back to top
Cumartesi, Kasım 1, 2025
Ana SayfaYayınlarPortrePORTRE | Yoav Gallant

PORTRE | Yoav Gallant

“Gazze şeridine tam bir kuşatma emri verdim. Elektrik, yiyecek, yakıt, hiçbiri olmayacak. İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket edeceğiz.” Bu sözler Aksa Tufanı Harekâtı sonrası İsrail Gazze’de işgale hazırlanırken o dönem İsrail Savunma Bakanı olan Yoav Gallant’a ait.

Mayıs 2024’te Netanyahu’yla birlikte hakkında tutuklama kararı çıkarılan Gallant’ın siyasi ve askeri kariyeri bu sözle paralel bir şekilde gelişen birçok olaya şahitlik etmekte. Annesi ve babası Holokost’tan kurtulmuş Polonya Yahudilerinden olan Gallant’ın babası 1948 Arap-İsrail savaşında görev yapmış. Hatta Gallant’ın ismi bu savaşta babasının da görev yaptığı Yoav Operasyonu’ndan geliyor. Son 10 yılda İsrail iç siyaseti için merkezi figürlerden biri olan Gallant’ın hayatını incelemek İsrail siyasi tarihinden İsrail’in Gazze’deki katliamlarına kadar birçok konuda yansımalar barındırıyor.

Askeri Kariyeri

1977’de İsrail ordusuna katılan Gallant, ordudaki 6 yıllık hizmetinden sonra bir süreliğine Kanada’ya taşınıp odunculuk yapmış, daha sonra İsrail’e dönerek profesyonel askerliğe başlamıştır. İsrail Deniz Komando birliği Şayeyet 13’te görev almış seçkin bir asker olan Gallant ordu içerisinde çeşitli görevlerde bulunmuş ve en son Şayeyet 13’ün komutanlığına getirilmiştir.

2002’de ise İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un askeri danışmanlığına getirilerek başbakan ile yakın çalışma fırsatı elde etmiştir. Hatta Şaron’un 2005’te Gazze’deki Yahudi yerleşim birimlerini boşaltma ve Gazze’den çekilme kararında da yanında yer almıştır. Daha sonra İsrail ordusu güney komutanı olarak atanıp Gazze şeridinden ve Mısır sınırından sorumlu olmuştur. Bu süreçte en dikkat çeken rolü ise 2008’de Gazze’ye yönelik gerçekleştirilen Dökme Kurşun Harekâtı’nda görev almasıdır. Bu harekât sırasında sahada aktif görevler almış ve daha sonra ismi bu operasyonda gerçekleşen çeşitli savaş suçlarıyla anılmıştır. Hatta 2010’da ismi Genelkurmay Başkanlığı için geçtiğinde de bu geçmişi gündeme gelmiştir.

Galant 2011’de dönemin Savunma Bakanı Barak tarafından Genelkurmay Başkanlığına atanmış ancak daha sonra hakkında çıkan yolsuzluk haberleri sebebiyle ataması iptal edilmişti. Hatta Gallant’ın atamasının iptali sonrası Genelkurmay Başkanı olarak atanan kişi ise günümüzde yine İsrail siyasetinin en önemli figürlerinden ve Netanyahu’nun en büyük rakiplerinden biri olan Benny Gantz’dı. Gallant’ın hakkında çıkan savaş suçu iddialarıyla değil de bir yolsuzluk iddiası sebebiyle Genelkurmay Başkanı olamaması ise İsrail politikasının işleyişi ve “normali” hakkında çok şey söylemektedir.

Gallant’ın asker olarak zihniyetini belki de en iyi anlatan anekdotlardan biri ABD’de katıldığı bir AIPAC toplantısında “kötü İngilizcem için özür dilerim ancak Hamas ve Hizbullah İngilizce konuşmuyor.” demesidir. Bu sözü onun asker olarak şahin yaklaşımı ve mevcut krizlere bakış açısını göstermektedir.

Siyasi Kariyeri ve İdeolojik Pozisyonu

35 yıllık askeri kariyeri sonrası Gallant 2015’te siyasete atılarak Kulanu Partisinden vekil seçilmiştir. Likud Partisinden ayrılan Kulanu özellikle ekonomi politikalarına yoğunlaşan, ideolojik pozisyondan öte İsrail iç politikasında daha pratik konulara odaklanan bir partiydi. Gallant vekil seçilmesi sonrası İskân Bakanlığı görevinde bulundu. 2018’de Likud Partisine katıldı ve bir süre hem Göç hem de Eğitim Bakanı olarak görev yaptı. 2022 seçimleri sonrası ise Netanyahu tarafından Savunma Bakanlığı’na atandı.

2023’te Netanyahu’nun yargı reformu tasarısına açıktan karşı çıkması Gallant’ın siyasi kariyeri için önemli bir dönüm noktası oldu. Yargının yetkilerini kısıtlayarak Netanyahu’nun gücünü artıracak tasarı İsrail bürokrasisi ve ordusu içerisinde büyük tepki çekti. Gallant’ın asker geçmişinden dolayı ordu komutanları Netanyahu’nun yasayı geri çekmesi taleplerini Gallant’a iletmiş, Gallant ise basın önünde tasarının geri çekilmesi gerektiğini söylediği için Netanyahu tarafından görevden alınmıştı. Ancak geniş çaplı protestolar sonucu Netanyahu bu kararından geri adım atmak zorunda kalmıştır.

Tabiri caizse Gallant, Netanyahu’nun 2022’de kurulan aşırı sağcı Siyonist kabinesinde gerçeklikle bağı kopmamış tek Siyonistti. Her ne kadar Filistinlilere katliam çağrısı yapmaktan geri durmaması ve Gazze’de yaşananlar sebebiyle bir savaş suçlusu olmasına rağmen Gallant, Ben-Gvir ve Smotrich gibi bakanların yanında daha politik ve pragmatik davranan bir aktör olarak öne çıkmıştır. Ki bu da Gallant’ı her zaman Netanyahu’nun sadık adamı olmaktan öte alternatifi olarak görülen bir profil inşa etmesini sağlamıştır. Kısacası Gallant, her ne kadar hem bakan hem de asker olarak Filistinlilere yönelik ağır saldırılar ve katliamlar altında imzası olan biri olsa da Netanyahu veya Ben-Gvir gibi aşırı sağcı bir Siyonist’ten öte daha pragmatik hareket eden ve ABD ile ilişkileri iyi olan bir sağcı siyasetçi profili çizmektedir.

Aksa Tufanı Sonrası

7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı Harekâtı sırasında Savunma Bakanı olarak görev yapan Gallant, Netanyahu ile yaşadığı sorunlara rağmen görevine devam ederek Gazze’ye yönelik saldırıyı yönetmiştir. Bu süreçte tıpkı Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin Rusya ile savaş boyunca giydiği yeşil tişört gibi Gallant da 7 Ekim sonrası genellikle basın önüne siyah bir tişörtle çıktı. Bunu ise esirleri kendi çocuğu gibi gördüğü için yaslarını tutması sebebiyle siyah giydiği şeklinde açıkladı.

Fotoğraf 1:Gallant’ın 18 Aralık 2023’te Söz Konusu Açıklamayı Yaptığı Toplantı

Kaynak: Reuters.

Gallant askeri geçmişiyle paralel olarak Gazze’ye yönelik saldırılarda oldukça aşırı bir tutuma sahip olmuştur. Yalnızca Filistinlileri insansı hayvanlar olarak adlandırdığı açıklaması bile Gallant’ın Gazze’deki katliamlar ve soykırım girişiminin baş mimarlarından biri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ki bu açıklama soykırımın en önemli sac ayaklarından biri olan dehümanizasyonun (insandışılaştırma) en açık örneklerinden birini oluşturmaktadır.

Tüm bunlara rağmen kabinede dünyayla bağı kopmamış tek Siyonist Bakan olduğunu söylemek ise insancıllığından değil, ABD ile ilişkiler ve Gazze’ye yönelik işgalin stratejik bağlamı açısından yaklaşımı sebebiyledir. Gallant’ın, Ben-Gvir ve Netanyahu’nun aksine Gazze işgalinde birinci önceliği rehinelerin kurtarılması ve bunun için gerekirse ateşkese razı olduğu bilinmektedir. Gazze’de katliam çağrıları yapmasına rağmen mevcut işgal girişiminin net bir stratejisi olmaması sebebiyle Netanyahu’nun amaçsız bir şekilde kan döktüğünü söyleyerek Netanyahu’ya karşı açıktan karşı çıkmaya cesaret etmiştir.

Ayrıca İsrail ordusunun savaş sonrası Gazze’de kalıcı olmasının İsrail’in güvenliği için zararlı olduğunu söylüyordu. Gallant’ın 7 Ekim sonrası öne çıktığı konulardan biri de Gazze’de İsrail işgali bittikten sonra nasıl bir yönetim olacağına dair bir plan ortaya koyması oldu. Gallant Planı olarak adlandırılan politika önerisine göre Hamas savaş sonrası Gazze’de askeri faaliyetlerde bulunmayacak, Refah sınırı Mısır ve İsrail’in gözetimine bırakılacak ve Gazze’nin yönetimi ise Hamas harici Filistinlilere verilecekti. Her ne kadar Netanyahu hükümetindeki Ben-Gvir gibi aşırı sağcıların Gazze’yi tamamen işgal ve ilhak planlarından daha “makul” görünse de bu planın uygulanması tüm aktörler açısından imkânsız görünüyordu. Nitekim her şeyden önce Netanyahu’dan gelen karşı çıkışlarla plan hayata geçmeden rafa kaldırıldı ve İsrail’in Gazze’yi tam işgal girişimi devam etti.

Diğer taraftan Gallant’ın Biden ile yakın ilişkisi de Netanyahu’yla arasında bir gerilime yol açmış ve Biden yönetimi için onu Netanyahu yerine doğal bir aday haline getirmişti. Yine İsrail siyasetinin bir ironisi olarak, Biden yönetimi Gallant’ı Netanyahu kabinesindeki makul biri olarak görüyordu. Ancak diğer taraftan Netanyahu için zaten ordu tarafından destek gören Gallant’ın bir de Biden yönetimi ile yakın bir ilişki kurması tehdit olarak görülmekteydi.

Ancak tüm bunlara rağmen Gallant’ın İsrail ordusu ve güvenlik bürokrasisi içerisindeki saygın konumu onun görevine devam etmesine sebep olmuştu. Netanyahu onu görevde tutarak Gazze’ye yönelik saldırılarda iç siyasetin ve devlet kademelerinin geniş desteğini devam ettirmek istiyordu. Gallant’ın görevden alınmasına yol açan konu ise tüm bunların dışında, Netanyahu’nun koalisyon hesapları içerisinde verdiği sözlerle çelişmesi oldu. Gallant Savunma Bakanı olarak ultra Ortodoks Yahudi grubu olan Haredilerin de orduda görev yapması yönünde bir karar aldı. Bu karar, Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümet kurarken Haredilere verdiği ordu görevinden muaf olma sözüyle çeliştiği için Netanyahu’nun Başbakanlığını riske sokan bir adım oldu. Tam da bu sebeple Kasım 2024’te Gallant Netanyahu tarafından görevden alındı.

Gallant görevden alındıktan sonra da Netanyahu karşıtı açıklamalarına devam etti. Özellikle hükümetin rehinelerden daha çok Gazze’ye saldırıyı öncelediğini ve rehineleri kurtarmak için gereken her şeyi yapmadığını söylemesi İsrail’in Gazze’ye yaklaşımının birinci ağızdan itirafı olmuştur. Öte yandan İsrail ordusunun paylaştığı meşhur bir sözde Hamas tüneli fotoğrafının İsrail tarafından ateşkes anlaşmasını önlemek amacıyla uydurulduğunu itiraf etmiştir. Her ne kadar bu itiraflar Netanyahu’nun Gazze’deki işgali kalıcı hale getirmesine taktiksel olarak karşı olması sebebiyle gerçekleşmiş olsa da süreç içerisinde üst düzey karar vericilerden biri olan merkezi bir isimden gelen itiraflar oldukça dikkat çekicidir.

UCM Kararı ve Türkiye’ye Bakışı

Öte yandan politik olarak çekişme içinde olsalar da İsrail’in Gazze’deki soykırım girişimindeki rolünün bir sonucu olarak Mayıs 2024’te Uluslararası Ceza Mahkemesi insanlığa karşı suç sebebiyle Netanyahu’yla birlikte Gallant hakkında da tutuklama kararı çıkarılmıştır. Her ne kadar UCM’ye üye 124 ülkeye seyahat etmekten kaçınmak zorunda olsa da Gallant, 10 Aralık’ta ABD’ye giderek Beyaz Saray’da Amerikan yetkililerle görüşmüştür.

Fotoğraf 2: Gallant’ın 2024 Yılı Uluslararası Ceza Mahkemesi Kararı Sonucunda Yıl Sonu ABD’ye Gelişi

Kaynak: Anadolu Ajansı.

Gallant İsrail için ulusal düzeyde bir siyasetçi olsa da küresel meselelerde ve dış politikada pozisyon almaktan öte iç politika ve çatışmalarla ilgilenen bir profile sahiptir. Dolayısıyla Türkiye’ye bakışı ve fikirleri kamuoyuna çok yansımamış durumdadır. Yine de Gallant’ın Türkiye hakkındaki en net ve açık söylemi, Antalyaspor’un İsrailli futbolcusunun gözaltına alınması sonrası yaptığı “Türkiye Hamas’ın fiili yönetim kolu olarak çalışıyor.” açıklamasıydı. Ayrıca Gallant’ın, 2018’deki bir açıklamasında 15 Temmuz darbe girişimini “kurgulanmış” bir darbe olarak nitelendirmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı açıklamaları ise Türkiye’ye negatif bakışına bir kanıt olarak sunulabilir.

Sonuç olarak Gallant, ordu geçmişi, 7 Ekim öncesi ve sonrasında İsrail siyasetinin ve tartışmaların merkezinde bir figür olması ve Netanyahu’yla olan siyasi mücadelesiyle İsrail iç politikasında gelecekte de ismi sık duyulacak bir figür. 2000’lerin başında yakın çalıştığı Şaron gibi İsrail askeri gücünü pervasızca kullanmaktan ve katliamlarla düşmanı baskılamaktan çekinmeyen bir Siyonist olsa da Gazze’nin işgal edilmesinin İsrail güvenliğine faydası olacağı konusunda şüpheci bir şahin. Gallant’ın her makul zihin için Gazze’de yaşananların sorumlularından olan açık bir savaş suçlusu ve sağlıklı bir politik ortam için oldukça radikal ve aşırı bir figür olduğu da aşikardır. Ancak hakkındaki suçlamalar ve UCM kararına rağmen İsrail toplumunun radikalleşmesi, ordu ve güvenlik bürokrasisiyle yakın ilişkileri ve şu aşamada İsrail iç siyasetinde görece makul isimlerin seçilme ihtimalinin düşüklüğü sebebiyle Gallant’ın yakın gelecekte de İsrail iç siyasetinde doğal bir lider adayı olmaya devam edeceği söylenebilir.

Ahmet Arda Şensoy, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.
Ahmet Arda Şensoy
Ahmet Arda Şensoy

Ahmet Arda Şensoy, The University of Nottingham’da doktora çalışmalarına devam etmektedir. Lisans eğitimini İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde 2015’te tamamlayan Şensoy, yüksek lisans derecesini ise “Rusya’nın Hibrit Savaş Stratejisi ve Suriye Örneği” başlıklı teziyle 2018’de almaya hak kazandı. Çalışma alanları arasında Suriye iç savaşı, vekâlet savaşı, askeri strateji ve Orta Doğu siyaseti gibi konular yer almaktadır. Türkiye Araştırmaları Vakfı’nda araştırmacı olarak çalışmaktadır.
E-posta: aasensoy@www.turkiyearastirmalari.org

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments