Giriş
Hindistan toplumsal yapısının en temel kurumlarından biri olan ve binlerce yıllık kökene sahip olan kast sistemi, Hinduizm’in geleneksel hiyerarşik kategorilendirmesi üzerine kurulu köklü bir yapıdır. Geleneksel olarak Varna ve Jati yapılarına dayanan bu sistem, uzun yıllardır ülkede sadece sosyal yapıyı değil, siyasal yapı ve süreçleri de etkileyerek şekillendirebilmiştir. İngiliz sömürge döneminde daha fazla konsolide olan bu yapı, her ne kadar bağımsızlık sonrası 1950 Anayasası çerçevesinde yasal olarak kaldırılmış olsa da modern Hindistan’da ekonomi, toplum ve siyasetin merkezinde yer alamaya devam etmiştir. Günümüzde de ülke siyasetinde önemli bir gerilim alanı olmaya devam eden kast siyaseti, yeni ve farklı boyutlar kazanarak belirleyici tartışmaların odağı olmayı sürdürmektedir. Burada da kast sisteminin tarihsel kökenleri ve işleyişinin yanı sıra, Hindistan siyasetinde nasıl yeniden üretilerek iç siyasal tartışmalara etki ettiği özellikle son güncel tartışmalar bağlamında ele alınacaktır.
Kast Sisteminin Tarihsel ve Sosyolojik Kökenleri
Kast sistemi, geleneksel hiyerarşik yapının iki ayağına karşılık gelen Varna ve Jati sistemleri ayrımı üzerinden oluşmuştur. Varna sistemi, köklerinin antik metinler olan Vedalar’a dayandığı dört asli Varna’ya bölünen sosyal bir sınıflandırmadır. Bu hiyerarşik sınıflandırma:
- Brahminler: En üst kast grubu olup rahipler, öğretmenler ve entelektüellerden oluşmaktadır.
- Kşatriyalar: İkinci kast grubu olup üyeleri savaşçılar, yöneticiler ve soylulardan oluşmaktadır.
- Vaişyalar: Üçüncü kast grubu ve üyeleri tüccarlar, çiftçiler ve zanaatkarlardan oluşmaktadır.
- Şudralar: En alt kast grubu olarak üyeleri işçiler ve hizmetkarlardan oluşmaktadır.[1]
Görsel 1: Varna Sistemi

Kaynak: Britannica
Asli kast gruplarının yanında, kast sisteminin dışında kabul edilen Dalitler (Dokunulmazlar) bulunmaktadır. Tüm kirli işleri yapmakla görevli olan Dalitler, tarihsel olarak en fazla şiddete maruz kalmış ve günümüzde de kast siyaseti bağlamında en fazla dışlanan, ayrımcılığa uğrayan ve haklardan mahrum bırakılan toplumsal kesimlere karşılık gelmektedir.
Varna sistemi, binlerce çeşitli grup arasında katı sosyal sınırlar çizen, mesleki ve yerel alt-kastlardan oluşan Jati sistemiyle desteklenmiştir. Böyle bir yapıda kast sistemi, doğumla belirlenen, mesleki mirasın babadan oğula geçtiği ve kastlar arası evliliklerin büyük ölçüde yasak olduğu katı bir hiyerarşiye karşılık gelmektedir. Dolayısıyla her bir Varna kendi içerisinde binlerce Jati olarak bilinen alt kast gruplarına ayrılmıştır. Bu Jatiler de çoğunlukla belli coğrafi bölgelere göre belirli mesleklere has kendi bünyesinde daha fazla karmaşık bir hiyerarşik yapıyı ortaya çıkarmaktadır.[2]
Böyle bir karmaşık sistemin işleyişi, her zaman toplum içerisindeki statüyü belirleyici bir işlev görmüştür. Toplumsal statünün yanı sıra, modern dönemlerde ekonomik fırsatlardan eğitime ve evliliğe kadar tüm yaşam biçimini etkileyici güç, sosyo-politik gerilimlerde ilgiyi her zaman kast siyasetine yöneltmiştir. Geleneksel olarak, üst kastlar her zaman ayrıcalıklı bir konumda yer almışlarken alt kastlar ve özellikle Dalitler sürekli ayrımcılık, yoksulluk ve şiddetle karşı karşıya kalmıştır. Bir Şudra’nın gölgesi bile Brahman’ı kirletebiliyorken Dalitler’in ezilmişliği ancak deneyimle anlaşılabilir.
Kast yapısı ve işleyişi, meşru temellerini Hinduizm’den almaktayken; modern kast siyasetinin ortaya çıkışının İngiliz sömürge yönetimi döneminde uygulamaya konulan politikalarla yakından ilgili olduğunu belirtmek büyük önem arz etmektedir. Nitekim İngilizlerin nüfus sayımları aracılığıyla kastı belgeleyerek sistemi kodifiye etmeleri, bir sosyal sınıf ve kategori olarak kastı sertleştirmiştir. Nitekim Jyotirao Phule ve B.R. Ambedkar gibi alt kast ve Dalit hareketinin sembolik isimlerine atıfla ortaya çıkan kast temelli ayrımcılığa karşı 19. yüzyıl reform hareketleri ve Programlanmış Kastlar (Scheduled Castes) gibi anayasal düzenlemeler bu süreçlere bir yanıt olarak gelişmiştir.[3]
Bağımsızlık Sonrası Hindistan ve Kast Sistemiyle Mücadele
Bağımsızlık sonrası Hindistan’da bağımsızlık hareketinin liderleri Kongre Partisi’nde toplanmış ve parti, ülkeyi uzun bir süre hâkim parti sistemi çerçevesinde yönetmiştir. Özellikle merkez-sol eğilimli olan partideki Nehru geleneği, kast sisteminin eşitsiz yapısının farkında olarak yeni kurulan cumhuriyette bu ayrımcılığın ortadan kaldırılması gerektiğine inanmışlardır. Bu doğrultuda 1950’de kabul edilip onaylanan anayasa, “dokunulmazlığı” yasaklayıp kast temelli ayrımcılığı anayasal bir suç olarak tanımlamıştır. Dokunulmazlığın tamamen yasaklanması 17. Maddede yer almışken; 15. Madde ise din, ırk, kast, cinsiyet veya doğum yeri temelinde ayrımcılığı ortadan kaldırmıştır.[4]
Söz konusu anayasal düzenlemeler sonrasında devlet, kamu politikaları üzerinden rezervasyon (kota) politikaları uygulamalarını gündemine almış, dezavantajlı kastların sosyoekonomik durumlarını iyileştirmek ve eğitim ile istihdam alanlarında eşit fırsatlar sunmayı hedeflemiştir. Bu anayasal düzenlemelerle birlikte devlet, dezavantajlı kastların sosyoekonomik durumlarını iyileştirmek ve eğitim ile istihdamda eşit fırsatlar sunmak amacıyla rezervasyon (kota) politikaları uygulamaya başlamıştır. Bu politikalar, Programlanmış Kastlar (Scheduled Castes – SC), Programlanmış Kabileler (Scheduled Tribes – ST) ve Diğer Geriye Kalan Sınıflar (Other Backward Classes – OBC) olarak kategorilendirilen gruplara kamu sektöründeki işlerde ve eğitim kurumlarındaki kontenjanlarda belirli bir oranda yer ayrılmasını öngörmüştür.[5]
Devletin attığı tüm iyileştirme adımları, kast temelli ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadelede pozitif ayrımcılık açısından önemli bir referans noktası olmuştur. Ancak, söz konusu rezervasyon politikaları, ilerleyen zamanlarda yeni tartışmaları ve sosyo-politik gerilimleri de tetikleyebilmiştir.
Kast Sisteminin İç Siyasete Etkisi: Süregelen Dinamikler
Kast sistemi, kâğıt üzerinde yasalar aracılığıyla kaldırılmaya çalışılsa da kimlik ve sınıf siyasetinin en temel belirleyici olduğu Hindistan’da siyasetin en temel dinamiklerinden biri olmaya devam etmiştir. Bugün de parti örgütlerinden partilerin sosyal tabanlarına, hükümetlerin kamu politikalarından değişim talebinde bulunan sosyal hareketlere kadar geniş bir yelpazede kast kimlikleri belirleyici bir rol oynamaktadır.
Kast Kimlikleri ve Oy Verme Davranışları
Her mevsim seçim atmosferi içerisinde olan Hindistan’da kast kimlikleri, oy vermede seçmen davranışlarını belirleyen kritik faktörlerin başında gelmektedir. Bu açıdan ister ulusal ister bölgesel partiler olsun tüm partiler, aday belirlemede ve kampanya süreçlerinde bölgesel kast demografilerini muhakkak göz önünde bulundururlar. Taban açısından güçlü kastların bulunduğu bölgelerde söz konusu kastın bir üyesi genellikle adaylardan birisi olur.
Özellikle bölgesel siyasetlerde partiler, farklı kast gruplarının bulunduğu bölgeleri kazanabilmek adına kast temelli ittifak siyaseti arayışına girerler. Özellikle Dalitler ve Diğer Geride Kalmış Kastlar (OBC) gibi geniş tabanlı kast gruplarının seçim destekleri, seçim başarısı için büyük önem arz ettiği için partiler, bu oy bloklarının desteğini alabilmek adına büyük bir rekabete girerler. Bu noktada Kongre Partisi’nin tarihsel olarak Dalitler ve Müslümanlarla ittifaka girerek kast oylarını mobilize etmeye çalıştığı bilinmektedir. Hindistan Halk Partisi’nin (BJP) de buna karşı Hindu milliyetçiliği (Hindutva) üzerinden tüm kesimlerden destek alabilmek adına kast üstü bir siyaset takip ettiği her zaman gözlemlenmiştir.[6]
Kast Tabanlı Partiler ve Siyasi Liderlik
Hindistan’da siyasal partilere üst kastların hakim olması ve alt kastların çıkarlarının yeterince temsil edilmemesi gibi gerekçelerle kast siyaseti, özellikle 1960’lardan itibaren OBC’lerin siyasallaşması sonucunu doğurmuş ve de 1980 ve 90’lı yıllarda Uttar Pradeş ve Tamil Nadu gibi eyaletlerde belirli kast gruplarının çıkarlarını temsil etmek üzere kast tabanlı partiler kurulmuştur.[7] Örneğin Uttar Pradeş’te Dalitlerin partisi olarak kurulan Mayawati liderliğindeki Bahujan Samaj Party (BSP) ve bir OBC alt kastı Yadavlardan ve Müslüman seçmenlerden oy toplayan Samajwadi Party (SP) burada örnek olarak gösterilebilir. Bu tarz partiler, kendi kast gruplarının sosyoekonomik ve siyasi haklarını savunmayı amaçlamışlardır.[8]
Kast tabanlı partilerin ortaya çıkışı, kast gruplarının siyasi temsiliyet üzerindeki etkisini artırmışken kast temelli lider profilleri de kendi kast çıkarlarını siyaseten takip edebilmek adına aktif bir rol oynamıştır. Bu durum BJP ve Kongre gibi ulusal partilerin davranışlarına da etki etmiş ve özellikle 2014 sonrası dönemde belirleyici bir unsur olarak ortaya çıkmıştır. Bu açıdan Başbakan Narendra Modi’nin OBC kökenini vurgulaması ya da “Vikas” (kalkınma) söylemiyle tüm Dalitler ve alt kastları mobilize etme çabaları geleneksel üst kast liderliğinin ötesinde bir siyaset tarzı olarak yorumlanmıştır.
Rezervasyon Politikaları ve Siyasi Gerilimler
Hindistan’daki ana akım partilerin OBC fokuslu stratejileri, statü açısından ileride olan ancak ekonomik olarak gerileyen üst ve orta kastlar tarafından yoğun bir eleştiri yağmuruna tutulmuştur. Hiç kuşkusuz burada tartışmanın merkezinde yatan konu rezervasyon politikaları olmuştur. Bu politikalar, bir taraftan Dalitler, Programlanmış Kabileler ve OBC’ler gibi dezavantajlı kesimlerin sosyoekonomik durumlarını iyileştirmeyi ve toplumsal adaleti sağlamayı hedeflemişken diğer taraftan orta ve üst kastlar nezdinde “adaletsizlik” ve “liyakatsizlik” algılamalarına yol açabilmiştir.
Üst ve orta kastlar, uygulamaya konular politikaların kast kimliğini öne çıkararak ve kendilerini “fırsat eşitliği” açısından mahrum bırakarak meritokratik dengeyi bozduğunu savunmuşlardır. Bu durum ülkede alışık olunmayan bir şekilde üst ve orta kast protestolarını tetiklemiş ve şiddetli toplumsal çatışmaları ortaya çıkarabilmiştir. Örneğin Gucarat’ta Patellerin ve Haryana’da Jattların OBC statüsü talepleri, rezervasyon politikalarının ülkede ne kadar hassas ve siyaseten dönüştürücü bir mesele olduğunu gözler önüne sermiştir.[9]
Rezervasyon politikaları konusunda bu yeni itirazlar, siyasal partileri de belli bir denge arayışına teşvik etmiş ve bir yandan Dalitler, alt kastlar ve OBC’lerin oy desteklerini kaybetmemek adına bu politikaları uygulamaya devam etmişler, diğer yandan da üst ve orta kast tepkisine karşı dengeleyici açılımlar gerçekleştirmişlerdir. Örneğin 2019 seçimlerine giderken Modi, üst kast yoksullarına yüzde 10 rezervasyonu içeren Ekonomik Açıdan Zayıflar (EWS) Kotası belirlemiş ancak “kast temelli ayrıcalıkları aşma” eleştirileriyle karşı karşıya kalmıştır. Bu durum kast siyaseti bağlamında siyasal düzlemde sürekli bir çekişmeci atmosfere yol açmaktadır.[10]
Kast Siyasetinin Geleceği: Güncel Tartışmalar ve Yeni Yönelimler
Hindistan’da kast sistemi ve siyaset arasındaki ilişki, bugüne kadar oldukça yönlendirici bir unsura karşılık gelmişken ülkenin geleceğinde de yeni boyutlar kazanarak daha karmaşık bir hâl alacağı aşikardır. Bu açıdan ekonomik değişim süreçlerinden modernleşme süreçlerine ve din-devlet ilişkilerinden yeni toplumsal mobilizasyonlara kadar kast dinamikleri güncel tartışmaların odağını oluşturacak gibi görünmektedir.
Ekonomi Politikalarının Kast Sistemine Etkisi ve Yeni Yoksulluklar
Hindistan 1990’lı yıllardan bu yana ekonomik liberalleşme sürecine dahil olmuşken, Modi dönemi neo-liberal değişimin en hızlı gerçekleştiği yıllara karşılık gelmiştir. Modili yıllarda yükselen hızlı ekonomik büyüme ve liberalleşme politikaları, doğal olarak geleneksel kast yapılarını da dönüştürebilmiştir. Ortaya çıkan yeni endüstrilerin yanında, özellikle artan kentleşme, kast siyaseti açısından büyük önem arz eden mesleki bağımlılığı azaltıcı bir etki ortaya çıkarabiliyor. Tabi bu durum, yine de kast eşitsizliklerini ortadan kaldırmadan ziyade, yeni eşitsizlik türlerini teşvik edebiliyor.[11]
Yüzde 70’in bir tarım toplumuna karşılık geldiği ülkede kırsal alanlardan kent merkezlerine doğru göç eden kast üyeleri, gittikleri yerlerde de güvencesiz işlerde oldukça düşük ücretlerle çalışmaktayken, yoksullukla mücadeleleri derinleşmekte ve değişen ayrımcılık unsurlarıyla karşı karşıya kalabilmektedirler. Yine neo-liberal politikaların etkisiyle derinleşen serbest piyasa koşulları, geleneksel iyileştirici mekanizmaların koruyuculuğunu olumsuz yönde etkilerken özellikle son yıllarda artan tarım krizi, kırsaldaki alt kast çiftçilerin ekonomik dayanıklılığını da tahrip etmektedir.
Bu bağlamda, 2020 Çiftçi Protestolarında olduğu gibi alt kast çiftçiler ya da Yeşil Devrim yıllarında tarımsal dayanıklılığı sağlanamayan orta sınıf orta kast çiftçilerin isyanları ortaya çıkabilmekte ve geleneksel norm ve kurumlar aşındırılabilmektedir. Dolayısıyla siyasi elitler, büyümeyle ortaya çıkan refahın tüm kast gruplarına eşit dağılıp dağılmadığı ve ekonomik değişimin kast temelli eşitsizlikleri derinleştirip derinleştirmediği üzerine daha fazla odaklanmaktadır.[12]
Din ve Kast İlişkisinin Yeniden Gündeme Gelmesi (Hindutva ve Kast)
Hindistan’da son yıllarda siyasetin merkezine oturan Hindu milliyetçiliği (Hindutva) ideolojisi, siyasal başarısını ispat etmiş olmasına rağmen kast siyaseti bağlamında kritik testlerle karşı karşıya kalmıştır. Hindutva ideologları, kastlar gibi iç bölünmeleri aşıp Hindu nüfusunu alt kast ve Dalitleri de içeren tek bir bütün olarak dizayn etmeyi hedefleyen geniş kapsamlı bir sosyal mühendislik projesi takip ediyorlar. Tabi bu mühendislik, alt kast ve Dalitlerin yıllardır maruz kaldıkları geri kalmışlığı es geçme eğiliminde olduğu için ciddi eleştirilerle karşılaşıyor.[13]
Bu eleştiriler, Hindutva ideologları arasında da belli ayrışmalara neden olabiliyor. İdeolojinin bazı savunucuları, ilerici bir perspektifle kast eşitsizliklerinin azaltılmasına yönelik reformların devamını savunmaktayken gelenekselciler, Hindu inancı ile kast sisteminin ayrılamaz bir bütün olduğunu ve kast dinamiklerinin korunması gerektiğini iddia ediyor. Bu ayrışma iktidardaki BJP’nin “Ekonomik Temelli Rezervasyon” gibi herkesi memnun eden rezervasyonu genişletmek gibi politikalar üretmesine neden olabiliyor. Ya da BJP’nin üst kastların hassasiyetini dikkate alırken Dalit ve Adivasi (yerli kabileler) oylarını kazanmak için bu gruplardan liderleri önemli pozisyonlara ataması sonucunu doğurabiliyor.
Diğer yandan BJP’nin rezervasyon politikalarına sadece Hindu toplumu temelli yaklaşması, Hindu olmayan kesimlerin ekonomik iyileştirmeden yararlanamaması nedeniyle kast siyasetinde farklı bir tartışmayı da besliyor. Bugüne kadar kast baskısından kaçış arayışı bağlamında Dalitlerin İslam’a geçişi Hindutva ideologları için her zaman ihmal edilmemesi gereken bir konuydu. Ancak birçok farklı bölgedeki Müslüman ve Hıristiyan Dalitlerin rezervasyonun dışında kalması ve buna yönelik yükseltilen eleştiriler kast siyasetinin dinamiklerinin önümüzdeki süreçte daha fazla tartışılmasına neden olacaktır.
Yeni Nesil Dalit Hareketleri ve Siyasi Temsiliyet
Nesiller arası değişim tartışmaları tüm ülke siyasetlerini etkiliyorken bunun Hindistan siyasetine yansımaları daha çok Dalit siyaseti bağlamında gelişiyor. 1990’lardan bu yana yükselen Dalit siyaseti, yeni dönemde Mayavati gibi liderlerin hayatını kaybedişi ve Dalit partilerin eski güvenlerini yitirmeleri sonucu yeni nesil Dalit hareketlerin yükselişi için önemli bir fırsat yapısı sağlıyor. Sosyal medya gibi modern kitle iletişim araçları üzerinden örgütlenen yeni nesil Dalitler, daha iyi eğitim almış genç Dalit liderleri tarafından yönetiliyor.[14]
Bu yeni Dalit aktivizmi, ana akım siyasi partilerin Dalitlerin sorunlarıyla yeteri kadar ilgilenilmediğini savunarak daha radikal ve açık taleplerle kendini göstermektedir. Örneğin Temmuz 2016’da Hindistan’ın Gujarat eyaletindeki Una’da inek koruma bahanesiyle bir grup insan tarafından yedi Dalit aile üyesinin saldırıya uğraması ve Ocak 2018’de Koregaon Bhima Muharebesi’nin 200. yıl dönümünü anmak için Maharaştra’da düzenlenen yıllık kutlama toplantısı sırasında bir kalabalığın Dalitler üzerine saldırarak ölüm ve yaralanmalara neden olması gibi şiddet olayları, Dalit aktivizminin yeniden hızla büyümesine ve Dalit hakları konusunda ulusal düzeyde bir farkındalığa yol açmıştır. Dolayısıyla yeni nesil Dalit hareketleri, gelecekteki siyasi denklemde Dalit oylarının ve siyasi temsilinin daha karmaşık bir hâle gelmesine neden olabilir.
Rezervasyon Politikalarının Geleceği ve EWS Kotası
Hızlı ekonomik büyümeye rağmen yoksulluk ve eşitsizliğin hâlâ en büyük sorun olduğu Hindistan’da rezervasyon politikaları sosyal dengenin sağlanması bağlamında siyasetin en tartışmalı konularından biri olmaya devam edecek gibi görünüyor. Özellikle BJP’nin ekonomik olarak dezavantajlı üst kastlara yönelik Ekonomik Olarak Zayıf Bölümler (Economically Weaker Sections- EWS) kotasını getirmesi, eski normları alt üst etmiştir. Bu yeni açılım, toplumun geleneksel geri kalmış kesimlerinden ziyade, gelir düzeyi belirli bir sınırın altında olan üst kast mensuplarına da kamu sektöründe ve eğitimde yüzde 10’luk bir garanti payı ayırmayı öngörmektedir.[15]
Bu yeni kota politikası, bağımsızlık yıllarından beri süregelen kast temelli rezervasyon sisteminin ruhuna aykırı olduğu ve yeni bir eşitsizlik sürecini tetikleyeceği iddialarıyla ciddi bir şekilde eleştirilmektedir. Bu eleştiriler, Hindistan Anayasası’nın 340. Maddesi uyarınca Diğer Geri Kalmış Sınıfların (OBC) alt kategorilerini incelemek üzere beş üyeli bir komisyona başkanlık etmek üzere Hindistan Cumhurbaşkanı tarafından Rohini Komisyonu sürecinin önünü açmıştır. Yine OBC kotasının yerel seçimlerde uygulanması tartışması 2023 Maharaştra Seçimlerinde büyük bir siyasi krize neden olmuşken Modi yönetiminin sıkıştığı dönemlerde rezervasyon üst sınırı kararını belirleme örneğinde olduğu gibi topu Anayasa Mahkemesi’ne attığı gözlemlenebilmiştir. Dolayısıyla Modi yönetiminin çelişkili adımları ve yargının devreye girmesi gibi gelişmeler, rezervasyon politikalarının uzun vadede de iç siyasette belirleyici etkiye sahip olacağını göstermektedir.
Yeniden Kast Sayımı Talepleri ve Siyasi Önemi
Post-Rohini dönemde kast siyasetinin en fazla tartışma yaratan konusu, OBC grupları tarafından dillendirilen yeniden bir kast sayımının (caste census) yapılması hususudur. Son kapsamlı kast sayımının 1931’de yapıldığı Hindistan’da o dönemden bu yana OBC’lerin nüfus içerisindeki tam oranı net bir yüzdeyle bilinmemektedir. Mevcut OBC nüfusunun tam olarak bilinmemesi, rezervasyon oranlarının da güncel verilere dayanmadığı ve gerçek oranların tespit edilmesi gerektiği nedeniyle OBC liderleri ve muhalefet partilerini 2022’deki kolektif çağrıda olduğu gibi harekete geçirmiştir.[16]
Özellikle yaklaşan Bihar Seçimlerinde gözlemlendiği gibi yeni bir kast sayımının yapılması, rezervasyon politikalarının yeniden düzenlenmesi ve farklı kast gruplarına yönelik yeni politikaların belirlenmesi açısından büyük bir siyasi öneme sahiptir. İktidardaki BJP genel olarak yeni bir sayımın toplumsal bölünmeleri derinleştireceğini dile getirse de son yaşanan Pakistan-Hindistan gerilimi döneminde Modi yönetimi yeni bir sayımın yapılacağı kararını açıklamıştır. Her ne kadar BJP’nin yeni hedefinin yeni sayımlarla mevcut OBC kimlik kategorisini alt kategorilere ayırarak parçalama ve eyalet siyasetlerinde baskın olan OBC kastlarının ağırlığını azaltma olduğu tartışılsa da yine de sayımlar Hindutva’nın “üniter” ethosuyla tam bir tezat oluşturacaktır.
Diğer yandan yeni bir kast sayımı, iki önemli siyasi sonucu ortaya çıkarabilir. Birincisi, belirli bir bölgede var olan kastların göreceli sayısal gücünün çok da geniş bir tabana karşılık gelmediğini ortaya koyup masif bir kast takipçi tabanı olduğunu iddia eden liderlerin siyasi koalisyon oluşumundaki ellerini zayıflatabilir. İkinci olarak yoksulara ekonomik refah veya kültürel sermaye sağlamayı hedefleyen, ancak alt sınıf gruplarının tamamen güçsüzleştirilmesi sonucunu doğuran kast siyasetinin çekiciliğini azaltarak siyasete, yaratıcı politika ve etkili yönetimle elde edilebilecek orijinal kurtarıcı görevini geri kazandırabilir.
Sonuç
Kast sistemi, yasal normlardan bağımsız olarak çağdaş Hindistan’da yaşanan bir gerçekliktir. Birçok soyadı belli kastların tanımlayıcısıdır. Evlilikler kast içinde düzenlenir. Kırsal ve küçük kasabalarda, alt kastların üyeleri yalnızca ayrımcılığa değil, aynı zamanda sosyal statülerine dayalı baskıya da maruz kalmaya devam ediyor. Bağımsızlık sonrası dönemde yasal olarak kaldırılmış olsa da ülkenin toplumsal ve siyasal yapısının değişiminde hâlâ daha en önemli dinamiklerden birine karşılık geliyor.
Nitekim günümüz modern Hindistan’ında kast siyaseti, yükselen ulusal ve bölgesel ideolojiler, ekonomik değişim, yeni nesil toplumsal hareketler, kentleşme gibi modernleşme tartışmaları, yeni kamu ve sosyal politikalar, demografik değişim gibi tartışmalar bağlamında tüm süreçlerin hem etkileyicisi hem de etkileneni durumundadır. Tüm bu değişim süreçleri de kast siyasetinin sadece ülke geçmişinin basit bir mirası değil, aynı zamanda ülkenin gelecek tartışma ve vizyonlarını yakından etkileyecek kritik bir faktör olmaya devam edeceğini gösteriyor.
Bu doğrultuda Hindistan’ın her gün değişen dinamik, çok boyutlu ve karmaşık iç siyaset yapısını anlamlandırabilmek adına, kast siyasetinin sürekli dönüşen parametrelerini ve siyasi zemin üzerindeki yansımalarını dikkatle takip etmek büyük önem arz edecektir. Zira kast yapısı ve işleyişi, ülkenin mevcut toplumsal eşitsizlik ve ayrıcalıklarının en önemli göstergesi olmaya devam ediyorken geleceği inşa edecek kimlik krizini aşmanın ve bu yönde yükselecek sosyal ve siyasi mobilizasyonların güçlü bir aracı olacaktır.
Bugüne kadar kast sistemine karşı bir pozisyon alan birçok düşünür ve aktivist, günümüz Hindistan’ında kast sistemini iyileştirmenin bile adil ve demokratik olmayan bu kurumu yeniden meşrulaştırıp konsolide edeceğini savunmuştur. Onlara göre çağ dışı bir işlev gören bu kurumun tamamen ortadan kaldırılmasının yolları araştırılmalı. Hindistan gerçekliğinde böyle bir girişim oldukça ütopik bulunabilir. Ancak yeni kast sayımı girişimi, kastın işlevsizliği ve çağ dışılığını bir kez daha verilerle ortaya koyabilme imkanını güçlendirebileceği için “sonun başlangıcı” söylemini çok da ihmal etmemeyi gerektiriyor.
Dr. Hayati Ünlü, Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü’nde öğretim üyesidir.
[1] Nicholas B. Dirks, Castes of Mind: Colonialism and the Making of Modern India (Princeton, NJ: Princeton University Press, 2001), 3-15.
[2] Dirks, Castes of Mind, 3-15.
[3] Dirks, Castes of Mind, 3-15.
[4] Marc Galanter, Competing Equalities: Law and the Backward Classes in India (Berkeley: University of California Press, 1984), 21-45.
[5] Christophe Jaffrelot, India’s Silent Revolution: The Rise of the Lower Castes in North India (New York: Columbia University Press, 2003), 1-15.
[6] Yogendra Yadav, “State of Democratic Politics in India,” Economic and Political Weekly 39, no. 52 (2004): 5635-5643.
[7] Burada Mandal Komisyonu, rezervasyon politikaları ve yükselen alt-kast temelli mobilizasyon açısından kilit bir olay olarak değerlendirilmektedir. Kast siyaseti bağlamında Kongre Partisi’ne olan güvenin azalmasına ve de OBC’lerin desteğini BJP’ye kaydırarak tüm ülke siyasetinin gidişatını değiştirmiştir.
[8] Jaffrelot, India’s Silent Revolution, 200-225.
[9] Ashutosh Varshney, “Battles Half Won, India’s Wars against Poverty and Inequality,” Journal of Democracy 28, no. 3 (2017): 110-124.
[10] “Why 10% Quota for ‘Economically Weak’ in India Has Caused Uproar,” Al-Jazeera, November 9, 2022.
[11] Surinder S. Jodhka, “Caste in Contemporary India: Flexibility and Persistence,” Economic and Political Weekly 45, no. 50 (2010): 81-89.
[12] “Farmer Agitation: Centre Issues ‘Formal Letter’ Agreeing to Farmers’ Demands,” The Economic Times, December 10, 2021.
[13] Pratap Bhanu Mehta, The Burden of Democracy (New Delhi: Penguin Books India, 2007), 180-200.
[14] Anand Teltumbde, Mahad: The Making of the First Dalit Revolt (New Delhi: Navayana, 2017), 1-20.
[15] “Supreme Court Upholds EWS Quota,” The Hindu, November 7, 2022.
[16] Suraj Yengde, Caste Matters (New Delhi: Penguin Books, 2019), 150-170.

