Cuma, Ekim 10, 2025
Ana SayfaFokusFOKUS | Asya’nın Denize Açılan Kapıları Sarsılıyor

FOKUS | Asya’nın Denize Açılan Kapıları Sarsılıyor

Geçtiğimiz hafta Orta Doğu ve Güney Asya’da eşgüdümlü gerilimler yaşandı. İlk etapta Hindistan-Pakistan arasındaki Keşmir meselesi Pandora’nın kutusundan çıkarken, İran’ın en önemli limanlarından Bender Abbas’ta 70 kişinin hayatını kaybettiği büyük bir patlama yaşandı. Bu yazıda, birbirlerinden uzak ancak tarihin getirdiği yükümlülüklerle bağlı olan bu iki noktadaki gelişmelerin jeoekonomik arka planını incelemeye çalışacağım.

Kaderleri İç İçe Geçmiş Coğrafyalar

Tarih yolculuğunun önemli durakları, coğrafyalara gizli boğum noktalarıdır. Bir olay tahlil edilirken, bu coğrafyalardan oluşan ilişkiler yumağı, bir örümcek ağı misali ortaya konulmalı ve yaşanan vakanın ağırlığı bu ağ üzerinden değerlendirilmelidir. Olayların patlak verdiği yerler birbirlerinden uzak olsa da menzilleri tektir. Hindistan-Pakistan ve İran coğrafyalarına bakıldığında da bu birliktelik dikkat çekmektedir.

Tarihi açıdan bakıldığında, her iki coğrafyanın da kesişim noktası Afganistan’dır. İskender’den günümüze kadar büyük dönüşüm projeleri mutlaka ama mutlaka Afganistan coğrafyasından geçmiştir. Mackinder’in Heartland Teorisi, Avrupa özelinde geliştirilmiş bir kara teorisi olsa da konseptin dünya ölçeğine genişletilmesi hâlinde stratejik noktanın kontrol edilmesinin dünyanın tamamına hükmetmenin kapılarını aralayacağı görülmektedir. Nitekim Mackinder, “Heartland’i kontrol eden dünya adalarını; dünya adalarını kontrol eden dünyayı kontrol eder.” diyerek devletlerin stratejik boğum noktalarına verdikleri önemi açıkça ortaya koymuştur. ABD jeopolitik düşüncesinin önemli temsilcilerinden Brzezinski’nin, 1997’de yayımladığı Büyük Satranç Tahtası kitabındaki coğrafi tasnife bakıldığında, ABD’nin dünya hâkimiyetini tesis edebilmesi için Afganistan ve çevresini kontrol altına alması gerektiği ifade edilmektedir.

Bu zaviyeden bakıldığında, birbirinden bağımsızmış gibi görünen bu olaylar bir anda eşgüdümlü stratejik bir bakışın parçaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği üzere, 1947’de Hindistan’ın bağımsızlık süreci esnasında Keşmir sorunu, bugünler için Birleşik Krallık tarafından kaşınmaya açık bir yara olarak o coğrafyaya yerleştirilmiştir. Günümüzün gerileyen süper gücü ABD de, hegemonya bayrağını devraldığı Birleşik Krallık’ın geçmiş tecrübelerini kendisine mihmandar edinmiş; bu coğrafyada tetiklenecek bir krizin yalnızca Güney Asya bölgesinde elini güçlendirmeyeceğini, aynı zamanda Orta Asya’yı ve hatta Çin’i dahi etkileyeceğini öngörmektedir. İran’daki Bender Abbas patlaması da tıpkı Keşmir sorununda olduğu gibi, yalnızca İran’ı değil bütün Tur coğrafyasını etkilemektedir. Keşmir’den farklı olarak, İran’ın dünyanın önde gelen petrol ve doğal gaz ihracatçıları arasında yer alması, konunun küresel ekonomiyle doğrudan ilintili olmasına zemin hazırlamaktadır.

Yolları Tutan Kaynağı Kontrol Eder

Dünya siyasetinin düşük yoğunluklu, akışkan ve çok kutuplu bir yapıya evrildiği günümüz uluslararası sisteminde, kadim ortaklıklar parçalanmakta, müesses nizam ise bir varlık krizine girmektedir. Bu ortamda devletler, yapraklar gibi savrulmakta; herkes kendi rotasını çizme gayreti içerisinde hareket etmektedir. Durum böyleyken, ticaret koridorları bir dal misali işletilmeye çalışılmakta ve ortak çıkar merkezli yeni ittifaklar tesis edilmeye çalışılmaktadır.

Harita 1: Kuzey-Güney Taşımacılık Koridoru ve Yeni İpek Yolu

Kaynak: Mehr News Agency.

Yandaki harita kırmızı ile gösterilen Rusya’nın başını çektiği Kuzey-Güney Taşımacılık Koridoru projesi iken siyah ile gösterilen ise Çin’in 2013’ten itibaren yürüttüğü Kuşak ve Yol projesinin güncellenmiş İpek Yolu haritasını göstermektedir.

Geçen hafta yaşadığımız iki olayın özünde de bu harita yatmaktadır. Bölgedeki ticari dengeler başta ABD olmak üzere Batı ittifakının aleyhine gelişmeye başladığı andan itibaren haritada üçgen içerisine alarak gösterebileceğimiz İran – Özbekistan – Pakistan hattında gerilim seviyesi hiç düşmemektedir. Son 20 yıldır de facto krizlerin yaşandığı bölgede cereyan eden son olayın ise diğer olaylardan önemli bir farkı bulunmaktadır. Bu fark da ABD’nin POTUS’unun Donald Trump olması ve Trump kisvesi altında ABD bürokrasinin izlediği ticaret politikasıdır.

Ticaret Savaşlarında İkinci Perde

Geçtiğimiz ay, Trump’ın ticaret savaşlarını gümrük vergisi çakmağıyla ateşlemesinin ardından sular iyice bulanıklaşmıştı. Kararın açıklanmasının ardından, geçen hafta Trump; Çin hariç diğer ülkelere getirdiği ek gümrük vergilerini askıya almış ve Çin’in ABD’nin şartlarıyla masaya oturması gerektiğini belirtmişti. Trump’ın açıklamalarına karşılık Çin Dışişleri Bakanlığı, Çin’in ABD’nin tehditlerinden ve şantajlarından korkmadığını açıkça dile getirmişti.

Bu noktaya kadar ticaret savaşı, sözel düzeyde ve düşük yoğunlukta seyretmekteydi. İşlerin değiştiği an ise Çin’in bu cesur çıkışına karşılık, ABD’nin eski bir Britanya taktiğini devreye sokmasıyla başladı: Afyon Savaşları. Stephen Platt’ın Imperial Twilight: The Opium War and the End of Chinas Golden Age adlı eserinde, İngilizlerin Çin’e Güneydoğu Asya coğrafyasında baskı yoluyla istediklerini nasıl kabul ettirdikleri ve nihayetinde afyon satışıyla imparatorluğu içeriden çökerttikleri adım adım bir strateji belgesi niteliğinde açıklanmaktadır. Bu yol haritasına bakıldığında, Çin’in çöküşünün, Britanya’nın mücavir coğrafyalardaki limanları ve jeostratejik noktaları ele geçirmesiyle başladığı görülmektedir.

Bu taktikte olduğu gibi, geçtiğimiz hafta Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile Rusya’nın Kuzey-Güney Taşımacılık Koridoru hedef alınmıştır. Bu iki proje, Avrasya merkezli olmaları ve ABD’nin dünya ticaretindeki etkisini zayıflatmaları açısından, Washington tarafından engellenmesi gereken hayati projeler olarak görülmektedir. Nitekim, Keşmir sorunu canlılığını koruduğu sürece Çin, hayalini kurduğu ticaret hattını hayata geçiremeyecek ve hâlihazırda ABD gözetimi altında bulunan Güney Çin Denizi’ne hapsolacaktır. Öte yandan, İran’daki patlama yalnızca ticaret koridorları açısından değil, aynı zamanda Çin’in kurmaya çalıştığı yeni Asya ittifak sistemi açısından da büyük bir kayba yol açmaktadır.

Sonuç

Son yaşanan Keşmir gerilimi ve Bender Abbas’taki patlama, küresel jeoekonomik düzenin kırılganlığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu olaylar, yalnızca bölgesel çatışmalar değil; Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile Rusya’nın Kuzey-Güney Koridoru gibi projelere karşı yürütülen jeostratejik mücadelelerin uzantısıdır. ABD ise bu alternatif güzergâhları sekteye uğratmak için doğrudan ve dolaylı müdahalelere yönelmektedir.

Bu çerçevede, Türkiye’nin rolü de giderek kritikleşmektedir. Asya ile Avrupa arasında enerji, lojistik ve diplomasi açısından bir geçiş noktası olan Türkiye, istikrarsızlık sarmalındaki bu bölgelerde dengeleyici bir aktör olma potansiyeline sahiptir. Önümüzdeki süreçte Avrasya merkezli bu ticaret rekabetinde yalnızca askerî değil, ekonomik ve stratejik çevikliğe sahip ülkeler öne çıkacaktır. Türkiye, bu denklemde pozisyonunu doğru belirlerse bölgesel güç olmanın ötesine geçebilir.

Salih Kaya, Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü doktora adayı ve TRT Haber yayın editörüdür.
Salih Kaya
Salih Kaya

Salih Kaya, lisans eğitimini 2019 yılında Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans derecesini University of Kent’te Uluslararası Siyasal İktisat ve Uluslararası Kalkınma programında çift anadal yaparak 2020 yılında aldı. 2022 yılından bu yana Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’nda eğitimine devam etmektedir. Doktora araştırmasında jeo-ekonomi ve ticaret koridorlarının siyasi etkilerini ele almaktadır.

Kamu ve özel sektörde farklı kurumlarda görev alan Kaya, başta Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) olmak üzere, Ernst & Young, TRT ve Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı’nda görev almıştır. Uzmanlık alanları arasında uluslararası kalkınma, siyasal iktisat, Fransız dış politikası, dış politika analizi ve küresel ticaret politikaları yer almaktadır. Akademik çalışmalarında özellikle Gümrük Birliği, çok taraflı ticaret sistemleri, Afrika kıtasıyla ekonomik işbirliği ve bölgesel entegrasyon süreçlerine odaklanmaktadır.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments