Cumartesi, Eylül 27, 2025
Ana SayfaYayınlarAnalizANALİZ | Suriye’de Yeni Devletin İnşası

ANALİZ | Suriye’de Yeni Devletin İnşası

8 Aralık devriminin ardından Suriye’de yeni devletin nasıl şekilleneceği sorusu gündemin üst sıralarındaki yerini koruyor. 61 yıllık Baas rejiminin kapsayıcılıktan uzak sisteminin yerine Suriye toplumunu bütün renkleriyle kuşatan ve Suriyelilerin kendilerini ait hissettikleri bir devletin inşa edilmesi en büyük beklenti olarak karşımıza çıkıyor. Suriye lideri Ahmed eş-Şara’nın 8 Aralık’tan bugüne verdiği mesajlara bakıldığında yeni yönetimin bu beklentinin farkında olduğu anlaşılıyor. Ancak merkezi otoritenin uzun yıllardır kaybolduğu Suriye’de yeni devletin inşa sürecinin ekonomik yıkımın boyutları da göz önünde bulundurulduğunda oldukça uzun süreceğini kestirmek zor değil.

8 Aralık devrimi sonrasında Suriye’nin modern tarihinde üçüncü kez devlet inşa sürecini tecrübe edeceği bir döneme girdiği ifade edilebilir. Suriye’de ilk devlet inşa süreci, Osmanlı İmparatorluğu’nun Suriye’den çekilmesinin ardından 1920-1945 yılları arasında Fransız mandası döneminde yaşanmıştır. Fransa, Suriye’de böl-yönet politikası çerçevesinde etnik ve mezhepsel ayrılıkları derinleştiren ve kurumsal yapının gelişimini engelleyen bir devlet inşa süreci yürütmüştür. Bu politika, Suriye’nin başından itibaren zayıf bir devlet olarak ortaya çıkmasına, Suriye ulusal kimliğinin gelişmemesine ve 1946-1963 yılları arasında siyasi istikrarsızlıkla çalkalanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla Suriye, emperyal bir güç olarak Fransa’nın inşa ettiği kurumlara sahip bir devlet olarak 1946 yılında bağımsızlığını kazanmıştır.

Suriye’de ikinci devlet inşa süreci 1963 yılında vuku bulan Baas darbesinden sonra yaşanmıştır. Nusayrilerin başını çektiği bu süreç Suriye’yi demokrasiden tek parti diktatörlüğüne dönüştürürken kritik devlet kurumları mezhep asabiyesi etrafında dizayn edilmiştir. Hafız Esed’in 1970 yılında iktidara gelmesinin ardından bu sistem kurumsallaşmış ve devletin toplumsal meşruiyetine büyük bir darbe vurmuştur. Bu durum, Arap Baharı sürecinde Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesine neden olmuş ve nihayetinde devlet mekanizması çökmüştür.

8 Aralık devriminin ardından Suriye, devletin yeniden inşa süreci bağlamında tarihî bir dönemeçte bulunmaktadır. Devletin kurumsal olarak yeniden inşasında Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni yönetimin önünde ciddi meydan okumalar olmasına rağmen önemli fırsat pencereleri de açılmıştır. Şam’da iktidara gelen yeni yönetimin bu zorlukların ve fırsatların farkında olduğu ve 8 Aralık’tan itibaren adımlarını buna göre attığı görülmektedir. Bu yazıda, Suriye’de yeni devletin inşasının önündeki fırsatları ve zorlukları değerlendireceğim.

Suriye’de Devlet İnşa Sürecinin Gereklilikleri

Max Weber, devleti belirli bir toprak parçası içinde meşru fiziksel şiddet kullanma tekeline sahip siyasi organizasyon olarak tanımlamaktadır. Weber’in tanımına göre, devletin ayırt edici vasfı hükümran olduğu topraklarda şiddet araçlarına sahip alternatif yapıları kabul etmemesidir. Devletin şiddet tekelini kullanırken toplum nezdindeki meşruiyeti de oldukça önemli bir husustur. Devletin kapsayıcılıktan uzak olması meşruiyet krizi yaşamasına ve devlet ile belirli toplumsal gruplar arasında çatışmaya yol açabilmektedir. Suriye’de Baas rejimi ile farklı toplum kesimleri arasında yaşanan çatışmanın temelinde de böyle bir dinamik yatmaktadır. Bu çerçeveden yola çıkılarak Suriye’de 8 Aralık sonrasında iş başına gelen yeni yönetimin devletin kurumsal inşa sürecini başarıyla yürütmek için üç alanda (şiddet, ekonomi, ideoloji) iktidarı tekelleştirmesi gerektiği ifade edilebilir. Bunlardan ilki, devletin şiddet kullanma tekelidir. Kanlı iç savaş sürecinde Suriye’nin farklı bölgelerinde çeşitli silahlı gruplar hakimiyet kurmuş, otonom yönetim pratikleri tecrübe edilmiş ve devlet otoritesi fiilen parçalanmıştır. Yeni yönetim devrimin ardından merkezi otoriteyi tesis edecek bir politika izlemiştir. Ahmed eş-Şara tarafından verilen en kritik mesaj devlet dışında silahlı grupların varlığına müsaade edilmeyeceği olmuştur. Dolayısıyla yeni yönetim devletin şiddet tekelini paylaşmama noktasında kararlı bir duruş sergilemektedir. Bu çerçevede, 29 Ocak 2025 tarihinde Ahmed eş-Şara’nın Cumhurbaşkanı olarak atandığı Zafer Konferansı’nda bütün silahlı muhalif grupların kendini lağvetme ve Suriye ordusuna katılma kararı aldıkları ilan edilmiştir.

Yeni Suriye yönetiminin tekelleştirmesi gereken ikinci alan ekonomidir. Suriye ekonomisi iç savaş sürecinde tamamen çökmüş ve Suriye halkı büyük bir ekonomik yıkımla karşı karşıya kalmıştır. Suriye lirasında yaşanan devasa değer kayıpları, Suriyelilerin temel ihtiyaçlarını karşılama noktasında büyük zorluklar yaşamasına neden olmuştur. Dolayısıyla Suriye halkının çözüm bekleyen acil sorunlarının başında ekonomik sıkıntılar gelmektedir. Yeni yönetim, Suriye ekonomisinin yeniden inşa edilmesi gerektiğinin farkındadır. Yeni yönetimin Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapması ve bu yolla ülkedeki bütün ekonomik kaynakları merkezi hükümetin kontrol etme kararlılığı altı çizilmesi gereken bir husustur. Devlet inşa sürecini finanse edebilmek ve toplumun refahını artırabilmek için merkezi yönetimin ekonomik kaynaklar üzerinde tam manasıyla hâkim olması elzemdir. Ekonomik araçların tekelleşmesi Suriye’nin darboğazdan çıkmasını ve devletin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacaktır.

Devlet inşa sürecinde tekelleştirilmesi gereken üçüncü ve son alan ideolojidir. Baas rejiminin seküler-milliyetçiliği ve sosyalizmi devlet ideolojisi hâline getirmesi ve farklı ideolojik eğilimlere sahip siyasi yapıların faaliyet göstermesine müsaade etmemesi rejim ile halk arasındaki çatışmalara zemin hazırlamıştır. Baas rejiminin demokratik yolları tıkayan tek parti yönetimi siyasal alanda legal mücadelenin ve iktidarın barışçıl değişiminin önüne geçmiştir. Yeni yönetim, Suriye’de farklı toplumsal kesimlerin taleplerini siyasal arenaya taşımasına izin verecek çoğulcu bir sistemin sinyallerini vermektedir. Bu bağlamda, Ahmed eş-Şara’nın 8 Aralık’tan itibaren kapsayıcılık ve serbest seçim mesajları vermesi oldukça önemlidir. Şara, toplumun kendisini rahatça ifade edebileceği ancak etnik ve mezhepsel asabiyelerden uzak ve kapsayıcı bir ideolojik çerçeve önermektedir. Bu çerçeve, Suriye’de ulusal aidiyetin güçlendirilmesi, iktidarın barışçıl yollarla değişimine olanak sağlaması ve istikrarlı bir devletin inşa edilebilmesi bakımından dikkate değerdir.

Devlet İnşasının Önündeki Zorluklar: PKK/YPG, Eski Rejim Unsurları ve Ekonomik Yaptırımlar

Suriye’de yeni devletin inşa sürecinde karşılaşılan en büyük zorluk PKK/YPG terör örgütüdür. Yeni yönetim, 8 Aralık devriminin ardından PKK/YPG’nin Fırat’ın kuzeydoğusunda kontrol ettiği bölgeler dışında Suriye’nin tamamında hakimiyetini tesis etmiştir. Silah bırakmaya yanaşmayan PKK/YPG, işgal ettiği topraklarda merkezi yönetime karşı şiddet, ekonomi ve ideoloji tekeline sahip alternatif bir iktidar merkezi görüntüsü vermektedir. PKK/YPG’nin ABD tarafından DEAŞ’la mücadele bahanesiyle teçhiz edilen on binlerce militanı yeni yönetimin şiddet tekeline sahip olmasının önündeki en büyük engeldir. PKK/YPG’nin petrol sahalarına ve tarım alanlarına hâkim olması, yeni yönetimin ekonomik araçlar üzerindeki tekeline de büyük bir meydan okumadır. Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni yönetimin farklı toplumsal kesimleri yönetime entegre etmek ve devlet kurumlarını inşa etmek için mutlak surette bu ekonomik kaynakları kontrol etmesi gerekmektedir. PKK/YPG’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda inşa etmeye gayret ettiği ideolojik tekel de yeni devlet inşasını sekteye uğratacak bir mahiyettedir. Terör örgütü sözde özerk yönetimi altındaki bölgelerde farklı etnik ve mezhepsel grupları sisteme entegre ettiğini ifade etse de örgütün temelde Suriyeli kimliğinden ziyade etnik saikle hareket ettiği bilinen bir gerçekliktir.

Ahmed eş-Şara ve yeni yönetimin üst düzey figürleri, Suriye’nin belirli bir bölümünde farklı iktidar merkezlerinin varlığını kabul etmeyeceklerini açıkça deklare etmişlerdir. Suriye’de devletin geleceğinin masaya yatırılacağı Ulusal Diyalog Konferansı Hazırlık Komitesi Sözcüsü Hasan Dığeym, terör örgütü PKK/YPG’nin Şam yönetiminden bağımsız bir şekilde hareket ettiğini ve Suriye devletinin bir parçası olmaya yanaşmadığını ifade etmiştir. Dığeym, mevcut koşullar altında SDG ya da başka bir isimle konferansa davet edilmeyeceğini, örgütün siyasi kanadı olduğunu iddia eden PYD’nin de kendisini lağvetmesi gerektiğini açıkça söylemiştir.

PKK/YPG’nin uluslararası aktörlerle kurduğu ilişkiler de Suriye’de devlet inşa sürecini riske atmaktadır. ABD, Suriye’nin egemenliğini hiçe sayarak silahlı bir terör örgütünü eğitip donatmakta ve mali destek sağlamaktadır. PKK/YPG’nin varlığını devam ettirmesi, Suriye’nin sürekli olarak dış müdahaleye açık olması anlamına gelmektedir. ABD’nin yanı sıra Fransa ve İsrail gibi aktörlerin de terör örgütüyle ilişki kurdukları bilinmektedir. Dolayısıyla Suriye’nin egemen bir devlet olarak yeniden inşa edilebilmesi için PKK/YPG’nin tasfiye edilmesi elzemdir.

Suriye’de devlet inşa sürecinin önündeki bir diğer zorluk Esed rejimi tarafından kayırılan azınlık grupların yeni yönetime entegre olma konusunda gösterdikleri isteksizliktir. Suriye’nin güneyindeki Süveyda’da çoğunluğu oluşturan Dürziler devlet inşa süreci tamamlanana kadar silahlarını teslim etmeyeceklerini duyurmuşlardır. Esed rejiminin sosyolojik tabanını oluşturan Nusayrilerin yaşadıkları bölgelerde saklanan eski rejim unsurları geçtiğimiz haftalarda yeni yönetime bağlı silahlı güçlere yönelik saldırılarını artırmışlardır. Eski rejim kalıntılarının tamamen temizlenmesi Suriye’de devlet inşa sürecinin selameti için hayati önemdedir. Ahmed eş-Şara’nın kapsayıcılık vurgusunun Lazkiye ve Tartus gibi Esed destekçisi bölgelerde yaşayanların yeni yönetime entegrasyonunu kolaylaştırması beklenebilir. Nitekim 16 Şubat’ta Lazkiye ve Tartus’u ziyaret eden Şara’nın büyük bir coşkuyla karşılanması Nusayrilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin Şam ile hareket etmesi adına önemli bir mesaj olarak değerlendirilebilir.

Suriye’de devlet inşa sürecini zorlaştıran faktörlerden biri de ekonomik yaptırımlardır. ABD ve AB, 8 Aralık’tan sonra Suriye’ye yönelik yaptırımları kısmen hafifletmesine rağmen yaptırımları siyasi geçiş sürecinde kullanmak için bir koz olarak elinde tutmaktadır. Suriye’de devlet inşa sürecinin başarıyla gerçekleşmesi için yaptırımların koşulsuz ve tam olarak kaldırılması gerekmektedir. Yaptırımların devam etmesi yeni yönetimin ekonomik araçları tekelleştirmesini zorlaştırmaktadır.

Devlet İnşası İçin Fırsatlar: Halk İradesi ve Türkiye

Yukarıda değinilen bütün bu zorluklara rağmen Suriye’de 8 Aralık devrimiyle birlikte açılan yeni sayfanın devlet inşa sürecindeki en büyük fırsat olduğu ifade edilebilir. 8 Aralık devrimi, Suriye halkının on yıllar sonra devlet yönetimine iradesini yansıtacak bir özne olarak tarih sahnesine çıkmasını sağlamıştır. Dolayısıyla modern Suriye tarihinde görülen ilk iki devlet inşa sürecinin aksine bu kez bütün Suriyelilerin iradesini temsil eden kurumsal bir devlet inşa etme fırsatı ortaya çıkmıştır. Ahmed eş-Şara’nın bu tarihi fırsatın bilincinde olduğu yaptığı konuşmalarda açıkça görülmektedir. Şara, Suriye’de etnik ve mezhepsel ayrılık döneminin geride kaldığını, bütün Suriyelilerin kendisini ait hissedecekleri bir devlete vurgu yapmaktadır. Ayrıca Suriyeliler iç savaş sürecinde kapsayıcı bir devletin ne denli önemli olduğunu idrak etmişlerdir. Bu acı tecrübeler de yeni devletin inşa sürecinde atılacak adımları olumlu yönde etkileyecektir.

Suriye’de yeni devletin inşası sürecindeki en önemli fırsatlardan biri de Türkiye’nin varlığıdır. Türkiye, 13 yıllık iç savaş sürecinde Suriye halkını yalnız bırakmamış ve Suriyelilerin haklı davasını desteklemiştir. 8 Aralık devriminden sonra da Suriye’ye elini uzatan ilk ülke Türkiye olmuştur. Devlet inşa sürecinde büyük bir tarihsel tecrübeye sahip olan Türkiye’nin Suriye’deki sürecin başarıya ulaşması için elinden geleni yapacağı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan tarafından ifade edilmiştir. Dolayısıyla Türkiye’nin vereceği destek Suriye’de yeni devletin inşa sürecini kolaylaştıracak ve Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasında katalizör rolü oynayacaktır.

Sonuç olarak, 8 Aralık devriminin ardından Suriye’de yeni bir dönem başlamış ve Suriye halkı ilk kez emperyalizmin ve mezhep asabiyesinin gölgesi olmadan devlet inşa etme fırsatı yakalamıştır. PKK/YPG terör örgütü, Suriye’de yeni devletin inşa sürecinin önündeki en büyük engel olarak görülmektedir. Ancak Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni yönetim, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlama, merkezi otoriteyi tesis etme ve kapsayıcı bir siyasal sistem kurma noktasında net bir tutum benimsemiştir. Suriyelilerin kendi devletlerini inşa etmek için ellerine geçen bu tarihi fırsatı ayrılıkçı ajandalara kurban etmesi beklenmemelidir…

Doç. Dr. Nuri Salık, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesidir.
Nuri Salık
Nuri Salık

Doç. Dr. Nuri Salık, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi. 2009 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Tarih bölümünden mezun oldu. Aynı zamanda ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümünde yandal programını tamamladı. 2012 yılında ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler anabilim dalında yüksek lisansını bitirdi. 2018 yılında Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih anabilim dalında ilk doktorasını tamamladı. 2017 yılında Londra’da bulunan King’s College Orta Doğu Enstitüsü’nde misafir doktora öğrencisi, 2019-2020 yıllarında altı ay süreyle Washington’da Georgetown Üniversitesi’nde post-doktora araştırmacısı olarak bulundu. 2023 yılında ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında ikinci doktorasını tamamladı. Salık’ın temel ilgi alanları Türk dış politikası, Suriye tarihi ve dış politikası, Türkiye-Suriye ilişkileri, ABD dış politikası ve uluslararası ilişkiler kuramlarıdır.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments