8 Aralık 2024 yılında Suriye’de gerçekleşen devrimin yankıları Fırat’ın doğusunda olduğu kadar, ülkenin en dikkat çekici gruplarından biri olan Dürzilerin tepkileri noktasında da açığa çıktı. Devrimin ilk haftalarında Suriye zaferine ortak olan Dürziler, topluluğa liderlik eden ana aktörlerin birbirleriyle olan rekabetleri, yeni Suriye hükümetine karşı olan tutumları ve bölgede hızla değişen denkleme karşı gösterdikleri farklı reaksiyon çerçevesinde birkaç farklı noktada ayrışmaya başladılar. Bu bağlamda 2025 yılının şubat ayında güvenlik nedeniyle Dürzilerle Suriye güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalar, nisan ayında itikadi meseleler üzerinden şiddetlenirken, temmuz ortasında Dürzilerin Sünni aşiretlerle arasındaki gerilimin artması nedeniyle iç savaşa dönüşmeye yüz tuttu. Tüm bu çatışma sürecinin içinde öne çıkan en dikkat çekici isim ise Dürzi Şeyhü’l Akl (Dini Lider) Hikmet el-Heceri oldu.
Hikmet el-Heceri kimdir?
1965 yılında Venezüela’da doğan Hikmet Selman el-Heceri, 19. yüzyılın başında Şam’ın Doğu Guta bölgesinde doğan ve daha sonra Havran’a yerleşerek oradaki Dürzi toplumuna dini liderlik yapan İbrahim el-Heceri’nin soyundan gelmektedir. İbrahim el-Heceri’nin ölümünden sonra oğlu Hüseyin el-Heceri’nin Şeyhü’l Akl olmasıyla Hikmet el-Heceri’ye uzanan dini liderlik rolü de belirginleşmiş oldu.
Çocukluk dönemini Venezuela’da geçiren Hikmet el-Heceri, daha sonra Süveyda bölgesinin doğusunda yer alana Kanavat -veya Kanasa- köyüne dönerek lise eğitimine ve dini ilimlere devam etti. 1985 yılında Şam Üniversitesi Hukuk bölümünde okuyan el-Heceri, 1990 yılında mezun olduktan bir süre sonra Karakas’a dönerek 1998 yılına kadar yaşamını Suriye’den uzakta sürdürdü. 1998 yılında Süveyda’ya dönen Hikmet el-Heceri, dini liderliğin merkezi olarak nitelendirilen Kanavat’ta dini ilimlerde yükselmeye başladı.
Suriye İç Savaşı ve Hikmet el-Heceri
2011 yılının başlarında Suriye’de Beşşar Esad rejimine karşı halk protestoları başladığında rejim ordusunda yer alan Dürzi komutan Haldun Zeyneddin ordudan ayrılarak rejime karşı ayaklanmalarda yer aldı. Zeyneddin’in ayrılıkçı hareketiyle birlikte Dürzilerde de başlayan küçük çaplı kıvılcımlar karşısında 1989 yılında Şeyhü’l Akl olan Ahmet el-Heceri, halkı sükûnete davet ederek Dürzileri tarafsız olmaları yönünde uyardı. Ancak Haldun Zeyneddin’e yönelik suikast girişimi, ayrıca aile bireylerinin rejim askerleri tarafından tutuklanmaya başlanması, Ahmet el-Heceri’nin tutumunu yeniden gözden geçirmesine yol açtı. Dürzi dini liderin Beşşar Esad’a olan muhalefeti, rejimin azınlıkları korumayacağına dair şüpheleriyle artmaya başladı. Bu doğrultuda Ahmet el-Heceri, Esad rejiminin desteklenmesi yönünde kendisinden talep edilen fetvayı da reddetmişti. 2012 yılında Şeyh Ahmet el-Heceri’nin trafik kazası geçirmesi sonucunda ise Dürzi toplumu ve Esad rejimi arasındaki dengeler de yeniden değişmeye başladı. 24 Mart 2012’de Ahmet el-Heceri’nin gizemli ölümü sonucunda dini liderliğe getirilen kardeşi Hikmet el-Heceri’nin bugüne uzanan otoritesi de başlamış oldu.
Fotoğraf 1: Hikmet el-Heceri
Kaynak: Anka Haber Ajansı
Hikmet el-Heceri Şeyhü’l Akl olarak başa geçtiğinde Beşşar Esad’a olan bağlılığını net bir şekilde göstermeye başladı. Hikmet el-Heceri, kardeşi Ahmed’in taziyesi için ziyarete gelen Beşşar Esad’a “Bu an (taziye) bir sevince dönüştü. Sen umutsun. Sen umudun Beşşarı’sın, vatanın Beşşarı’sın, Araplığın ve Arapların Beşşarı’sın. Allah ömrünü uzun etsin.” sözleriyle kendisinin ve toplumunun rejime bir zarar vermeyeceğinin işaretlerini de sunmaya başladı. El-Heceri rejim yanlısı tutumunu belirlerken Dürziler de Süveyda’nın Kanavat bölgesinde el-Heceri liderliğinde, Ayn el-Zaman bölgesinde Şeyh Yusuf Cerbu ve Şeyh Hamud el-Hanevi liderliğinde iki ana grup etrafında bölündüler.
Fotoğraf 2: Yusuf Cerbu’nun Rûdaw TV’ye Yaptığı Ropörtajdan Bir Kare
Kaynak: Rûdaw
Fotoğraf 3: Hikmet el-Heceri ve Beşşar Esad
Kaynak: X
Diğer taraftan el-Heceri ile 2013 yılında Beşşar Esad rejimine karşı “Ricalü’l Kerame”yi kuran Vahid Bulus arasındaki husumet de görünür olmaya başlamıştı. Heceri’nin tüm Suriyelileri “silahlı terör örgütlerine karşı Suriye ordusuyla birlik olmaya” yönelik çağrısı Vahid Bulus tarafından sert bir şekilde karşılık buldu. Vahid Bulus halkı Suriye ordusuna katılmamaları için uyarırken, Heceri Bulus’un Dürziliğin rotasından çıktığını söylüyordu. 2015 yılına kadar süren bu rekabet, Vahid Bulus’un suikasta uğramasına kadar sürmüş, Bulus’un öldürülmesiyle de Hikmet el-Heceri yeniden otoritesini güçlendirmeye başlamıştı.
Fotoğraf 4: Vahid Bulus
Kaynak: Sputnik
2018 yılına gelindiğinde Dürzi bölgeleri iç savaşın içinde görece sükunetini korurken, Nusra Cephesi’nin Süveyda’ya yaptığı saldırı sonrasında Heceri ile Beşşar Esad arasında esmeye başlayan soğuk rüzgarlar, Esad’ın kaçırılan Dürzi kadınları kurtarmasıyla yeniden dingin bir hale geldi. Bununla birlikte Süveyda’nın ekonomik koşullarının giderek kötüleşmesi halkın yaşam standartlarının düşmesi, 2023 yılının ağustos ayında Kerame meydanında şiddetli protesto dalgasının başlamasına neden oldu. Hikmet el-Heceri ise Beşşar Esad karşısında halk hareketini desteklediğini söyledi. Zira Süveydalı Dürzilerin yoğun protestoları karşısında Dürzi dini lider daha fazla Esad yanlısı tutumunu devam ettiremeyeceğini anlamış, bu nedenle de toplumdan izole olmamak ve otoritesini devretmemek adına ayaklanmalara sahip çıkmayı tercih etmişti.
8 Aralık Devrimi, Suriye Zaferi ve Heceri’nin Pozisyonu
Suriyeli muhaliflerin Beşşar Esad karşısında elde ettikleri zafer sonrası Hikmet el-Heceri’nin ve Dürzilerin devrime yaklaşımları dikkat çekmeye başlamıştı. Kerame meydanında büyük zafer kutlamaları yapan Dürzilerin sevincine Heceri de katılmış, yeni rejimle ortak bir vatan algısı üzerinde anlaşmak istediklerini belirtmişti. Ancak Hikmet el-Heceri Ahmed Şara’yla doğrudan görüşmeyi reddettiği gibi bir süre sonra yeni Suriye hükümetine karşı muhalefetini açıkça göstermekten çekinmedi.
Şubat ayında Ceramana’da Suriye güvenlik güçleri ile Dürzi milisler arasında çıkan çatışmalar Hikmet el-Heceri’nin Ahmed Şara karşısında aksiyon almasını hızlandırdı. Eline geçen önemli fırsatı değerlendiren Heceri, rakipleri Leys Bulus ve Yusuf Cerbu’yu da elimine etmek adına “uluslararası müdahale” çağrısı yapmaya başladı. Bir anlamda İsrail’in Dürzileri himaye politikasıyla da uyumlu olan bu çağrı aynı zamanda yeni hükümetin tanınmadığı ve tanınmayacağı anlamını da içeriyordu. İsrail savaş uçaklarının Şam’ın güneyindeki Mezzeh bölgesinde Suriye ordusuna ait araç konvoylarını bombalaması da Heceri’nin talebini bir ölçüde karşılamıştı. Her ne kadar mart ayının başında Ahmed Şara ile Dürzi ileri gelenler arasında anlaşma sağlanıp çatışmalara son verilmiş olsa da görüşmelerde Hikmet el-Heceri yer almayarak muhalif tavrında ısrarcı olduğunu göstermişti.
Süreç içerisinde Dürzi meselesi İsrail’in baskıları, Hikmet el-Heceri’nin Suriye hükümetini aşırıcı olarak nitelendirmesi nedeniyle çözüme ulaşmazken 29 Nisan’da yeniden şiddetlenen çatışmalar, Süveyda’nın yeniden karışmasına ve bölgede Suriye ordusunun kontrolü kaybetmesine yol açtı. Mayıs başında yapılan anlaşmada Eşrefiye Sahnaya ve Ceramana’nın Suriye güvenlik güçlerine, Süveyda’nın ise Dürzi milislerin kontrolüne devredilmesi yeni çatışmaların habercisi niteliğinde oldu. Nitekim 13 Temmuz’da yeniden başlayan ve bu sefer rengini toplumsal ve mezhepsel olarak gösteren çatışmalar, Heceri’nin geri dönülmez sert tutumu nedeniyle iç savaşa doğru evrilmeye başladı. Bu yeni süreçte Hikmet el-Heceri ile Süveyda Askeri Konseyi ateşkes görüşmelerinin hiçbirisine yanaşmazken, tansiyonun düşmesi yönünde de somut bir adım atmamayı tercih etti. Bunun yanı sıra Hikmet el-Heceri’ye bağlı milislerin Tel Aviv’den aldıkları destekle Suriye güvenlik güçlerine ve bölgedeki aşiretlere yaptığı saldırılar büyük ses getirirken, Arap aşiretlerin Dürzilerle girdiği kanlı çatışmalar da süreci içinden çıkılmaz bir hale getirdi.
Halihazırda Suriye toplumu, Suriye hükümeti yanlısı Yusuf Cerbu ve Leys Bulus ile Hikmet el-Heceri arasında ikiye bölünmüş durumdadır. Bu noktada Dürzilerin Suriye’deki güvenliği ve gelecekleri krize girerken, Hikmet el-Heceri’nin otoritesi de aynı bağlamda bir çıkmaza girmeye başlamıştır. Dürzi dini liderin toplumsal uzlaşıdan uzak tavrı izolasyonunu artırırken, Dürzilerin Suriyelilik kimliği altında yeni bir lidere ihtiyaçları olduğu gerçeği de açığa çıkmaktadır.