Amerika Birleşik Devletleri, Los Angeles’a yayılan Trump karşıtı gösterilerle sarsılıyor. Trump’a bağlı Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Teşkilatı’nın Los Angeles’ta üç noktaya baskın düzenleyerek 44 kişiyi gözaltına alması sonrasında başlayan olaylar, sokakta şiddet olaylarına dönüştü. Trump’ın olayları adeta kışkırtırcasına, eyalet onayı olmadan 2.000 Ulusal Muhafız askerini Los Angeles’a göndermesi ise gerilimi iyice tırmandırdı.
Trump’ın ilk döneminde olduğu gibi ikinci döneminin de toplumsal olaylar bakımından yoğun geçmesini bekleyebiliriz. Trump, ikinci dönemi kazandıktan sonra, Demokrat Parti içerisindeki bir kanadın desteğiyle Trump karşıtı toplumsal muhalefetin organize edilmeye başladığını görüyoruz.
Trump, hemen iktidara gelir gelmez organize edilen 50501 Hareketi, 14 Haziran gününü “No Kings Day” olarak ilan etti. 14 Haziran malum, Amerika’da Bayrak Günü olarak kutlanıyor ve aynı zamanda Trump’ın doğum günü. Bugün için askeri bir geçit töreninin Washington’da düzenleneceği Trump tarafından ilan edilmişti. İşte bu durumu kullanan göstericiler, Trump’ın otoriterleştiğini, bir kral ya da imparator gibi hareket ettiğini, kendi etrafında bir kült oluşturmaya çalıştığını iddia ederek “50 eyalette 50 gösteri ve bir ortak hareket” sloganıyla örgütleniyorlar.
Peki, bu olaylar Trump’ı ne kadar etkiler? Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki, bu tarz olaylar çok geniş katılımlı, yoğun toplumsal hareketlere dönüşmediği müddetçe Trump’ın elini daha da güçlendirir.
Zira Trump, gerilimden ve çatışmadan beslenen bir lider; kendi seçmen kitlesini de bu şekilde konsolide ediyor. Dolayısıyla Trump’ın, göçmenler ve mülteciler gibi çok temel siyasi argüman ve söylemlerinden vazgeçmesini beklememek lazım.
Aksine, yangına benzin dökercesine bu olayları daha da tırmandırması çok olası. Zira Trump, bu olaylar kontrolden çıkmadığı sürece, bu süreçten siyasi olarak fayda sağlayan bir lider.
Diğer taraftan şu da bir gerçek ki, Trump’ı devirmek isteyen ABD içinde çok sayıda güç var. Her şeyden önce, küreselciler ilk dönemde olduğu gibi, toplumsal hareketler, yargı süreçleri ve hatta suikast girişimleri de dahil olmak üzere Trump’ı devirmek için her yolu denediler ve bundan sonra da denemeye devam edeceklerini öngörebiliriz.
Bütün bunlara bir hususu daha eklemek gerektiğini düşünüyorum: O da ABD ile İsrail arasında her geçen gün artan gerilim. Bu durumun da Trump karşıtı koalisyona bir eklemlenme yarattığı söylenebilir. Siyonist lobinin en azından Netanyahu destekçisi olan kısmının bu koalisyona dahil olacağını ifade edebiliriz.
Dolayısıyla, tüm bunların etkisiyle ilk döneme nazaran daha şiddetli sokak eylemleri ve medya kampanyalarını Trump karşıtı cepheden görebiliriz. Ancak bu kampanyaların Trump’ı devirmesi çok kolay değil.
Aksine, İsrail lobisinin de Trump karşıtı bu eylemlere katılmasıyla birlikte, ABD–İsrail ilişkilerinin daha da gerilmesi büyük olasılık.
