıkarmamak gerekir.[1] Esasen bu durum, Libya’daki hâkim dinî grubun Sünnilik olduğunu da ortaya koyar. Zira devlet söylemi halk nezdinde rıza üretmek için Sünniliği temel almıştır. Esasen Muammer Kaddafi, dönemin iki kutuplu dünyası içerisinde bir üçüncü kutup, üçüncü yol iddiası içerisinde bunu yaptığını aktarmaktaydı. Kaddafi, kapitalist ve sosyalist olmak üzere iki kutba ayrılmış dünyada; Sosyalist İslam’ın bir yeni alternatif olacağını iddia etmekteydi. Kuran-ı Kerim’in temel kaynak olduğunu reddetmiyordu, ancak Kuran’ı Kerim’in en iyi açıklayıcısı olan kaynağın ise kendine ait Yeşil Kitap olduğunu belirtirdi.[2] Yeşil Kitap’ın basılı bir kitap olmadığı, aksine Kaddafi’nin konuşma ve propaganda araçları içerisinde atıf yapılan bir kaynak olduğu bilinmektedir. Ülkenin geneline yayılmış bir şekilde yaşayan Sünniler, İbadilerin yoğun olduğu bölgeler dışında salt çoğunluktur. Çeşitli tasavvufi yapılar ve tarikatlar içerisindeki toplulukları da Sünniliğin toplamında değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Bir başka şekilde açıklamak gerekirse Sünni çoğunluk, farklı dinî, sosyal ve siyasi yapılar arasında dağılmıştır. Dolayısıyla İbadilik gibi organize ve toplu bir durum söz konusu değildir. Ancak mevzubahis durumun azınlık reaksiyonu olarak değerlendirilebileceği aşikârdır.

İhvan-ı Müslimin

Fotoğraf 2:Libya Müslüman Kardeşler Teşkilatı Yetkilileri

Kaynak: AFP

Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) 1928 yılında Mısır’da Hasan el-Benna öncülüğünde kurulmuştur. İlk aşamalarda Mısır içerisinde, sonrasında ise temsilcileri marifetiyle Suriye, Lübnan ve Filistin’de teşkilatlanmıştır. Teşkilatları yoluyla birçok destekçi kazanmış, yayın ve davet metotları ile mezkûr ülkeler ve bilhassa Mısır’da çok sayıda taraftar toplamıştır. Siyasi ve ekonomik hayata dair yorumlarıyla birlikte politik alanda İslam temsiline dair 20. yüzyılın önemli İslamcı hareketlerinin öncüsü konumundaydı. 1954 yılı itibarıyla Mısır hükümeti tarafından yasaklı örgüt ilan edilmiş ve çalışmalarını yer altına kaydırmıştır. 1970 yılında Enver Sedat’ın başa gelmesi ile bu durum nispeten ferahlasa da sonrasında ibre tekrardan tersine dönmeye başlamıştır. Mısır Devrimi’ndeki öncü rolü, ortaya koyduğu yönetim tecrübesi ve darbe sonrası yaşananlar İhvan’ın bugününü belirleyen önemli dönüm noktalarındandır. Mısır’da ortaya çıkmış olan Müslüman Kardeşler Hareketi organik ve inorganik olarak İslam dünyasının tamamına yakınında etkili olmuş; Güneydoğu Asya’dan Mağrib’e, Türkiye’den Balkanlar’a birçok İslamcı harekete doğrudan ve dolaylı olarak etki etmiştir. Libya’daki Müslüman Kardeşler Hareketi’nin kökenleri 1949 yılına dayanır. Prens İdris es-Senûsî’nin kabulü ile Mısır’dan Libya’ya göç eden İhvan mensupları ve 1948 Arap-İsrail Savaşı’ndan geri dönerek İhvan’ın öğretilerini yayma eğiliminde olan Libyalılar, hareketin Libya’daki kökenini oluşturmuştur. Teşkilatın Libya’daki ilk merkezleri Bingazi ve Trablusgarp’tadır. Nitekim Libya Devrimi’nden sonraki ilk kongreleri de Bingazi’de gerçekleşmiştir. Muammer Kaddafi döneminde baskı altına alınan grubun mensupları ve yöneticileri tutuklanmıştır.[3] Mısır’daki tecrübeye benzer olarak yeraltına çekilmişlerdir. Libya Devrimi’ne ise ilk anlarından itibaren destek oldukları bilinir.  Kaddafi yönetiminin de etkisi şüphesiz bulunmaktadır. Zamanla farklı fraksiyonlara bölünen hareket, hâlen Libya’da etkilidir.

İslam: İbadilik

İbadilik, İslam tarihinde Hakem Olayı olarak bilinen hadisede ortaya çıkan Haricîlerin bir koludur. Günümüzde Umman ve Mağrib’de yaygındır. Haricîliğin bir kolu olmasının yanında birçok hususta müstakil yönlere sahip olarak nitelendirilir. Uzun yıllardan bu yana Libya’da karşılık bulan İbadilik, çoğunlukla Berberi Amazigh’ler arasında yaygındır ve Libya’nın batısındaki Nefuse Dağları bölgesinde yoğunlaşmışlardır. Amazighler nezdinde bir alternatif olarak karşılık bulmuş olan İbadilik, esasen küçük bir topluluk tarafından yayılmıştır. Amazighler arasında yayıldığı dönemde bir savaş durumu, zorlama gibi bir husus kaynaklarda bulunmamaktadır. Bu yönüyle İbadilik mevzubahis kabileler tarafından benimsenmiş ve o tarihten bugüne devamlılık sağlamıştır. Günümüzde Mağrib İbadilerinin yoğunluğu Libya ve Cezayir’dedir. Öte yandan Umman Sultanlığı da İbadiliğin merkezi konumundadır. Halihazırdaki İbadi doktrin Umman ve Mağrib bazında farklılaşmıştır. Mevcut Umman Sultanı marifetiyle modernleşen, değişime uğrayan yapısı farklılık gösterse de İbadi bir devlet tecrübesi olarak Umman örnek gösterilebilir. İbadiler, Libya’da politik taraf tutma, mevcut kriz durumunda bir tarafa ait olma refleksi gösteriyor olsa da Libya özelinde merkezî hükümeti hiçbir zaman yönetmemiş veyahut özerk bir siyasi organizasyon hâline bürünmemiştir. Coğrafi olarak dağılmış İbadiler arasında bir mezhep bilinci olup olmadığı bahsi de ayrıca soru işareti olarak durmaktadır. İbadilik hakkındaki bir diğer kritik husus ise bu azınlık topluluğun bilhassa Batı merkezli kuruluşlarca Libya’daki dinî özgürlük ve çeşitliliği ölçüm aracı olarak görülmeleridir. Bir diğer deyişle azınlık ve haricî oluşları; desteklenilmesi ve muhafaza edilmesi gereken bir özellik olarak değerlendirilmiştir demek mümkündür.

Fotoğraf 3:Libya Kralı İdris

Kaynak: Central Press

Tasavvufi Yapılar ve Tarikatlar

Libya’da tarih boyunca Kādiriyye, Ticâniyye, Halvetiyye, Derkāviyye ve Senûsiyye gibi birçok tarikat yaygındı. Bu tarikatlardan Senûsiyye diğerlerine göre daha yaygın ve etkili olmuştur. İşgale direniş yılları ve sonrasındaki Senûsî Krallığı dönemleri tarikatın etki bağlamındaki zirve yıllarıdır. İşgal yıllarında Ahmed es-Senûsî önderliğinde, sonrasında ise Kral İdris liderliğinde etkinliğini sürdürmüştür. 1969 yılında Muammer Kaddafi liderliğindeki cunta tarafından krallık devrilmiş ve tarikatın zirve dönemi son bulmuştur.

Merkez tekkesi yine Libya’da bulunan tarikatın zaviyeleri, coğrafyanın birçok bölgesine yayılmıştır. Bu yapısı Libya gibi çöl etkisi altındaki zorlu bir coğrafyada organize ve merkezîleştirilebilir bir özellik ortaya koymuş, böylece bir dönem merkezî gücü de elinde tutmuştur. Ticaret yolları ve tarıma elverişli alanlarda yurt tutan tekkeler böylelikle genişleme ve müstakil bir nüfus ile destekçi yakalama şansına sahipti. Sahra Altı bölgelerden Çad ve Nijer’de de tekkeleri bulunan Senûsîyye Tarikatı, bu bölgelerde işgalci Fransız güçleriyle karşı karşıya gelmişlerdir. Osmanlı’nın varlık yıllarında payitaht ve bölgedeki memurları ile yakın ilişki içerisinde olmuşlardır. Nitekim İtalyan işgali yıllarında direniş hareketini örgütlediği bilinen Osmanlı Subayları ile koordineli bir şekilde İtalyan güçlerine karşı koymuşlardır. Libya’daki işgale direniş Senûsî Tarikatı’nın ukdesinde olmuştur. Bu siyasi ve askerî yönlerine ek olarak zaviyeler marifetiyle ticari ve sosyal hayata etkileri olmuştur. Kaddafi yönetimiyle birlikte zaviyelerine kısıtlamalar getirilmiş, böylece yaygın ve organize gücü devlet eliyle kısıtlanmıştır.

Ancak askerî bir güç olarak işgale karşı koymaları, sosyal ve siyasi yönleriyle organize bir şekilde coğrafyanın geneline zaviyeler marifetiyle yayılmış olmalarının getirdiği etki alanı, dinî olarak misyoner faaliyetlere karşı bir set görevi görmeleri ve sonrasında tarikat şeyhlerinin soyundan gelenlerin krallık kurması gibi özellikler, günümüzde güçleri zirve dönemleriyle kıyas edilemeyecek kadar azalmış olsa da Mağrib bölgesinde önemli bir tecrübe olarak Senûsîyye Tarikatı’nı gözler önüne sermektedir.

Fotoğraf 4:Trablus Bölgesinde Bir Dergah

Kaynak: AFP

Selefi Akımlar ve Medhali Selefilik

Selefilik çeşitli alt kırılmalarıyla Libya’da aktör olarak bulunur. Bilhassa DEAŞ, El-Kaide ve Medhali Selefilik yapıları bu bağlamda değerlendirilebilir. Selefilik akımının farklı kolları olan bu yapılar, bu bağlamda değerlendirilecektir.

El-Kaide ve DEAŞ

El-Kaide’nin taraftar bulduğu ülkelerden biri de Libya idi. Kaddafi yönetimi döneminde yer altına inmiş olsalar da DEAŞ’ın kadrolaşma hızından bu örgütün karşılığını görmek mümkündür. Zira birçok bölgede olduğu gibi eski El-Kaide mensupları sonradan DEAŞ bünyesinde faaliyet gösterdi. Öte yandan bu yapıların Mağrib’in geneli ve Sahra Altı Afrika bağlantılarını unutmamak gerekir. Mağrib’in diğer ülkelerindeki El-Kaide hücreleri ile birlikte Çad, Somali gibi Afrika ülkelerindeki El-Kaide hücrelerinin Libya’ya geçişi bir radikalleşme ve yabancı savaşçılar durumu oluşturmuştur. El Kaide’nin ilk dönemlerinde Libya’dan Afganistan’a giden ve hem askerî hem de ideolojik olarak örgütün doktrinleriyle yetişen Libyalı savaşçılar olduğu bilinmektedir. Irak Savaşı’na da aynı şekilde Libyalı savaşçıların katıldığı bilinmekte, Kaddafi yönetiminin El-Kaide mensuplarının Irak’a gidişine herhangi bir engel koyma çabasına girişmediği de ayrıca belirtilmektedir.

Libya bir dönem DEAŞ için Suriye ve Irak’tan sonraki en büyük alandı. Siyasi istikrarsızlık, askerî örgütlenme kolaylığı ve eski El-Kaide savaşçılarından bakiye kalan gelenek DEAŞ için önemli bir kaynak oluşturdu. DEAŞ, El-Kaide’ye kıyasla daha yerel bir metoda sahiptir. Küresel bir örgütlenmeden ziyade yerel örgütlülük ile kurumlaşma eğilimi DEAŞ’ı El-Kaide’den ayrıştırır. Dolayısıyla bahsettiğimiz gibi, Libya’nın devrim sonrası ve sırasındaki belirsizliği ve merkezî güçten azade dönemlerinde karşılık bulmaları kolaylaşmıştır. Öte yandan bu yerelleşme eğilimi Mağrib bünyesinde farklı bir haldedir. Mağrib ülkeleri arasındaki sınırların yok sayılması ve bütünleşme söylemi söz konusudur. Zaman içerisinde selefi örgütler arasındaki ağırlığını Medhali Selefilik almış ve güç noktasında Medhali Selefi savaşçılar daha etkili bir konuma gelmiştir.

Medhali Selefilik

Medhali Selefilik akımı Suudi Arabistan kökenli bir akımdır. Suud Hanedanı ile ilişkili oluşu genel kabul görmüş bir kanıdır. Kuveyt’in işgali sırasında ABD’den yardım istenilmesine karşı olan alimleri eleştirmesiyle ayrışan ve sonradan Vehhabiliğin temsilci yetiştirme makinesi olarak nitelendirebileceğimiz Medine İslam Üniversitesinde de ders veren Muhammed Eman el-Cami’nin temellerini atmasıyla ortaya çıkmıştır. Suud’da yaygın olan Sahve akımına karşı Suud Hanedanınca desteklenmişlerdir. Medhali Selefiliğinde diğer İslami hareketlerden ayrışması noktasında, bilhassa Libya bağlamında, ülü’l-emre itaat düşüncesi önemli rol oynar. Bu bağlamda ülü’l-emre itaat hususu isyan dönemi ve sonrası değerlendirmelerde izlence konumundadır. Kaddafi’ye karşı isyan hususunda çekimser oluşları bilinirken (Kaddafi tarafından desteklendikleri hususu da ayrıca ele alınmaya değerdir.) halihazırdaki Hafter yönetimi tarafında oluşları ise bir tezat oluşturmaktadır. Nitekim Arap Baharı olarak bilinen devrimler ve halk hareketleri döneminde de benzer şekilde muhatap yönetimlerin varlığını ve devamlılığını savunmuşlardır. Medhali Selefilerin, Hafter yönetimi safında askerî olarak varlık göstermelerinin yanında dinî konularda da Tobruk yönetimi safında yetki sahibi oldukları bilinmektedir. Tobruk’taki dinî kurumlar ve yönetimin dinî söylemi bu örgüt ve dinî ideolojisi etrafında şekillenir. Bir başka deyişle, Tobruk yönetiminin dinî söylemi ve askerî örgütlülüğüne katkı sunmaktadır.

Dinî Yapının Güncel Rolü ve Siyasetle İlişkisi

Dinî yapılar Libya’daki güvenlik durumu içerisinde ve siyasi alanda aktif rol sahibidir. Sünni damarın siyasi hareketi olarak da düşünebileceğimiz İhvan-ı Müslimin ve içerisinden çıkan siyasi partiler bu kanadın temsilcisi konumundadır. Öte yandan, Libya’nın önemli azınlığı İbadiler de bu dağılım içerisinde bir aktör olarak değerlendirilir. Selefi yapılar arasından Medhali Selefilik gerek ülke içerisindeki etki gücü gerek Suudi Arabistan ve BAE ile olan irtibatı sebebiyle önemlidir. Bunlara ek olarak DEAŞ da azalan görünürlük ve gücüne rağmen (ki bu dönüşerek başka gruplara kaymaktadır) aktör olarak zikredilebilir. Tasavvufi yapılar ve tarikatlar da sosyal hayatta kapladıkları yer ile siyasi ve güvenlik durumlarında etkilidir. Ancak ülkenin başat tarikatı Senûsîliğin organize yapısının Kaddafi sonrası dönemde hâlen Kaddafi öncesi döneme kıyasla güçsüz olması, tarikatların siyasi gücüne etki etmektedir. Ancak bu yapıların, İhvan içerisinde görünürlük kazandığını söylemek mümkündür. Yani tasavvufi tarikatlara müntesip olanlar, siyasi ve askerî varlıklarını farklı yapılar içerisinde sürdürmektedir. Dinî gruplar, (bu tabiri dinî mensubiyeti, Sufilik, Sünnilik, İbadilik, Selefilik gibi; siyasi ve askerî kampını belirleyen organize topluluklar bağlamında kullanıyorum) Libya’daki mevcut siyasi konjonktür ve güvenlik durumu içerisindeki konumlarını uluslararası ortakları ile örtüşen bir şekilde sürdürmektedir. Sünni gruplar içerisinde zikrettiğimiz İhvan-ı Müslimin Hareketi, Arap Baharı olarak nitelendirilen halk hareketleri döneminde, dönemin yönetimleri karşısında durmuştur. Bu konumları, Libya’da Kaddafi sonrası kurulan hükümete olan destekleri ile de sabittir. Esasen farklı kolları ve siyasi partileri ile mevcut düzeni sürdürme eğilimindedirler. Medhali Selefilik de uluslararası aktörlerin Libya’ya yönelik hamlelerini ve etkilerini yansıtır niteliktedir. Suudi Arabistan ile olan ilişkileri, BAE ile olan yakınlıkları, bu dinî topluluğun Libya içerisindeki konumunu belirlemiştir. Nitekim dış kaynaklı bir akım olan, yani ne Senûsîler ne İbadiler ne de İhvan hareketi gibi Libya kökenli olmayan, Medhali Selefilik bu yapısını karşılar bir şekilde dış aktörlerin sahadaki eli kulağı konumundadır. Bu analiz olumsuz bir yargı koymak niyetinde değildir, aksine durumu bütün açıklığıyla dile dökmek gayretindedir. Mevcut güvenlik durumu ortamında; Libya içerisindeki kamplaşmaların dinî motivasyonlarla bütünleşen hâli, mevzubahis durumun ilerleyen süreçlerinin de uluslararası etkiye ve yerli güç odaklarının mevcudiyetinin yansımalarının gölgesi altında süreceğini düşündürmektedir. Sünni gruplar Kaddafi sonrası dönemde Ulusal Mutabakat Hükûmeti ukdesindeki kurumsal yapılar bünyesinde varlığını yoğunlaştırmış haldeyken Selefi örgütler de Tobruk yönetimi safında kendisini göstermektedir. Durumun bu özet hâli, bölüm boyunca dinî yapıların Kaddafi dönemindeki durumlarının da ortaya koyulan şekliyle, esas itibarıyla tarihî süreç ve uluslararası irtibatlılık hâllerinin devamlılığını ortaya koymaktadır.

Sonuç

Modern Libya tarihi, farklı dinî yapıların gerek yönetim eliyle gerek uluslararası aktörler marifetiyle çeşitli tarafgir angajmanlara girdiği süreçlere şahit olmuştur. Bu durum dinî yapıların reaktif bir halde oluşunu kanıtlar, Libya halkının tercih ve eğilimlerini kenara bırakan bir analiz olacaktır. Aksine farklı dinî topluluk ve yapılar, ulusal ve uluslararası irtibatlar vasıtasıyla Libya sosyal ve siyasi hayatında yer edinmiştir. Öte yandan Senûsî Tarikatı örneği düşünülecek olursa teşkilatlı bir dinî topluluğun, yönetimsel olarak merkeziyetçi roller üstlenebileceğini ortaya koymuştur. İbadilik, azınlık tecrübesinin Libya özelinde farklı dönemler bağlamında tekabül ettiği noktayı somutlaştırmaktadır. Müslüman Kardeşler yapılanması ise siyasi dönüşüm ve devrim gibi tecrübeler süresince yaşadığı dönüşümler ile bir başka sosyal, siyasal tecrübeye işaret eder. Medhali Selefilik ve DEAŞ gibi yapılanmalar da radikalleşme ve askerî etkinin sosyal-dinî motif içerisindeki yerini düşündürmektedir. Ek olarak Kaddafi dönemi din politikaları bahsi de bir örnek olarak rejim-din-meşruiyet üçgeninde kritik bir örnektir.

Esas itibarıyla tüm bu farklı yapılar, Libya’nın geçmişini anlamak ve gelecekteki umut edilen istikrar ortamını doğurabilecek farklı motivasyonları anlamak açısından verimlidir. Görüldüğü üzere mevcut güvenlik durumu içerisindeki kamplaşmalar, dinî ve tarihî rollerin de etkisiyle devam etmektedir. Zaman zaman değişen ve asla değişmez olmayan bu saflar, tarafların motivasyonlarının da anlaşılmasıyla mevcut durumun çözümüne katkı sağlama imkânı doğurma potansiyeline sahiptir. Altını çizmek gerekir ki dinî motivasyonlar en başat sebeplerden olmasa da modern Libya tarihi boyunca yaşanan kritik dönemeçlerde her zaman önemli rol oynamıştır.

Yunus Emre Güneş, bağımsız araştırmacıdır.

[1] Younes Abouyoub, « Islam et politique dans la Libye contemporaine », Maghreb-Machrek, no 224-225 (2015): 61–72.

[2] Age.

[3] Omar Ashour, “Libya’s Islamists and the Politics of Reconciliation,” Brookings Doha Center Policy Briefing, June 2016 (Washington, DC: Brookings Institution)

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Yunus Emre Güneş
Yunus Emre Güneş

2024 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden “Türk Sağı’nda İttifak ve Dönüşüm Dinamikleri: Cumhur İttifakı Örneği” başlıklı lisans bitirme tezi ile mezun oldu. 1 yıl süre ile Université Libre de Bruxelles’de değişim öğrencisi olarak bulundu.
Halihazırda bir kamu kurumunda görev yapmaktadır.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments