back to top
Pazar, Kasım 16, 2025
Ana SayfaYayınlarYorumDezenformasyonun Bedeli Olmalı

Dezenformasyonun Bedeli Olmalı

Geçtiğimiz hafta LGS sonuçları açıklandı. Sonuçların duyurulmasının hemen ardından, organize bir şekilde yayılan dezenformasyon kampanyası devreye girdi. Önce, sosyal medya gruplarında kulaktan kulağa yayılan bir iddiaya göre Diyarbakır’dan tam 300 LGS birincisi çıkmıştı. Ardından, İYİ Parti Milletvekili Turan Çömez, tek bir İmam Hatip Lisesi’nden 36 öğrencinin birinci olduğunu öne sürdü. Oysa her iki iddianın da gerçekle ilgisi yoktu. Resmî veriler ve istatistikler bu söylentileri açıkça yalanlıyordu. Ancak amaç, sınavda başarı gösteren çocukların ve ailelerinin duygularını kullanarak toplumun sinir uçlarını hedef almaktı.

İlk dezenformasyon, Türkiye’de PKK’nın silah bırakma süreciyle ilgili eski bir ajitasyonu yeniden dolaşıma sokmayı amaçlıyordu. Buradan hareketle, hükümetin sözde “Kürtlere imtiyaz verdiği” algısı yaratılmak isteniyordu.

Eğitimdeki üzerinden yapılan bu etnik ırkçı ajitasyon, gençlerin emeğini hiçe saydığı gibi, toplumsal birlik ve barışı da hedef alıyordu.

İkinci dezenformasyonun arka planında ise açık bir İslamofobik tutum yatıyordu. Bu bakışa göre, İmam Hatip liselerinden birincilerin çıkması mümkün olamazdı; ancak soru çalarak böyle bir başarı elde edilebilir(!). Bu mantıkla hareket edenler, hem öğrencilerin hem de bu okullarda görev yapan eğitimcilerin emeğine gölge düşürmeye çalıştı.

Oysa LGS’de başarı gösteren öğrenciler, hangi okulda okurlarsa okusunlar, aynı sınava giriyor ve aynı kurallar çerçevesinde değerlendiriliyorlar.

Bu kirli kampanyanın başını çeken isimlerden biri olan Turan Çömez, sadece spekülatif iddialarda bulunmakla kalmadı; aynı zamanda ortaokul çağındaki çocukların fotoğraflarını sosyal medya hesabından paylaşarak onları alenen hedef haline getirdi. Böyle bir davranış, ne hekimlik mesleğine, ne siyaset etiğine, ne de insani değerlere sığar. Üstelik Çömez, hâlâ ilgili paylaşımını silmiş değil.

Türkiye, tıpkı tüm dünya gibi, uzun süredir dezenformasyonla mücadele ediyor. Ancak bu mücadelenin etkili olabilmesi için, yanlış bilgi yayanların, bu bilgileri düzeltmeyip ısrarla yaymaya devam edenlerin ve ortaya çıkan gerçeğe rağmen özür dilemeyenlerin toplumsal bir bedel ödemesi gerekiyor. Bu sadece hukuki değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur.

Çünkü mesele yalnızca bir sınav değil.

Bu mesele, çocuklarımızın psikolojisini, eğitim sistemimizin güvenilirliğini ve toplumsal barışımızı ilgilendiren bir mesele. Başarıyı hazmedemeyenlerin yalanları karşısında, hep birlikte gerçeğin ve emeğin yanında durmak zorundayız.

Prof. Dr. Enes Bayraklı, Türkiye Araştırmaları Vakfı başkan yardımcısıdır.
Bu yazı, ilk olarak 20.07.2025 tarihinde Diriliş Postası’nda yayımlanmıştır.
Enes Bayraklı
Enes Bayraklı

Prof. Dr. Enes Bayraklı, Türk-Alman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm başkanıdır. Lisans eğitimini Viyana Üniversitesi’nde tamamladı. Yine aynı üniversiteden 2006’da yüksek lisans ve 2012’de doktora derecelerini aldı. Çalışma alanları arasında İslamofobi, Türkiye-AB ilişkileri, Almanya dış politikası, Avrupa’da aşırı sağ hareketler, terör örgütleri ve dış politika analizi bulunmaktadır. 2015 yılından beri yıllık olarak yayımlanan Avrupa İslamofobi Raporu’nun editörlüğünü yapmaktadır. Bayraklı Türkiye Araştırmaları Vakfı Başkan Yardımcısıdır.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments