back to top
Çarşamba, Kasım 12, 2025
Ana SayfaYayınlarAnalizTikTok, Siyonizmin Oyununa Çomak mı Soktu?

TikTok, Siyonizmin Oyununa Çomak mı Soktu?

ABD’deki 170 milyon genç ve yetişkin, gündem ve siyasi gelişmeleri TikTok üzerinden takip ediyor. Bu durum hem ABD siyasetini hem de siyonist yapıyı ciddi şekilde paniğe sürüklemiş durumda. Pew Research Center’ın yayımladığı rapora göre, ABD’de 30 yaş altındaki yetişkinlerin %43’ü düzenli olarak haberleri TikTok’tan alıyor; bu oran YouTube, Facebook ve Instagram’dan daha yüksek. Özellikle 7 Ekim 2023’ten sonra ABD’li gençlerin İsrail’in Gazze’deki soykırımını TikTok üzerinden takip etmesi ve buna göre bilinç geliştirmesi siyonist yapı için bardağı taşıran son damla oldu.

ABD Başkanı Donald Trump, TikTok’un ulusal güvenlik ve algoritmalarına dair endişelerini gerekçe göstererek 24 Eylül’de imzaladığı başkanlık kararnamesiyle uygulamanın satışının büyük ölçüde ABD hükümeti tarafından gerçekleşmesini sağladı. Böylece ABD, TikTok’un Amerikan operasyonlarını ele geçirerek platformun ülkedeki siyonist oyunlara müdahale etmesini mümkün kıldı. Artık algoritmaların yönetimi “Siyonist sermayenin eline geçti”. Öte yandan, ABD hükümetinin TikTok’u “ulusal güvenlik tehdidi” gerekçesiyle satın alması, uluslararası bir şirketin bir ülkenin verilerini kullanarak siyasal, sosyal ve hukuki operasyonlar yapabilmesi endişesini de gündeme taşıyor. Bu durum, TikTok’un diğer ülkelerdeki varlığını sorgulanır hâle getiriyor ve platformun küresel güvenlik, veri ve siyasi etkisi hakkında tartışmaları daha da artırıyor.

Siyonist Sermaye TikTok’u Satın Alarak Genç Kitlenin “Hakikatleri” Öğrenmesine Engel Olmak İstiyor

Siyonist İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Amerikalı sosyal medya fenomenleriyle yaptığı bir toplantıda, TikTok’un ABD’de sağ tabanı konsolide etme mücadelesinde “en önemli silah” olduğunu söyledi. “Silahlar zamanla değişiyor… en önemlileri sosyal medyada” diyen Netanyahu, toplantı sırasında gruba şu anda “satın alınan” en önemli şeyin ne olduğunu sordu. Bir fenomen “botlar” yanıtını verince Netanyahu, “TikTok” diyerek düzeltti.

Netanyahu, TikTok’u bir silah olarak gördüğünü ifade etmiş oldu; Gazze’de kullandığı bombanın bedenleri tarumar etmesi gibi, bu dijital platformun da hakikati çarpıtarak algıları şekillendirme ve bilinçleri tarumar konusunda aynı etkiye sahip olduğunu açıkça ortaya koydu. Ayrıca X platformunu da diğer stratejik mecra olarak işaret eden Netanyahu, Elon Musk’ın “düşman değil” mutlaka ilişki kurulması gereken bir aktör olduğunu vurguladı. Sosyal medya içerik üreticilerini ise İsrail’in apartheid devletine sağ cenahta destek sağlamaya davet etti.

Netanyahu’nun bu sözleri, sosyal medyanın yalnızca bir iletişim kanalı olmadığını; aynı zamanda kitleleri yönlendiren ve doğrudan savaşın bir parçası hâline gelen bir araç olarak konumlandırıldığını açıkça ortaya koyuyor. İsrail, 7 Ekim’den bu yana yürüttüğü saldırıları gizlemek ve uluslararası algıyı manipüle etmek amacıyla medya ve kültür alanında yoğun bir hegemonya mücadelesi veriyor. Meta şirketleri (Facebook, Instagram, WhatsApp) İsrail’in etki alanında işletilirken, X platformunda kısmi sansür ve algoritmik müdahaleler dikkat çekiyor. Netflix gibi dijital video platformları ise bu sürece daha örtük biçimde, diziler ve filmler aracılığıyla katkı sağlıyor. Özellikle 7 Ekim sonrasında Netflix, dünya izleyicisine İsrail’in perspektifini sunarken Yahudi mağduriyetini ve tarihsel haklılık söylemini öne çıkarıyor; buna karşılık Arapların terörist ve barbar olarak göstererek, İsrail’in saldırı sürecinde küresel bilinç ve hafızayı kendi amaçları doğrultusunda şekillendirme çabalarına katkıda bulunuyor.

Netanyahu’nun özellikle TikTok’u hedef almasının ardında, ABD’li gençlerin İsrail’in Gazze’deki saldırılarını sansürsüz biçimde bu platform üzerinden görmesi yatıyor. Bu durum, TikTok’un yalnızca bir eğlence uygulaması değil, aynı zamanda hakikatin dolaşıma girdiği alternatif bir kamusal alan hâline geldiğini ortaya koyuyor. Dolayısıyla Netanyahu’nun TikTok itirafı, uygulamanın ABD sürümünde siyonist bir algoritmanın devreye sokulacağının güçlü bir işareti olarak okunmalıdır.

7 Ekim’den itibaren İsrail’e sınırsız silah, mali yardım ve diplomatik kalkan sağlayan ABD’nin bu koşulsuz desteğinin ise sonsuza dek sürmeyeceği görülüyor. Kamuoyu yoklamaları, ABD’nin İsrail politikasını temelden dönüştürecek bir kuşak değişiminin hızla yaklaştığını ortaya koyuyor. Hem solda hem sağda, genç Amerikalılar İsrail’e verilen kayıtsız şartsız desteği giderek daha fazla sorguluyorlar. Özellikle Gazze’de ölü sayısı arttıkça ve Filistin devletinin kurulma ihtimali giderek azaldıkça, bu kuşak şüpheciliği bir öfkeye dönüşüyor. TikTok üzerinden birleşen bu öfke, Amerikan iç siyasetinde de köklü bir kırılmaya yol açacak.

Buna karşılık genç İsrailliler ise sert bir şekilde sağa kayıyor; daha milliyetçi, daha dindar ve Filistinlilere karşı daha az sempatik bir tutum sergiliyorlar. Bu toplumsal kayma, önümüzdeki yıllarda ABD-İsrail ilişkilerini daha da gerilimli hâle getirecek. Çünkü bir tarafta giderek radikalleşen siyonist bir İsrail toplumu, diğer tarafta ise Filistinlilere daha fazla empati duyan ve İsrail karşıtı bir pozisyona yönelen genç bir Amerikan kamuoyu var. Bu karşıt eğilimler, Washington–Tel Aviv hattında yeni ve sert bir çarpışmanın zeminini hazırlıyor.

Pew Research’ün mart ayında, Netanyahu’nun ABD ziyaretinden hemen önce yaptığı araştırmaya göre Amerikalı yetişkinlerin yarısından fazlası (%53) İsrail hakkında olumsuz görüşe sahip. Yalnızca %32’si Netanyahu’ya güveniyor. Partiler arası farklar da giderek derinleşiyor: Demokratların %69’u İsrail hakkında olumsuz görüş bildirirken, bu oran Cumhuriyetçilerde %37. Ancak dikkat çekici nokta, Cumhuriyetçi tabandaki gençlerin hızla mesafe almaya başlaması. Son üç yılda, İsrail hakkında olumsuz görüşe sahip 50 yaş altı Cumhuriyetçilerin oranı %35’ten %50’ye yükseldi. 50 yaş altı Demokratların %71’i ise İsrail’e karşı olumsuz görüş taşıyor.

Dolayısıyla yalnızca Demokrat gençlerde değil, Cumhuriyetçi gençlerde de İsrail’e verilen desteğin dramatik biçimde azaldığı görülüyor. Bu düşüşün başlangıcı birkaç yıl öncesine uzanıyor: Netanyahu’nun ilk döneminde Trump’a yaklaşması, giderek daha sağa kayan koalisyon hükümetleri ve 7 Ekim sonrası Gazze’deki vahşet, ABD gençliğinin algısında köklü bir kırılma yarattı. Bugün artık mesele yalnızca dış politika tercihi değil; Amerikan kamuoyunda, özellikle gençler arasında şekillenen yeni bir değerler çatışmasıdır.

Bu gelişmelerin ardından ABD Başkanı Donald Trump, 24 Eylül Perşembe günü Çin merkezli sosyal medya platformu TikTok’un Amerikan operasyonlarının ABD’li ve küresel yatırımcılara devrini öngören başkanlık kararnamesini imzaladı. 2024 tarihli yasada yer alan ulusal güvenlik kriterleri çerçevesinde hazırlanan bu düzenlemeye göre, ABD’de kurulacak yeni şirketin yaklaşık 14 milyar dolar değerinde olacağı Başkan Yardımcısı JD Vance tarafından duyuruldu. Böylelikle TikTok’un Amerika’daki operasyonlarının kısa süre içinde el değiştirmesi kesinleşmiş oldu.

Son günlerde Başkan Trump’ın konuya ilişkin yaptığı açıklama ise bu sürecin tamamlandığını doğrular nitelikteydi: “TikTok’taki tüm gençlere sesleniyorum: TikTok’u kurtardım, bu yüzden bana çok şey borçlusunuz.”

Yeni sahiplik yapısının merkezinde, siyonist bir Yahudi olan Larry Ellison bulunuyor. Oracle’ın kurucu ortağı Ellison, İsrail ordusuna (IDF) defalarca milyonlarca dolar bağış yapmış, İsrail’i “kendi devleti” olarak tanımlamış ve küresel iş ağlarını bu ideolojik doğrultuda şekillendirmiş bir figürdür. Ellison ve milyarderlerden oluşan bir grup, geçtiğimiz yıl “fazla Filistin yanlısı” olduğu gerekçesiyle kapatılmasını talep ettikleri TikTok’u bu kez satın alarak amaçlarına ulaşmış oldu.

Nitekim geçtiğimiz yıl hem Kongre’deki güçlü lobiler hem de teknoloji sektöründeki aktörler, TikTok’un “İsrail karşıtı içerikleri öne çıkardığı” iddiasını gündeme getirerek platformun yasaklanmasını istemişti. Fakat zaman içinde görüldü ki TikTok’un tamamen kapatılmasına gerek yok; çünkü uygulama, mesajları katlayarak büyüten bir çarpan işlevi görüyor ve yalnızca “doğru sahiplerin” eline geçmesiyle amaçlanan kontrol sağlanabiliyor. O “doğru sahipler” ise Netanyahu’nun da işaret ettiği gibi siyonist sermayeden başkası değildir.

Bir Dünya Hegemonyası Kurmak!

İsrail ve ABD, yaklaşık 40 yıldır neoliberal kapitalist sistemin dünya halklarını sömürgeleştirmesi sürecinde, insanlığı kapitalist ve teknometa bir kültürle; algılar, tüketim ve sapkın/yozlaşmış cinsel yönelimler üzerinden kontrol altına alma çabası yürütmektedir. ABD, uzun yıllar boyunca Hollywood ve medya sahiplik yapısıyla kitleleri, bu neoliberal akla uygun içerikler, haberler ve bilgi akışıyla yönlendirdi. Böylece sömürge sistemini çok boyutlu bir hâle getirerek mekân ve zamanı büküp, ürettiği şirketler ve içeriklerle tüm dünyayı dizayn etmeye girişti. Sosyal medyanın yükselişiyle ise kitleler artık kendi üretimini, beğenilerini ve algoritmalarını kendileri yaratmaya başladı. Yapay zekânın dahi tam olarak kontrol edemediği bu süreçte, insanlar kendi içeriklerini üreterek ABD ve İsrail’in kurduğu gösterinin showunu reddetti. Bu bağlamda 7 Ekim’den itibaren İsrail’in yürüttüğü soykırım, ABD mitinin ve İsrail’in mağduriyet söyleminin ifşasına yol açtı. ABD ise bu ifşanın ardından dijital medya ve sosyal medya şirketlerine ulusal güvenlik ve istihbarat zafiyeti argümanıyla yönelerek, dünyanın en büyük yedinci markasına sahip olan ve ABD’de 175 milyon, dünya genelinde yaklaşık 1,59 milyar kullanıcısı bulunan TikTok’un ABD operasyonlarını satın almak istedi. İsrail de 7 Ekim sonrasında Amerikalı gençlerin soykırıma ve İsrail’in zalimliğine TikTok üzerinden tanıklık etmesi nedeniyle, TikTok ve X gibi platformların ele geçirilmesi gerektiğini dile getirerek kurdukları yalan ve algı imparatorluğunu şirket satın almalarıyla sürdürebilecekleri hayaline kapılmış durumda.

Siyonistlerin Oyununa Tiktok Çomak Soktu

TikTok’un Amerikan operasyonları siyonist sermayeye devredilirken araştırmacılar bu durumun Filistinlilerin sesini kısmak için yeni baskıların önünü açacağından endişe ediyor. Son iki yıldır ABD’li gençler TikTok’u yalnızca dans videoları ya da eğlenceli içerikler için değil, aynı zamanda Gazze’deki yıkımı ilk elden görmek için açıyordu.

Uygulama, İsrail’in Filistinlilere yönelik şiddetini sansürsüz biçimde milyonlara ulaştırdı: enkaz altından çıkarılan çocuklar, hastane önlerinde feryat eden anneler, açlıktan ölen iskelet gibi çocuklar, öldürülen gazeteciler… Batı medyasının ya sansürlediği ya da en iyi ihtimalle yumuşatarak aktardığı bu sahneler, TikTok üzerinden Z kuşağına ham hâliyle geçti. Kablolu televizyon haberlerini izlemeyen genç kuşak için TikTok, bir haber odası ve tanıklık kürsüsüne dönüştü.

Bu tablo, siyonizm açısından büyük bir tehdit oluşturdu. Çünkü Z kuşağı, Filistin’deki soykırımı ve İsrail’in işlediği insanlık suçlarını doğrudan TikTok’tan öğrenmeye başladı. Netanyahu’nun itiraf ettiği üzere, TikTok İsrail için “en tehlikeli silah” hâline gelmişti. Dolayısıyla TikTok, İsrail’in ve ABD’nin propaganda oyununa çomak sokmuş, sahte mağduriyet söylemlerini boşa çıkarmıştı.

Ancak bu süreç artık tehlike altında. ABD’li şirketlerden oluşan bir konsorsiyum TikTok’un operasyonlarını devraldığında, Amerikalıların Filistinlilerin yaşadığı trajedilere tanık olamayacağı yönünde ciddi kaygılar var. Nitekim Başkan Donald Trump, Washington ile Pekin’in anlaşmaya vardığını ve TikTok’un ABD operasyonlarının Oracle, Silver Lake ve Andreessen Horowitz gibi şirketlerin kontrolüne geçeceğini duyurdu. Yeni yapı %80 oranında Amerikalı siyonist yatırımcılara ait olacak, ByteDance’in payı ise %20’de kalacak. Oracle, kullanıcı verilerini Teksas’taki sunucularda saklayacak ve siyonist ağırlıklı bir yönetim kurulu denetim sağlayacak.

Bu düzenleme Washington’da “ulusal güvenlik” hamlesi olarak pazarlansa da pratikte İsrail’le derin bağları olan şirketlerin platformu kontrol edeceği anlamına geliyor. Bu kaygıyı güçlendiren şey, son yıllarda yaşananlardır. The Intercept ve insan hakları raporları, Oracle çalışanlarının İsrail yanlısı içerik projelerine teşvik edildiğini, Filistin’le dayanışma gösterenlerin ise disiplin cezalarıyla karşılaştığını ortaya koydu. Slack kanallarında “İsrail yanlısı içeriği öne çıkarmak” üzerine yürütülen tartışmalar, şirketin siyasi yönelimini açığa çıkardı. Oracle’ın Magen David Adom’a yaptığı bağışlar ve İsrail’deki veri merkezi yatırımları da bunun somut göstergeleri.

Kadro tercihleri de dikkat çekici. TikTok, temmuz ayında eski bir İsrail askeri olan Erica Mindel’i işe aldı. Mindel, 2014 Gazze savaşıyla “Siyonist kimliğini” şekillendirdiğini kamuoyuna anlatmış bir isimdi. Onun nefret söylemi politikaları ekibinin başına getirilmesi, İsrail lobilerince övgüyle karşılanırken ifade özgürlüğü savunucuları için Filistinlilerin sesini bastırma riskini artırıyor.

Öte yandan Tiktok’un yeni yönetiminde olacak olan Andreessen Horowitz’in İsrail’deki yatırımları hızla büyüyor. Siber güvenlik, yapay zekâ ve bulut girişimlerine yapılan yatırımlar yalnızca finansal değil, aynı zamanda İsrail’in teknoloji-güvenlik ekosistemiyle stratejik bağların derinleştiğini gösteriyor.

Bu tablo, TikTok kullanıcıları için kritik bir soruyu gündeme getiriyor: Hangi içerikler “şiddet” olarak işaretlenecek, ne “terör propagandası” sayılacak ve hangileri tamamen kaybolacak? Zira daha önce de Gazze’den video paylaşan içerik üreticileri, viral olan içeriklerinin akıştan kaybolduğunu anlattı. Filistin’le ilgili bazı etiketler görünmez oldu, İsrail’i alaya alan videoların sesleri kaldırıldı. Araştırmalar, özellikle Arapça içeriklerin sistematik olarak daha fazla sansüre uğradığını ortaya koydu.

Bu kaygıları, milyonlarca takipçisi olan içerik üreticileri de dile getiriyor. 3,4 milyon takipçili yourfavoriteguy, “Filistinlilerin yardıma ihtiyacı var. Seslerini duyurmamız gerek” diyerek yaptığı paylaşımla 1,8 milyon izlenmeye ulaştı. Video, “Gazze’de yiyecek var” iddiasını çürütüyor ve Google’ın Netanyahu’nun ofisiyle 45 milyon dolarlık propaganda anlaşmasına atıfta bulunuyor. Leeds Üniversitesi’nde hazırlanan bir yüksek lisans tezi de bu tabloyu doğruluyor: TikTok, genç kullanıcıları politik angajmana çekiyor ve çatışmayı anlama biçimlerini dönüştürüyor.

Şimdi kritik soru şu: İsrail bir sonraki bombayı Gazze’ye attığında, genç Amerikalılar yine sonuçlarını görebilecek mi; yoksa görüntüler paylaşılmadan, viral olmadan önce kaybolacak mı? Çünkü algoritmalar artık TikTok’ta siyonistlerin elinde.

Bugün Müslüman dünyanın bu dijital savaşı görmesi ve sadece cephede değil, bilgi ve algı alanında da mücadele vermesi zorunludur. Batılı medya devlerinin ve sosyal ağların tek yanlı denetimine karşı, alternatif mecraların inşası hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda, Türk mühendis Selçuk Bayraktar’ın öncülüğünde kurulan Nsosyal’in önemi her geçen gün daha fazla açığa çıkıyor. Nsosyal, sadece bir sosyal medya platformu değil; aynı zamanda küresel hegemonya karşısında İslâm dünyasının kendi sözünü, kendi hakikatini ifade edebileceği bağımsız bir dijital zemin olma potansiyelini barındırıyor.

Dr. Muhammed Ersin Toy, medya stratejistidir.

Muhammed Ersin Toy
Muhammed Ersin Toy

Muhammed Ersin Toy, ilköğretim ve lise eğitimini Malatya’da tamamladı. Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nden onur derecesiyle mezun olduktan sonra, aynı üniversitede İletişim Bilimleri Yüksek Lisans programında, sosyal medya ve siyasal iletişim ilişkisine odaklanan tez çalışmasıyla yüksek lisans derecesini aldı. 29 Mayıs Üniversitesi’nde Felsefe alanında yüksek lisans eğitimi aldı. Doktora eğitimini İstanbul Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı’nda, Dijital Platformlar ve Netflix üzerine odaklanan çalışmasıyla onur derecesiyle tamamladı.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments