Salı, Eylül 23, 2025
Ana SayfaYayınlarAnalizİran’da Ermeni Azınlığı

İran’da Ermeni Azınlığı

Giriş

Ermenilerin İran’daki ilk yerleşimleri MÖ 4. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bu dönemde, Ermeni askerler Ahameniş ordusunda görev almaya başlamıştır. Söz konusu çağda İran’da Zerdüştlük hâkim dinî anlayışı temsil ederken Ermeniler daha sonraki yüzyıllarda Hristiyanlığı kabul eden ilk millet olmuştur. Bu durum, doğal olarak dinî farklılıklardan kaynaklanan birtakım ihtilafları da beraberinde getirmiştir.

Kadim zamanlardan itibaren Ermeniler, İran’ın batı bölgelerinde, özellikle Tebriz ve Urumiye çevresinde yaşamaktadır. III. yüzyılda Sasani hükümdarı Erdeşir, Ermenileri zorunlu göçe tabi tutarak İran’a yerleştirmiştir. Ardından bölgede Arap hâkimiyeti tesis edilmiş; Araplardan sonra ise 1048 yılında Selçuklular, Ermenilerin bu coğrafyada yeniden yerleşmelerine imkân sağlamıştır. Ermenilerin İran’ın batısındaki varlığı içerisinde Ani merkezli, yaklaşık 160 yıllık bir dönem dikkat çekmektedir. Ancak Bizanslıların saldırıları bu dönemi sona erdirmiş, ardından bölge Türklerin hâkimiyetine geçmiştir.[1]

Selçuklu Sultanı Melikşah devrinde ve sonrasında, Moğolların İran’daki hâkimiyet döneminde Ermeniler daha müreffeh bir hayat sürmüşlerdir. Özellikle Moğol idaresi, önceki dönemlerden farklı olarak Ermenileri zorunlu göçe tabi tutmamış, onların kendi iradeleriyle ticaret ve çeşitli faaliyetlerde bulunmalarına imkân tanımıştır. Ermeniler klasik dönemden itibaren Maku, Meraga, Selmas ve Urumiye çevresinde yoğunlaşmış, Safevîler döneminde, özellikle Şah İsmail devrinde, İsfahan’a da yerleşmişlerdir.[2]

Yerevan bölgesi Timur hakimiyetinden sonra Osmanlı-Safevi rekabetinin yoğun yaşandığı sahalardan biri olmuş ve Ermeniler bu mücadelelerden doğrudan etkilenmiştir. Toprakların önemli bir kısmı Osmanlı kontrolüne geçse de İran Nahcıvan, Yerevan ve Karabağ gibi bölgeleri idaresine alabilmiştir. Şah Abbas, stratejik sebeplerle Yerevan’daki Ermenileri İran içlerine sürmüştür. Bu uygulamanın temel amacı bölgeyi boşaltarak Türkleri iaşesiz bırakmak ve Ermeniler aracılığıyla ticareti canlandırmaktı. Bu sürgün sırasında bir grup Ermeni Culfa’ya yerleşmiş ve burada “Yeni Culfa” adıyla yeni bir mahalle teşkil etmişlerdir. Günümüzde bu bölgede 13 kilise ve katedral bulunmaktadır. 17. yüzyıldan beri Ermeniler bu bölgenin imarında aktif rol almışlardır. İran ipeğini Batı’ya satıp oradan cam ve saat gibi ürünleri imal ederek büyük bir zenginlik elde etmişlerdir. Daha sonra Nadir Şah, Ermenilere yüksek vergiler koyarak bu zenginliğin kaybolmasına sebep olmuştur. Şah Abbas döneminde ise bu kiliselerin yapılmasına izin verilmiş, ayrıca ticari hayat desteklenmişti. Sonraki dönemlerde Ermeniler İran’daki imtiyazlı konumunu kaybettiler. Culfa’nın eski önemini yitirmesi aynı zamanda Afganların saldırısının da bir sonucuydu. Afganların saldırısı akabinde Ermenilerin bir kısmı çevre ülkelere göç etseler de önemli bir kısmı İran’ın muhtelif şehirlerinde ikâmet etmeye devam etti.

Rusların Kafkaslarda nüfuz kazanmasıyla birlikte Ermenilerin bağımsız bir devlete kavuşması söz konusu oldu. Rusların en büyük emellerinden birisi sıcak denizlere inmekti. Bununla birlikte, İran ve Osmanlı’ya karşı nüfuz elde edebilmek istiyordu. Ayrıca, Slav milletlerine hamilik yapma iddiası taşımaktaydı. Bu gibi sebeplerden dolayı İran ile Türkmençay anlaşmasını yaptılar. İranlılar için bu anlaşma büyük bir “aşağılanma” olarak kabul edilse de Ermenilerden önemli bir kısım Rusların kontrolündeki bölgelere göç etti.

Fotoğraf 1: Vank Kilisesi

Kaynak: SurfiranMag

Tebriz, Yeni Culfa ve İsfahan gibi bölgeler Ermeniler açısından çok büyük önem arz etmektedir. Bir kısmı bu dinî mekanları bırakıp da gitmek istememektedir. Çünkü Azizlerin mezarları burada bulunmaktadır. Dinî mekânların inşa edilmesi bir milletin bölge ile bağ kurmasına sebep olmaktadır. Mesela, Tebriz’de Hristiyanlığın ilk kilisesi olduğuna inanılan ve Ermenilerce kutsal addedilen Aziz Tadeos Manastırı bulunmaktadır. Bu bölge Ermenilerin hac mekânları arasında bulunmakta ve bölgeye her yıl düzenli ziyaret yapılmaktadır. Bu kiliseye kara kilise de denilmektedir.

Fotoğraf 2:Tadeus Kilisesi

Kaynak: Safarmarket

Modern İran toplumunun kültürel ve sosyoekonomik yapısında ise Ermeni cemaatinin önemli bir yeri bulunmaktadır. Ermeniler, üniversite profesörlüğünden hekimliğe, lise öğretmenliğinden mühendisliğe, iş insanlığından sanatkârlığa kadar uzanan çok çeşitli meslek gruplarında faaliyet göstermektedir. Ayrıca, teknisyenlik, kamyon şoförlüğü, zanaatkârlık ve profesyonel sporculuk gibi alanlarda da yer almaktadırlar. Ermeni nüfusu, 20. yüzyılın ikinci yarısında Tahran’da önemli ölçüde artmış ve bu durum söz konusu iki merkezi (İsfahan ve Batı İran) gölgede bırakmıştır. 1977 yılı itibarıyla toplam Ermeni nüfusunun 270.000 civarında olduğu tahmin edilmekte olup bu topluluğun %66’sından fazlası 1966 yılında Tahran’da yaşamıştır. Ermeni cemaatinin yönetimi, Azerbaycan, İsfahan (aynı zamanda Güney İran’ı kapsar) ve Tahran (Kazvin, Reşt, Meşhed, Bender Enzeli, Hemedan, Erak ve Kirmanşah’ı kapsar) olmak üzere üç bölgesel din adamının yetki alanına ayrılmıştır.

Rıza Şah döneminde Ermeniler de dahil olmak üzere azınlıklar çok rahat bir ortama kavuştu. Maddî durumları hızla düzelen Ermeniler meclise girebildi ve bazı devlet dairelerinde görevler alabildi. Yahudilerin Filistin’deki toprak işgaline yönelik hassasiyetler gelişse de İslâmî rejim dönemindeki gibi bir hassasiyete bu durum dönüşmedi. Rıza Şah İslam öncesi İran’a büyük ilgi duyuyordu. Hanedanına Pehlevi ismini seçmesi de bununla alâkalıydı. İslâm öncesi dönemde İran’ın temel dinî anlayışı Zerdüştlük idi ve Ermenilerin inançları da o dönem Zerdüştlüğe yakındı. Daha sonra Ermeniler Hristiyanlığı resmî olarak kabul eden ilk millet olurken İranlılar da İslâmı kabul edecekti. Rıza Şah iktidarda iken azınlıklar modernlik talebinde bulunduğundan yönetim ile azınlıkların politikaları uyuşuyordu. Bu bağlamda üniversite ve iş olanakları önlerine açılmıştı.

Rıza Şah’ın hoşgörü ortamından Ermeniler de büyük oranda yararlanıyorlardı. Lâkin İran’ın yürütmüş olduğu tek tip millet yaratma projesi (melting pot) kapsamında azınlıkların okulları kapatıldı ve merkezîleştirildi. Farsça bütün azınlık okullarında zorunlu olarak okutulmaya başlandı. 1936 yılında İran Eğitim Bakanlığının emriyle Ermeni okulları kapatıldı ve birçok Ermeni okulu bir daha hiç açılmadı. Yeniden açıldıklarında okulların eğitim dili Farsçaya çevrilmişti. Ermenice haftada az bir saat ders olarak okutulurken Farsça dersler saat olarak daha fazla işleniyordu.[3]
1960’lı yılların başlarında Ermeni kültürü açısından kayda değer gelişmeler yaşanmıştır. İsfahan Üniversitesi, Ermeni tarihi, dili ve edebiyatı üzerine lisans düzeyinde dersler vermeye başlamış ve bu sayede bu alanlarda eğitim verecek nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesi hedeflenmiştir. 1970 yılında Tahran Üniversitesi bünyesinde Ermeni araştırmalarına yönelik bir yüksek lisans programı başlatılmıştır. Bu program kapsamında Klasik Ermenice, Ermeni edebiyatı tarihi, Ermeni felsefesi tarihi, Ermeni Kilisesi ve Ermeni mimarisi gibi konularda iki yıllık eğitim verilmiştir.

Ermenilerin 20. yüzyıl İran toplumuna kültürel ve ekonomik katkıları ise dikkate değerdir. Ermeniler, fotoğrafçılık, tiyatro ve sinema gibi sanat alanlarında öncü roller üstlenmişlerdir. İran’da açılan ilk sinema salonu, 1916 yılında Tebriz’de Fransız misyonuna ait bir salonda “Cinéma Soleil” adı altında faaliyet göstermeye başlamış ve bu girişim, Alex Saginian adlı bir Ermeni tarafından gerçekleştirilmiştir. Batı müziği ve dansı, İran toplumuna ilk kez Ermeniler aracılığıyla tanıtılmıştır. Modern fast-food kültürünün İran’daki gelişiminde de Ermeni iş insanlarının girişimlerinin önemli roller oynadığı belirtilmektedir. Bununla beraber, Ermeni sporcular; boks, halter, futbol ve voleybol gibi branşlarda İran’ı uluslararası müsabakalarda temsil etmişlerdir.

Tahran’daki Ermeni topluluğu, uzun yıllardır birçok kültürel, yardımseverlik, meslekî ve sportif dernek ve kulüpte örgütlenmiştir. 1905 yılında kurulan Ermeni Kadınlar Hayırsever Derneği, bu oluşumlar arasında öncüdür. 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte Azerbaycan, Türkiye ve nihayetinde Rusya’dan gelen yoğun mülteci akını, Tahran’daki Ermeni cemaatini zor durumda bırakmış; buna rağmen bu dernekler mültecilere destek sağlamada önemli rol oynamıştır. Ancak muhafazakâr ve liberal gruplar arasındaki çekişmeler, bu kuruluşlar arasında ciddi anlaşmazlıklara yol açmış ve sonuç olarak 1921 yılında tüm dernekler Ermeni Cemaat Meclisi tarafından lağvedilmiştir. 1927’de ise Tahran’daki Ermeni Kadınları Ruhban Derneği’nin kurulması önerilmiş, tüzük hazırlanmış ve yürütme kurulu seçilmiştir. Bu dernek hâlâ faaliyet göstermekte olup okullara yardım ve hayır organizasyonlarında aktif bir rol üstlenmektedir.

Son yirmi yılda Ermeni gençliğine yönelik en etkin kültürel kuruluş Ararat Kültür Derneği olmuştur. 1946 yılında Tahran’da kurulan dernek, zamanla İran genelinde Ermeni nüfusunun yoğun olduğu şehirlerde şubeler açarak genişlemiştir. Üyelerinin sayısı 2000’i aşan dernek; müzik, tiyatro, izcilik ve edebiyat gibi birçok alanda faaliyet göstermektedir. Ayrıca, 10.000 kişilik kapasiteye sahip bir spor stadyumuna da sahiptir. Öne çıkan diğer aktif kuruluşlar arasında Çaharmahal Hayır Kurumu, Ermeni Genel Hayırseverler Birliği (Tahran’da okul kurmuştur), İran Ermeni Yazarlar Derneği (1961’de kurulmuştur), yaklaşık 500 üyeli Ermeni Üniversite Öğrencileri Derneği (kendi merkezi ve kütüphanesine sahip), kültürel açıdan aktif Ermeni Mezunlar Derneği (yoksullar için ücretsiz bir klinik işletmekte), Sipan Kültürel-Sportif Derneği, Şah Aziz Kulübü (yüksek sayıda genç üye), 1940’larda kurulan Ermeni Gençlik Tiyatro Topluluğu ve Ermeni Okulları Mezunlar Derneği sayılabilir.

İran’daki Ermeni Topluluğunun Dönüşümü

Fotoğraf 3: İran’da Ermenilerin Tarihi Bir Fotoğrafı

 

Kaynak: Kojaro

İran’daki Ermeni azınlığın demografik yapısı ve siyasal-toplumsal konumu, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren önemli dönüşümler geçirmiştir. 2007 yılına gelindiğinde Ermeni nüfusu 80.000’e kadar gerilemiştir. Bu durum, 21. yüzyılın başlarından itibaren, İslam Devrimi sonrasındaki kitlesel göçlerle kıyaslanabilecek ölçüde hızlanan bir dış göç sürecinin sonucudur.

İran’daki Ermeniler (yaklaşık 1500–1994) döneminde, özellikle Kaçarlar ve Pehlevîler dönemlerinde önemli kazanımlar elde etmişlerdir. Daşnak Partisi’nin öncülüğündeki Ermeni topluluğu genellikle tarafsız veya rejime sadık kalmayı tercih etmiş, bu sebeple Şah tarafından ödüllendirilmiştir. 1970’li yıllara gelindiğinde İran’daki Ermeni nüfusu 250.000’e ulaşmış, başta Tahran, Tebriz ve İsfahan olmak üzere bazı şehirler Ermeni toplumsal hayatının merkezleri hâline gelmiştir. Bu süreçte Ermeni kiliseleri, okulları, kültürel merkezleri, spor kulüpleri ve dernekleri gelişmiş; Ermeniler kendi senatörlerini ve parlamento üyelerini seçme hakkına sahip olmuşlardır. Topluluğun ihtiyaçlarını karşılamak üzere 30 kilise ve yaklaşık 50 okul ve kütüphane hizmet vermiş; Ermeni matbaaları çeşitli kitaplar, dergiler ve gazeteler yayımlamıştır. Bunların arasında günlük yayın yapan “Alik” gazetesi öne çıkmaktadır. Ancak, Lübnan’daki Ermeni aydın çevreleriyle karşılaştırıldığında, İran’daki üst sınıf Ermeniler kültürel anlamda daha az üretken kalmıştır. İslam Devrimi, İran’daki Ermeni toplumunun ikinci altın çağını sona erdirmiştir. Ayetullah Humeynî’nin uyguladığı kısıtlamalar, İran-Irak Savaşı ve İran’ın dış dünyadan izole edilmesinden kaynaklanan ekonomik sorunlar yaklaşık 100.000 Ermeni’nin ülkeyi terk etmesine neden olmuştur. Buna rağmen mevcut İran hükümeti, Ermenilere diğer etnik gruplardan daha fazla toplumsal alan tanımakta; bu topluluk kendi kiliselerini, okullarını ve kulüplerini korumaya devam etmektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılması, Ermenistan’la paylaşılan sınır ve diplomatik-ekonomik ilişkiler, İran Ermenileri için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.

1979 yılına gelindiğinde, İran’daki Ermeni nüfusunun 250.000–300.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu dönemde Ermeni kiliseleri, okulları, kültür merkezleri ve spor kulüpleri büyük bir gelişim göstermiştir. 300 kilise ile 500 okul ve kütüphane, topluluğun ihtiyaçlarını karşılamıştır. “Alik” gibi günlük gazeteler yayımlanmış; birçok Ermeni, İran ordusunda görev yapmış ve İran-Irak Savaşı’nda hayatını kaybetmiştir. Savaş ve sonrasındaki göç dalgaları sonucunda Ermeni nüfusu 150.000’e kadar gerilemiştir.

Fotoğraf 4:Ermeni Ayininden Bir Görsel

Kaynak: Kojaro

İran Ermenilerinin Güncel Durumu: Nüfus Tahminleri ve Demografi

2020’ler itibarıyla Ermeni nüfusuna dair çelişkili veriler sunulsa da bazı tahminler İran’daki Ermeni nüfusunun yaklaşık olarak 30.000’den daha olduğuna işaret etmektedir. Bazı nüfus tahminleri de İran’da 60.000 ile 80.000 arasında değişen Ermeni nüfusu olduğunu ileri sürmektedir. Bu rakam, 1979 Devrimi öncesi yaklaşık 250.000 olan sayının ciddi biçimde azaldığını ortaya koymaktadır. Bu azalışın temel nedenleri, Devrim sonrası siyasal ve dinî belirsizlik, İran-Irak Savaşı döneminde yaşanan problemler, diasporaya (özellikle ABD, Kanada ve Fransa’ya) yoğun göç dalgaları şeklinde sıralanabilir.

Ermenilerin güncel olarak yaşadığı başlıca bölgeler üçe ayrılır:

Tahran

Günümüzde Ermeni nüfusunun yaklaşık %50’si Tahran’da yaşamaktadır. Başkentte yaşayan Ermeniler, eğitimli, şehirli ve çoğunlukla orta sınıfa mensup bireylerden oluşmaktadır. Tahran’da çok sayıda Ermeni kilisesi, kültürel merkez ve okul bulunmaktadır. Ermeniler, anayasal olarak milletvekili çıkarma hakkına sahip birkaç azınlıktan biridir ve bu durum kültürel temsilin devamlılığını sağlamaktadır.

İsfahan (Yeni Culfa/Culfa Semti)

17. yüzyılda Safevî Şahı I. Abbas tarafından Nahçıvan’dan sürgün edilen Ermenilerin yerleştirildiği Yeni Culfa, hâlen canlı bir Ermeni kültür merkezidir. Buradaki topluluk, İran’ın geleneksel ticaret burjuvazisinin önemli unsurlarından biri olmuş; aynı zamanda Hristiyan sanat ve mîmarsini koruyarak çok sayıda kiliseyi günümüze ulaştırmıştır.

Doğu-Batı Azerbaycan İlleri (Tebriz, Urmiye, Selmas)

İran’ın kuzeybatı bölgelerinde yaşayan Ermeni nüfusu, özellikle Tebriz ve çevresinde güçlü tarihsel köklere sahiptir. Ancak, günümüzde bu bölgelerdeki Ermeni nüfusu ciddi ölçüde azalmıştır. Buna karşın bazı köylerde ve mahallelerde Ermeni varlığı devam etmektedir.

Fereydan, Arak, Hemedan, Gilan, Meşhed

Daha küçük topluluklar hâlinde yaşayan Ermeniler, bazı kırsal bölgelerde (örneğin Fereydan) köy ölçeğinde hâlâ kolektif yaşamı sürdürse de  bu yerleşimler büyük ölçüde yaşlanmış ve göçle boşalmıştır.

Kültürel ve Hukuki Statü

İran İslâm Cumhuriyeti Anayasası, Ermenileri resmî azınlık olarak tanır ve onların dinî ibadet özgürlüklerini, okullarını ve kültürel kurumlarını anayasadaki ilgili maddelerce tanımlamıştır.  İran Parlamentosu’nda (Meclis) bir Ermeni milletvekili doğrudan seçilerek temsil hakkı kazanır.

Bu kapsamda, aşağıda Anayasa’ya göre ilgili maddeler sıralanmış ve uygulamaları değerlendirilmiştir.

Madde 13 – Resmi Azınlıkların Dini Özgürlükleri

“İran vatandaşlarından olan Zerdüştiler, Yahudiler ve Hristiyanlar (Ermeni ve Asuri) tek tanrılı dinlere (semavi dinler) mensup azınlıklar olarak tanınmışlardır. Bu azınlıklar, dinî ibadetlerini özgürce yerine getirme, kendi dinî törenlerini yapma ve kişisel statü hukuku (evlenme, boşanma, miras) çerçevesinde kendi mezheplerine göre hareket etme hakkına sahiptirler.”

Madde 13’e göre Ermenilere, kilise kurma ve işletme, dinî bayramları kutlama, evlilik ve miras hukuku gibi özel alanlarda Ermeni Apostolik Kilisesi hukukunu uygulama hakkı verilmiştir.

Madde 64 – Parlamento Temsili (Meclis-i Şura)

“Zerdüştiler ve Yahudiler her biri Meclis’te birer temsilciye sahiptir. Hristiyanlar arasında, Asuriler ve Keldaniler bir temsilci, Ermeniler ise Tahran ve kuzeyde yaşayanlar ile İsfahan ve güneyde yaşayanlar olmak üzere iki temsilci seçer.”

Bu doğrultuda, Madde 64 ‘e göre Ermeniler İran Parlamentosu’nda (İslami Şura Meclisi) iki sandalyeyle temsil edilir.[4] Kuzey Ermenileri (Tahran, Tebriz) 1 vekil ve Güney Ermenileri (İsfahan, Fereydan) 1 vekil olmak üzere toplamda 2 vekil ile temsil edilirler. Söz konusu bu temsil doğrudan seçimle, Ermeni seçmenlerin katılımıyla belirlenir.

Madde 26 – Dernek Kurma Özgürlüğü

“Vatandaşlar, milliyetlerine, dinlerine ve ırklarına bakılmaksızın yasalara aykırı olmayan dernek, kurum ve parti kurma hakkına sahiptir.”  Bu maddeye dayanarak Ermeniler: Spor kulüpleri (örneğin Ararat Kulübü), Kültürel dernekler, Ermeni okulları, Hayır kurumları ve vakıflar kurabilmektedir.

Ermeni Azınlık Hak ve Tanımlamalarının Pratikteki Uygulamaları

Eğitim ve Okullar

İran’da Ermenilere ait özel okullar vardır ve bu okullarda Ermenice eğitim verilmektedir.  Ancak müfredat devletin belirlediği çerçevede olmak zorundadır; İslâmi dersler devlet tarafından atanmış Müslüman öğretmenlerce verilir. Öğrenciler, Ermenice yanında Farsça da öğrenmek zorundadır.

Dinî Hayat

İran’da 40’tan fazla Ermeni kilisesi faal durumdadır. Ermeni Patriği, dinî ve kültürel konularda topluluğu temsil eder. Paskalya ve Noel gibi bayramlar kamusal düzeyde kutlanabilmektedir.

Medya ve Yayıncılık

Ermenilere ait Farsça ve Ermenice yayın yapan gazeteler (örneğin Alik) yasal olarak yayımlanabilir. Ayrıca Ermenilere özel radyo programları da bulunmaktadır.

Sonuç

İran’daki Ermeni topluluğu, hem tarihsel süreç içerisindeki köklü varlığı hem de sosyokültürel katkıları bakımından ülke mozaiğinde ayrıcalıklı bir konumda yer almaktadır. Safevîler döneminden itibaren, özellikle Yeni Culfa gibi merkezlerde yerleşik hâle gelen Ermeniler, Kaçarlar ve Pehlevîler dönemlerinde elde ettikleri kazanımları, 20. yüzyılda kültürel, sanatsal ve ekonomik alanlarda önemli atılımlara dönüştürmüştür. Tahran başta olmak üzere, İsfahan ve Azerbaycan şehirlerinde gelişen Ermeni yerleşimleri; eğitim, yayıncılık, mimari, spor ve sahne sanatlarında kayda değer üretimlerde bulunmuş; aynı zamanda kendi kurumlarını kurarak toplumsal bütünleşmenin sınırlarını genişletmişlerdir.

İslâm Devrimi sonrası dönemde ise Ermeni nüfusunda gözle görülür bir azalma yaşanmış; ancak bu durum Ermeni varlığının hukuki ve kültürel açıdan tamamen silinmesine yol açmamıştır. Anayasal güvence altında sağlanan temsil, eğitim, dinî özgürlükler ve kültürel faaliyet alanları, Ermeni cemaatinin kurumsal kimliğini korumasına olanak tanımıştır. Tahran, İsfahan ve sınırlı da olsa Azerbaycan bölgesi gibi merkezlerde Ermeni varlığı hâlâ hissedilir düzeydedir. Özellikle Ararat Kulübü gibi örgütlenmeler, genç kuşakların kimlik bilincini korumasında önemli bir yerde durmaktadır.

Her ne kadar nüfus azalmış ve diasporaya doğru ciddi bir göç dalgası yaşanmış olsa da, İran’daki Ermeni azınlık, resmî statüsü ve toplumsal katkılarıyla hâlâ canlı bir azınlık modeli sunmaktadır. Bu durum, İran’ın çokkültürlü yapısında Ermeni cemaatinin tarihsel süreklilik içinde İran içinde birşekilde korunan ve yeniden şekillenen bir kimlik profili ortaya koymaktadır.

Dr. Hurşit Dingil, güvenlik analistidir.

[1] Baghdasarian, Nigâh-ı be târih-i Ermeniyân-ı İrân (Tahran: [İhsân], 2002) 5, 6.

[2] Baghdasarian, Nigâh-ı be târih-i Ermeniyân-ı İrân (Tahran: [İhsân], 2002) 7, 10.

[3] Houri Berberian, “12 ‘We Became Plucked’: Reza Shah’s Education Policy and the Armenian Community of Iran,” in Political, Social and Cultural History of Modern Iran: Essays in Honour of Ervand Abrahamian, ed. Houchang E. Chehabi (Edinburgh: Edinburgh University Press, 2025), 308–309.

[4] Davoud Mohebbi ve Azam Taleb Najafabadi, “حقوق نمایندگی اقلیت‌ها در اسناد بین‌المللی و حقوق اساسی جمهوری اسلامی ایران,” Comparative Studies of Islamic World 4, no. 1 (Winter 2019): 159–160, https://csiw.qom.ac.ir/article_1361_7af65cb91c9d0091858fa10a6e4882f5.pdf.

Önceki İçerik
RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments