Cuma, Eylül 19, 2025
Ana SayfaYayınlarPortrePORTRE | Reformun Sınırlarında Mesud Pezeşkiyan

PORTRE | Reformun Sınırlarında Mesud Pezeşkiyan

Mesud Pezeşkiyan, 1954 yılında İran’ın kuzeybatısında yer alan Mahabad şehrinde doğdu. Mahabad, ağırlıklı olarak Kürt nüfusa sahip bir şehirdir. Pezeşkiyan’ın annesi de Kürt kökenlidir. Şehir, Azerbaycan ve Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Batı Azerbaycan eyaletinde yer almakta olup, babası ise Azerbaycan Türküdür. Pezeşkiyan, Muhammed Rıza Şah’ın son döneminde İran ordusuna zorunlu askerlik hizmeti için alındı. 1979 İran Devrimi’nden önce, Tebriz Tıp Üniversitesi’nde tıp eğitimine başladı. Devrimin ardından patlak veren İran-Irak Savaşı (1980–1988) sırasında hem sağlık görevlisi hem de savaşçı olarak cephede görev yaptı.

Savaşın ardından Tebriz Tıp Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev aldı ve cerrahi alanında uzmanlaşmaya başladı. Bu dönemde, 1970’li yıllarda tanıştığı kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Fatemeh Mecidi ile evlendi. Çiftin biri kız, üçü erkek olmak üzere dört çocuğu olmuştu. Pezeşkiyan, 1990 yılında cerrahi uzmanlığını tamamladıktan sonra, İran Tıp Bilimleri Üniversitesi’nde kalp cerrahisi alanında üst ihtisas yaptı. 1993 yılında ailesiyle birlikte geçirdiği bir trafik kazasında büyük bir trajedi yaşadı: Kızı ve iki büyük oğlu ile birlikte kazadan sağ kurtulurken, eşi ve en küçük oğlu hayatını kaybetti. Pezeşkiyan, o günden bu yana bir daha evlenmedi.

Pezeşkiyan’ın liderlik anlayışını büyük ölçüde ilk yıllardaki tıbbi ve askeri tecrübeleri şekillendirdi. İran‑Irak Savaşı (1980–1988) sırasında sık sık cephe hattında görev aldı; burada sağlık ekiplerinin koordinasyonundan sorumlu oldu, aynı zamanda hem doktor hem de savaşçı olarak hizmet verdi. Bu zorlu koşullarda 1985 yılında pratisyen hekimlik eğitimini tamamladı ve kazandığı tıbbi birikimi akademik alana taşıdı. Savaştan sonra bir tıp fakültesinde fizyoloji dersleri vermeye başladı; savaş meydanında edindiği tecrübeyi geleceğin hekimlerine aktardı.

Fotoğraf 1: İran-Irak Savaşı Sırasında Pezeşkiyan

Kaynak: Mepa News

İdeolojisi

Mesud Pezeşkiyan, reformist bir siyasetçidir ve İran’ın karmaşık siyasi yapısı içinde ılımlı ve pragmatik bir çizgiyi temsil etmektedir. Onun ideolojisi, iç reformları İslam Cumhuriyeti’nin temel yapılarıyla uzlaşma arayışını temel almaktadır. İran’daki muhafazakâr çevrelerin ideolojik katılığını ve çatışmacı tavırlarını benimsemeyen Pezeşkiyan, daha kapsayıcı, toplumsal olarak hoşgörülü ve diplomatik olarak açık bir İran savunmaktadır. Liderliği, İran’ın hem içte hem dışta daha yumuşak bir tutum benimseme çabasının göstergesi olarak değerlendirilmektedir ancak bu tutum, rejimin dini otoritesine doğrudan bir meydan okuma olarak değerlendirilmemelidir.

Pezeşkiyan, ülke içinde kültürel çoğulculuk ve sivil haklara büyük önem vermektedir. İran Anayasası’nın, etnik azınlıkların kendi ana dillerinde eğitim ve medya faaliyetleri yürütmesini öngören 15. maddesinin uygulanması gerektiğini savunmaktadır. Kendisi de Azerbaycan Türkü olan Pezeşkiyan, okullarda Azerbaycan Türkçesi’nin öğretilmesini desteklemiş ve bu yaklaşımı, İran’daki farklı etnik topluluklar arasında yankı bulmuştur. Ayrıca, yönetimde kadınların daha fazla yer almasını savunmuş ve siyasi kariyeri boyunca birçok kadını üst düzey görevlere atamıştır. Sivil özgürlükler bağlamında ise, başörtüsü zorunluluğunun sert şekilde uygulanmasına karşı çıkmış, internet kısıtlamalarının azaltılmasını savunarak sosyal alanda daha özgürlükçü bir vizyon ortaya koymuştur.

Dış politikada Pezeşkiyan, diplomatik angajmanı savunmakta ve nükleer anlaşmanın (JCPOA) yeniden canlandırılmasını istemektedir. Ambargoların kaldırılması ve Batı ile ekonomik ilişkilerin yeniden kurulmasının, İran halkının yaşam koşullarını iyileştirmek için kritik olduğunu belirtmektedir. Reformist bir tona sahip olsa da, dış politikası İslam Cumhuriyeti’nin stratejik çıkarlarıyla büyük ölçüde örtüşmektedir. Hizbullah ve Hamas gibi bölgesel müttefik gruplarla İran’ın ilişkilerini savunmuş ve Gazze’deki İsrail eylemlerini sert bir dille eleştirerek, İran’ın bölgesel söylemine uyumlu bir duruş sergilemiştir.

Dikkat çekici bir diğer unsur ise, İran’daki en güçlü kurumlardan biri olan Devrimci Muhafızları Ordusu’na (IRGC) olan yaklaşımıdır. Reformistler genellikle bu yapıyla mesafeli bir ilişki kurmaya çalışırken, Pezeşkiyan IRGC’nin ulusal birlik ve istikrar açısından önemli bir rol oynadığını vurgulamıştır. Bu tutum, İran’ın güvenlik kurumlarının etkisini kabul eden ve açık çatışmadan kaçınmayı amaçlayan pragmatik bir yaklaşımın işaretidir. Yine de, Pezeşkiyan’ın köklü reformlar gerçekleştirme kapasitesi sınırlıdır. İran’ın siyasi sisteminde nihai yetki, dini liderin ve Anayasayı Koruyucular Konseyi gibi muhafazakâr kurumların elindedir. Bu nedenle Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanlığı, köklü bir dönüşümden ziyade, kontrollü bir ılımlaştırma  sürecini temsil etmektedir. İdeolojisi, değişimin ancak anayasal çerçeveye bağlı kalarak, uzlaşı ve katılım yoluyla gerçekleşebileceği inancını yansıtmaktadır.

Destekleyen Gruplar

Mesud Pezeşkiyan’ın İran’daki siyasi destek tabanı çeşitli olmakla birlikte, İslam Cumhuriyeti’nin çerçevesi içinde değişim arayışında olan reformist ve ılımlı kesimlere dayanmaktadır. Özellikle önceki cumhurbaşkanları Muhammed Hatemi ve Hasan Ruhani dönemlerinde etkili olmuş reformist ve merkezci siyasi figürlerden güçlü destek almaktadır. Bu gruplar, Pezeşkiyan’ı sivil özgürlüklerin geliştirilmesi, Batı ile ekonomik ilişkilerin yeniden kurulması ve sosyal alanda ılımlı reformların uygulanması açısından pragmatik bir lider olarak görmektedir. Ayrıca Pezeşkiyan, Azerbaycan Türkleri, Kürtler ve Beluçlar gibi İran’daki etnik azınlıklardan da önemli destek almaktadır. Bu topluluklar, Pezeşkiyan’ın dilsel haklar, kültürel katılım ve siyasi temsiliyet konularındaki savunuculuğunu takdir etmektedir. Kendisi de Azerbaycan kökenli olan Pezeşkiyan, uzun süredir merkezî devlet yapısından dışlanmış hisseden bu gruplarla, etnik yakınlık temelinde de bağ kurmuştur. İran’ın özellikle Tahran, İsfahan ve Tebriz gibi büyük şehirlerinde yaşayan kentli gençler arasında da geniş bir destek bulmaktadır. Bu kesim, onun görece özgürlükçü sosyal söylemine, internet sansürüne karşı duruşuna, toplumsal cinsiyet eşitliğine verdiği öneme ve ekonomik fırsat yaratma taahhütlerine olumlu bakmaktadır. Ayrıca, yaptırımlardan ve ekonomik izolasyondan zarar gören özel sektörün bazı kesimleri de nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma ve İran ekonomisini küresel piyasalara açma yönündeki vaatleri nedeniyle Pezeşkiyan’ı desteklemektedir.

Öte yandan, Pezeşkiyan İran siyasetinin güçlü yapıları içinde yer alan muhafazakâr ve sertlik yanlısı gruplar tarafından ciddi bir direnişle karşılaşmaktadır. Devrim Muhafızları Ordusu’nun (IRGC) bazı unsurları, meclisteki radikal isimler ve devlet destekli din adamlarını içeren bu gruplar, Pezeşkiyan’ı rejimin ideolojik ve dini temellerini zayıflatma potansiyeli taşıyan bir figür olarak görmektedir. Özellikle Kum ve Meşhed gibi dini merkezlerdeki muhafazakâr çevreler, zorunlu başörtüsü kurallarının gevşetilmesi ve etnik azınlık haklarının genişletilmesi yönündeki açıklamalarına karşı çıkmakta, bu tür adımların İslami değerlere ve ulusal birliğe zarar vereceğini savunmaktadır. Ek olarak, yaptırımların yarattığı kapalı ekonomi düzeninden fayda sağlayan ve çoğu Devrim Muhafızları’yla bağlantılı olan ekonomik çıkar grupları da Pezeşkiyan’ın dışa açılma yönündeki politikalarına karşı çıkmaktadır. Uluslararası firmalarla artacak rekabetin kendi çıkarlarını tehdit edeceğini düşünmektedirler. İlginç bir şekilde, Pezeşkiyan rejim içindeki reformist çevrelerce desteklense de, sistem dışı muhalif gruplar özellikle 2022 protestolarında aktif rol oynamış olanlar ona karşı mesafelidir. Bu gruplar, Pezeşkiyan’ı sistemin bir ürünü olarak görmekte ve onun ne yeterli yetkiye ne de gerçek bir dönüşüm gerçekleştirme iradesine sahip olduğunu düşünmektedir. Onlara göre Pezeşkiyan, mevcut düzenin daha yumuşak bir yüzünü temsil etmekte, ancak köklü bir değişim alternatifi sunmamaktadır. Bu karmaşık siyasi ortamda Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanlığı, İran’ın sıkı denetim altındaki siyasi yapısı içinde reformun hem olanaklarını hem de sınırlarını gözler önüne sermektedir.

Türkiye’ye Bakışı

Mesud Pezeşkiyan, Türkiye’ye yönelik herhangi bir özel bir dış politika doktrini açıklamış olmasa da, siyasi geçmişi, reformist eğilimleri ve Azerbaycan Türkü kökeni, Türkiye-İran ilişkilerine nasıl yaklaşabileceğine dair önemli ipuçları sunmaktadır. Türkçeye olan hâkimiyeti ve İran’daki Türkçe konuşan azınlıkların haklarını savunması, onu önceki birçok İran liderine kıyasla Türkiye’ye kültürel olarak daha yakın bir konuma getirmektedir. Bu kültürel yakınlık, Ankara ile halklar arası diplomasi ve kültürel ilişkilerde daha etkili bir iletişimin kurulmasına olanak sağlayabilir. Ancak Pezeşkiyan’ın, İran devlet yapısında oldukça hassas bir konu olan Türk Milliyetçilik ideolojileri desteklemesi beklenmemelidir. Bu tür yaklaşımlar, ülkenin etnik bütünlüğüne tehdit olarak görüldüğü için, Pezeşkiyan büyük olasılıkla kültürel bağları tanısa da, İran’ın toprak bütünlüğü ve etnik birliğini koruma yönünde dikkatli bir denge politikası benimseyecektir.

Reformist ve pragmatik bir siyasetçi olarak Pezeşkiyan, Türkiye ile iş birliğine dayalı ve istikrarlı bir ilişki kurmaya meyilli olacaktır. İran ve Türkiye zaman zaman Suriye ve Kafkasya gibi bölgesel yaklaşımı da bu meselelerde karşıt pozisyonlarda yer alsa da, iki ülke uzun süredir diplomatik ve ekonomik ilişkileri sürdürebilmiştir. Pezeşkiyan’ın bu ideolojisi, olası dış politikada pragmatik geleneği sürdürmeye yönelik olacaktır. Sınır güvenliği, Kürt hareketleri, terörle mücadele ve ekonomik iş birliği gibi ortak çıkar alanları üzerinde odaklanması muhtemeldir. Özellikle uluslararası yaptırımların hafiflemesi durumunda, İran-Türkiye ticaretini genişletmek, enerji ortaklıklarını güçlendirmek ve sınır ötesi altyapı projelerini ilerletmek gibi adımlar Pezeşkiyan döneminde ön plana çıkabilir. Genel dış politika çizgisi, ideolojik yakınlaşmadan ziyade stratejik diyalog ve ekonomik karşılıklı bağımlılık temelinde Ankara ile ilişkileri geliştirmeye odaklanacak bir yaklaşım sergileyeceğini göstermektedir. Bu doğrultuda, istikrar ve karşılıklı fayda esaslı bir Türkiye politikası benimsemesi beklenmektedir.

Suriye Rejim Değişikliği ve Pezeşkiyan

Beşar Esed rejiminin 2024 sonunda devrilmesi, İran’ın Suriye’deki uzun süreli stratejik varlığı açısından büyük bir kırılma noktası oluşturmuştur. İran, Esed rejimini destekleyerek Suriye’yi hem bölgesel nüfuzunu artırmak hem de Lübnan’daki Hizbullah’a silah ve lojistik aktarımı sağlamak için bir köprü olarak kullanmaktaydı. Ancak rejim değişikliğiyle birlikte bu stratejik hat sekteye uğramış ve İran’ın bölgedeki etkisi ciddi ölçüde azalmıştır. Bu gelişme, Tahran’ın yıllardır inşa ettiği “Direniş Ekseni”nin zayıflaması anlamına gelirken, İran’ın dış politika araçlarının yeniden gözden geçirilmesini de zorunlu kılmıştır. Rejimin düşüşü sonrası İran’ın resmi söylemi, bu grupların İran’ın vekâlet unsurları olmadığını, bağımsız hareket ettiklerini öne sürmek yönünde şekillenmiştir. Nitekim İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, bu yapıların İran’a bağlı değil, kendi inançlarına göre hareket eden unsurlar olduklarını belirterek dolaylı bir savunma yapmıştır.

Masud Pezeşkiyan ise bu gelişmelere ilişkin doğrudan bir açıklamada bulunmamıştır. Ancak onun reformist ve pragmatik çizgisi göz önüne alındığında, İran’ın dış politikasında daha temkinli, ideolojik yayılmacılıktan ziyade iç istikrara odaklanan bir yönelim benimsenmesini desteklemesi muhtemeldir. Pezeşkiyan’ın önceliğinin ekonomik toparlanma, sosyal reformlar ve bölgesel çatışmalardan uzak durma olduğu göz önüne alındığında, Suriye’deki vekil kaybının ardından İran’ın dış politika önceliklerinde bir sadeleşme ve iç konsolidasyon süreci başlatması olasıdır. Ancak İran dış politikasında köklü bir dönüşüm için rejim içi daha geniş bir mutabakat gerektiği açıktır. Pezeşkiyan’ın bu süreçte doğrudan belirleyici olmaktan ziyade yönlendirici ve yumuşatıcı bir rol üstlenmesi beklenebilir. Bu bağlamda, Suriye’deki gelişmeler sadece İran’ın dış politika mimarisini değil, aynı zamanda içeride reformist söylemin güç kazanmasını da beraberinde getirebilir.

Pezeşkiyan’ın İsrail-İran Krizindeki Dengeli Stratejisi: Güç, İtidal ve Diplomasi

Göreve geldiğinden bu yana Pezeşkiyan, İran’ın İsrail’le yaşadığı mevcut çatışmaya yönelik tutumunu şekillendiren kilit bir figür olmuştur. New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı açıklamalarda İran’ın topyekûn bir savaşı istemediğini açıkça dile getirmiş, İsrail silahlarını bırakırsa İran’ın da aynı adımı atmaya hazır olduğunu söylemiştir. Aynı zamanda İsrail’in İran’ı istemediği bir savaşa sürüklemeye çalıştığını vurgulamıştır. Hem uluslararası medyaya hem de diplomatlara verilen bu mesaj, onun temkinli ama kararlı yaklaşımını yansıtmaktadır: İran’ın misilleme hakkını savunurken daha büyük ve yıkıcı bir savaşın önlenmesi için azami çaba göstermek.

 Fotoğraf 2: 2024 yılı BM Genel Kurulu’nda Pezeşkiyan

Kaynak: Anadolu Ajansı

Tahran’da, Gazze’deki krize yönelik düzenlenen bir panelde konuşan Pezeşkiyan, İsrail’in saldırılarını bir soykırım olarak nitelendirmiş ve Müslüman ülkeleri ortak bir tutum almaya çağırmıştır. Bu sözleri, korku ve belirsizlik içindeki halka moral vermeyi amaçlamıştır. 1979 Devrimi’nin yıl dönümü nedeniyle düzenlenen bir yürüyüşte yaptığı konuşmada ise İran’ın müzakere yaklaşımını eleştirenlere yanıt vermiş, İran’ın diyaloğa saygılı olduğunu ancak asla aşağılanmayı ya da tek taraflı tavizleri kabul etmeyeceğini ifade etmiştir. Daha sonra, bir dizi saldırının ardından yapılan kabine toplantısında, İran silahlı kuvvetlerinin ölçülü ve zeki bir şekilde karşılık vereceğini söyleyerek, devletin her hamlesini dikkatlice tarttığını ve halkın güvenliğini koruma sorumluluğunu öncelik edindiğini vurgulamıştır.

Pezeşkiyan, krizi yönetmek amacıyla uluslararası liderlerle de temas kurmuştur. Doha’da Katar Emiri ile bir araya gelerek İran’ın barış isteğini vurgulamış, ancak İsrail’in yeni bir saldırısı durumunda daha sert bir yanıt verileceği uyarısını yapmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde Türkiye, Finlandiya, İsviçre ve diğer bazı ülkelerin diplomatlarıyla benzer görüşmeler gerçekleştirmiştir. Bu temaslar, güçlü mesajlar ile açık diplomasiyi birleştiren bir stratejinin parçası olmuş; Pezeşkiyan böylece İran’ın hem kararlılığını hem de gerilimi azaltmaya dönük niyetini uluslararası arenada dile getirmiştir.

Pezeşkiyan, kamuya yönelik konuşmalar, kabine toplantıları ve uluslararası görüşmeler aracılığıyla İran için ölçülü bir yol çizmeye çalışmıştır. Ülkesinin kendini savunma hakkını her fırsatta vurgularken, İsrail’i diplomatik olarak yalnızlaştırmaya ve İran’ı ölçülü, akılcı bir aktör olarak göstermeye gayret etmiştir. Bunu yaparken de ülkesini tarihin en çalkantılı dönemlerinden birinde güç, meşruiyet ve ihtiyatlı bir barış arayışı arasında denge kurarak yönetmeye çalışmaktadır.

Muhammad Huzaifa, Medeniyet Üniversitesi yüksek lisans öğrencisidir.
Muhammad Huzaifa
Muhammad Huzaifa

Muhammad Huzaifa, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuş olup, aynı üniversitede Uluslararası İlişkiler alanında yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. İki kitabın yazarıdır. Güney Asya siyaseti üzerine yazılar kaleme almakta olup, İran da ilgi alanları arasındadır. İslam İşbirliği Teşkilatı Gençlik Forumu’nun (ICYF) Dış İlişkiler Ofisi’nde görev yapmıştır.

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments