Giriş
İran[1] coğrafyası tarih boyunca çok kültürlü, çok mezhepli ve çok çeşitli etnik gruplardan oluşan bir yapıya sahip olmuştur. İran’da yaşayan Hristiyanlar da İran toplumunu oluşturan en büyük azınlık grubu olması hasebiyle bu çeşitliliğin vazgeçilmez bir parçasını oluşturmaktadır. Hristiyanlık dininin İran topraklarına gelişi inancın ilk yıllarına sirayet ettiği için bölgedeki varlıkları da uzun ve köklü bir geçmişe dayanmaktadır. İran Hristiyanları, homojen bir toplum yapısına sahip olmadıkları gibi farklı toplulukların bir araya gelmesiyle oluşmuş çok kültürlü bir dini azınlık grubudur. İran’daki Hıristiyanları “etnik Hıristiyanlar” ve “etnik olmayan Hıristiyanlar” olmak üzere iki kategoriye ayırmak mümkündür: İlk grupta Ermeniler, Asuriler ve Keldaniler yer alırken ikinci grupta ağırlıklı olarak Protestanlar ve Evanjelistler yer almaktadır. Çalışma boyunca “Hristiyanlık” ifadesi ile kastedilecek olan etnik ve etnik olmayan Hristiyanların tamamı olacaktır.
Hristiyanlık İnancı ve İran’daki Başlangıcı
İbrahimî din sınıflandırmasında yer alan Hristiyanlık inancı 2,5 milyara yaklaşan nüfusuyla mensuplarının sayısı bakımından dünyanın en büyük dini olma özelliğini taşımaktadır. Hristiyanlık inancı bugün Katolik, Ortodoks ve Protestan kiliselerinden teşekkül eden üç büyük mezheple daha küçük çaptaki birçok mezhep veya tarikattan meydana gelen çeşitli cemaatlere ayrılmış durumdadır. Doktrinel kaynakları göz önüne alınırsa Hristiyanlık her şeyden önce Îsâ Mesîh anlayışı üzerine temellenen bir inanca sahiptir. Ana fikri Yeni Ahid’de (Ahd-i Cedîd) bulunan bu inanca göre Îsâ Mesîh hem tanrının oğlu hem de insanlığın kurtarıcısıdır. Tanrı insanlığı günahtan kurtarmak üzere “biricik oğlunu” yeryüzüne göndermiştir. Îsâ Mesîh, “ilâhî planı” yürürlüğe koyacak şekilde insanlığı kurtarışının sembolü olarak önce çarmıha gerilmiş, sonra da “ölülerden kıyam ederek” “Baba”nın yanındaki yerini almıştır. Hristiyan inancının merkezinde bulunan bu doktrin, Hristiyan teolojisi içerisinde işlenerek değişik görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bununla birlikte Hz. Îsâ ve onun getirdiğine inanılan mesaj, bütün Hristiyanları birbirine bağlayan ortak bir bağ olarak varlığını sürdürmektedir.
Hristiyan inancının Mezopotamya ve İran topraklarına gelişinin oldukça eski bir geçmişi bulunmaktadır. İnancın ortaya çıkışından 4. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Roma İmparatorluğu baskısı altında yayıldığı bilinmektedir. Buna karşın erken dönemlerde Roma hâkimiyeti dışında kalan Mezopotamya ve İran coğrafyasında, siyasi otoritenin baskısı olmadan Hristiyan misyonunun sürdüğü de görülmektedir.[2] Hristiyanlık inancının İran’la olan ilişkisini Doğudan gelen üç Magi bağlamında İncil kayıtlarına kadar götürmek mümkündür. Zira Matta İncili’nde (2:1-12) Doğudan gelen “üç bilge” (Magi) ifadesiyle Mecûsî din adamlarından söz edilmektedir. Metinde ayrıca onların yıldızlardan hareketle kurtarıcıyı bulmak için Kudüs’e geldiklerinden, Yahudilerin kralı ifadesini kullanarak Mesih’i sormalarından ve başta kral Hirodes olmak üzere Yahudilerin bundan tedirgin olduğundan bahsedilmektedir. Roma hâkimiyetinin dışında doğuda yaşayan Hıristiyanların varlığı oldukça erken dönemlere tarihlenmektedir. Mecûsî üç bilgenin İsa Mesih’i gördükten sonra İran topraklarında Hıristiyanlık dinini yaydıklarına dair iddianın ötesinde, İskender’in seferinden sonra yıkılan Pers İmparatorluğu’nun ilk varisi sayılabilecek Partlar/Arsakidler (MÖ.247-MS.224) döneminde Yukarı Mezopotamya’nın bölgedeki Hıristiyanlar için önemli bir yerleşim bölgesi ve sığınma coğrafyası olduğu görülmektedir.[3]
Bu açıdan Hristiyan kroniklerinden Erbil Vakayinamesi’nde (550 sonrası) 1. yüzyılın sonlarında Dicle’nin doğu kıyılarında kimi Hıristiyan misyonerlerin varlığından söz edilmektedir. Bu noktada Vakayiname’nin 2. yüzyılın başlarına tarihlendirdiği ilk Erbil piskoposunun havarisel bir bağla, Urfa’nın Hristiyanlaşmasında etkin rolü olduğu kabul edilen Havari Thomas’ın öğrencisi aziz Addai’yle ilişkilendirilmesi, bir meşruiyet zeminine işaret etmektedir.[4] Ayrıca Büyük Zap ve Küçük Zap Irmakları arasındaki ve civarındaki bölge olarak bilinen Adiabene’de (günümüz Erbil’i ve yukarısı) 2. yüzyılın başlarından itibaren bir piskoposluk makamından bahsedilmesi, Hıristiyanlık dininin oldukça erken bir dönemde Yukarı Mezopotamya’ya ulaştığını desteklemektedir. Aynı zamanda Parthia, Kaşan, Musul, Kaşkar, Horasan ve Fars gibi İran coğrafyasının çeşitli bölgelerinde Hıristiyan topluluklardan söz etmek mümkündür.[5] Dolayısıyla Sasanîlerin iktidara gelişlerinden çok önce İran coğrafyasında Hıristiyanların varlığından söz etmek mümkündür.
Hristiyanlığın bu kadar eskiye dayandığı İran coğrafyasında, 400 yıl boyunca Mezopotamya ve İran’a hâkim olan Sasanîlerin idaresi altında pek çok etnik köken ve inançtan halkın bir arada yaşadığını da belirtmemiz gerekmektedir. Bu kozmopolit ağ içinde Hristiyanlar da önemli bir yeri teşkil ettiler. Kendi aralarında bir birlik olmamasına ve zaman içinde Gregoryen, Nasturî, Yakubî, Rum-Ortodoks gibi farklı kiliselere bölünmelerine rağmen Hıristiyanlar, Sasanî İmparatorluğu içinde diğer dinlerin aleyhine olarak en hızlı ilerleyen kitleyi temsil etmekteydiler. Kimi zamanlarda Hıristiyanları baskı altında tutmalarına rağmen genel olarak Sasanî Şahları Hıristiyanların zanaat ve ticaretteki yeteneklerinden yararlanmayı ihmal etmiyorlardı. Hıristiyanlığın nitel ve nicel gücü Özellikle Sasanîlerin son asırlarında artmış; hatta bu durum son Şahların birçoğunun vaftiz olduğu söylentisine bile yol açmıştı. İslâm’ın tarihsel müdahalesinden hemen önce Hıristiyanlık İran’da en canlı yayılım gösteren din hâline gelmiş durumdaydı.[6]
Hristiyanlık özellikle 6. yüzyılın sonlarında İsfahan, Yezd, Tahran, Şiraz ve Meşhed gibi bölgelerde gelişim göstermiştir. Sasanîler döneminde ise Hıristiyanlığın bulundukları ve faaliyet gösterdikleri sınırlar içerisinde kaldığını da vurgulamak gerekmektedir. Hıristiyanlık Sasanîler döneminin sonlarında devletin resmi inanç sistemi Zerdüştîlik karşısında güçlü bir alternatif oluşturma gücüne sahip olabilecek iken İslâm dininin ortaya çıkmasıyla fazla ilerleme gösteremeden olduğu sınırlarda kalmıştır.[7] Günümüzde İran coğrafyasında yaşayan “etnik Hıristiyanlar” içerisinde yer alan Ermenilerin büyük bir kısmı Ermeni Ortodoks kilisesinin mensubudur. Ermenilerinin büyük bir kısmı dönemin siyasi ve ekonomik koşulları sebebiyle 17. yüzyılın başlarında Şah Abbas tarafından tüccar ve zanaatkâr olarak Ermenistan’dan İran’a getirilmiştir. Yine “etnik Hıristiyanlar” içerisinde kabul edilen Keldaniler ise Süryanilerin Katolik kısmını oluştururlar. Efes Konsili’nden sonra bağımsız bir diofizit kilise kuran Nasturiler ise Orta Doğu ve Hindistan’da yayılmıştır. 1553 yılı itibarıyla Nasturi Hristiyanların bir kısmı Katolikliği benimsemiş ve Papanın otoritesini kabul etmiştir.
Harita 1: İran Halkı (Etnisiteler ve Dinler)
Kaynak: CIA-The World Factbook
Güncel Durum: İran Hristiyanlığının Nüfusu ve Yaşadığı Bölgeler
İran Hükümet İstatistik Merkezi tarafından 2016 tarihli yapılan son nüfus sayımı verileri dikkate alındığında, Asuri Hristiyanların nüfusu 84.027, Ermeni Hristiyanların nüfusu 41.385, diğer kategorisinde kabul edilen etnik olmayan Hristiyanların nüfusu ise 4.746 olarak belirtilmiştir. 2017 Aralık verilerine göre İran’da yaşayan Hristiyan nüfusunun toplam sayısının tüm mezhepler dâhil olmak üzere yaklaşık 300.000 kişi olduğu tahmin edilmektedir. Boston Üniversitesi’nin 2020 Dünya Din Veritabanı’na göre, İran’da yaklaşık 579.000 Hristiyan bulunmaktadır. Londra merkezli STK Article 18, Hollanda merkezli İran Tutumlarını Analiz ve Ölçme Grubu’nun (GAMAAN) ABC başkanıyla birlikte gerçekleştirdiği 2020 tarihli çevrimiçi ankete dayanarak İran’daki Hristiyan nüfusun bir milyona kadar çıkabileceğini öne sürerken, Hristiyan savunuculuğu yapan STK Open Doors USA ise bu sayının 1,24 milyon olduğunu tahmin etmektedir.[8] Ermeniler, Asuriler ve Keldaniler İran’da yaşayan geleneksel-etnik dini grupları temsil etmekte ve İran Hristiyan nüfusunun %90’ından fazlasını oluşturmaktadır. İran’daki Hristiyanlar çoğunlukla başkent Tahran’da, Tebriz’de, İsfahan’da ve Şiraz şehirlerinde yaşamaktadır.
Tablo 1: Nüfus Sayımı Tarihleri, Toplam Hristiyan Nüfus Bilgisi
Nüfus sayımı Tarihleri | Toplam | Hristiyan Nüfus | |
# | % | ||
1976 | 33.708.744 | 168.593 | 0,005 |
1986 | 49.445.010 | 97.557 | 0,002 |
1996 | 60.055.488 | 78.745 | 0,001 |
2006 | 70.495.782 | 109.415 | 0,002 |
2011 | 75.149.669 | 117.704 | 0,002 |
2016 | 79.926.270 | 130.158 | 0,002 |
Kaynak: Tablo Wayback Machine, Diapositiva ve United Nations verileri kullanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur.
Ülkedeki Hristiyan cemaatiyle temas hâlinde olan Ermeni Hristiyanların son tahminlere göre, şu anki sayıları yaklaşık 40.000 ila 50.000’dir. Ülkedeki Roma Katoliklerinin sayısının ise 21.000 olduğu tahmin edilmektedir. Asur Kilisesi’nin toplam Asur ve Keldani Hristiyan nüfusuna ilişkin tahminleri, toplam sayılarını 7.000 olarak göstermektedir. Asur Politika Enstitüsü, ülkede 50.000’den az Asur Hristiyan olduğunu, çoğunluğunun Tahran’da, 15.000’inin ise kuzeydeki Urmiye şehrinde ikamet ettiğini tahmin etmektedir. Evanjelik gruplar da dâhil olmak üzere Protestan mezhepleri de vardır ancak sayıları hakkında yetkili bir veri yoktur. Ülke dışındaki Hristiyan grupları, Protestan topluluğunun büyüklüğü konusunda fikir ayrılığına düşmektedir ve bazı tahminler 10.000’den daha düşük rakamlar vermektedir. Birçok Protestanlıktan ve İslam’dan Hristiyanlığa geçenlerin gizlice ibadet ettiği bildirilmektedir.[9]
İran Anayasası’nın Azınlık Haklarına İlişkin Maddeleri ve Kapsamı
İran İslam Cumhuriyeti Anayasası, 3 Aralık 1979 tarihinde yapılan referandumla kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Anayasanın kabul ile 1906 tarihli İran Anayasası yürürlükten kaldırılmış, ülkede İslam cumhuriyeti kurulmuş ve şeriat anayasası ilan edilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti Anayasası, dünyanın diğer anayasalarının aksine teokratik temel üzerine kurulu bir devlet inşasını amaçlamıştır. Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte parlamento seçimlerinin yapılması demokratik bir anayasa iddiasını ortaya koymakla birlikte, dini liderin en üst otorite olması anayasanın demokratik devlet anayasası olma vasfını ortadan kaldırmaktadır.
İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 13.maddesinde etnik grupların ve dini azınlıkların haklarına dair genel hatlar belirtilmiştir. İran’da özellikle devletin resmi dini olan İslam dışında Hristiyanlık, Yahudilik ve Zerdüştlük dinleri de resmi azınlık statüsünde kabul edilip anayasal haklara sahip olan dinlerdir. İran İslam Cumhuriyeti Anayasasında etnik grupların ve dini azınlıkların statülerini ve haklarını açıklayan temel maddeler yer almaktadır. Söz konusu gruplara dair bilgi vermeden önce İran Anayasasının 19. ve 20. maddelerinde dini ve etnik gruplara yönelik ayrımcılık yapılamayacağına dair genel bir çerçeve çizen maddelerine yer vermek doğru olacaktır. Aşağıda ilgili maddeler yer almaktadır.
Madde 19: İran’daki bütün insanlar, hangi kökene ve etnik gruba bağlı olurlarsa olsunlar aynı haklara sahiptirler ve renk, ırk, dil ve eğilimleri bir ayrıcalık sağlamaz.
Madde 20: Ülkenin bütün vatandaşları hem kadınlar hem erkekler, eşit olarak kanunun koruması altındadırlar ve İslami kriterlere uygun; dini, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklara sahiptirler.
İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının genel çerçeve maddeleri dışında ilave maddeleri de bulunmaktadır. Bu maddeler ile İran’ın resmi mezhebi olan Caferilik dışındaki İslam mezheplerinin sahip oldukları haklar ile dini azınlıklar ve etnik grupların sahip olduğu haklar ayrıca detaylandırılmıştır. İlgili maddeler aşağıda yer almaktadır:
Madde 12: İran’ın resmi dini İslam ve resmi mezhebi On iki İmam Caferiliğidir. Bu madde hiçbir surette ve hiçbir zaman değiştirilemez. Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbelî ve Zeydi gibi diğer mezhepler tam bir hürmete sahiptirler. Bu mezhep mensupları ibadetlerini yaparlarken kendi hukuklarına tabidirler. Bu mezhepler, dini eğitimi devam ettirmede, evlilik, boşanma, miras gibi şahıs ve aile hukukunda ve bunlarla ilgili davaların mahkemelerde açılmasında resmi bir statüye sahiptirler. Bu mezheplerden birinin mensuplarının çoğunlukta olduğu bir bölgede yerel mevzuat, meclislerin hukuksal sınırları içinde kalmak ve diğer mezhep mensuplarının haklarını korumak şartıyla o mezhebe göre yapılır
Madde 13: Yalnızca; Musevi, Zerdüşt ve Hıristiyanlar dini azınlık olarak tanınırlar. Bunlar, kanunlar dâhilinde kendi dini merasimlerini uygulamakta serbesttirler. Şahıs ve aile hukukunda ve dini eğitimde kendi dinlerinin kurallarına göre hareket etmede serbesttirler.
Madde 14: “Sizinle din hususunda savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı Allah size yasaklamaz. Çünkü Allah adaletli davrananları sever.” Ayet-i kerimesi hükmünce; İran İslam Cumhuriyeti hükümeti devleti ve Müslümanlar gayr-i müslim fertlere karşı güzel ahlak, İslami adalet ve eşitlik prensiplerinde ve insan haklarına uygun davranmakla yükümlüdür. Bu prensip, İslam’a ve İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı komplo ve faaliyetlerden uzak duran herkes için geçerlidir.
Madde 15: İran’ın resmi dili, insanlarının ortak dili olan Farsçadır. Resmi dokümanlar, yazışmalar ve kitaplar bu dilde yazılmak zorundadır. Bununla birlikte basında, kitle iletişim araçlarında ve aynı zamanda okullarda o dile ait edebiyat derslerinde Farsçaya ek olarak dini ve etnik dillerin kullanımına izin verilir.
Madde 23: İnançların araştırılması yasaktır ve hiç kimse sırf bir inanca sahip olmak yüzünden saldırı ve kınamaya hedef olamaz.
Madde 24: Basın ve yayın, İslam’ın temel ilkelerini veya kamunun hukukunu ihlal etmedikçe konuları açıklamada serbesttirler. Bunun ayrıntılarını kanun belirler.
Madde 64: Zerdüşt ve Yahudilerin her ikisi birer vekil seçerler, Asuri ve Keldani Hristiyanları beraber bir vekil seçerler ve Ermeni Hristiyanlarının kuzeydekileri ve güneydekileri birer vekil seçerler.
Madde 67: (Millet Meclisi yemin töreninde) Dini azınlıklara mensup üyeler kendi kutsal kitapları üzerine yemin ederler.
İran Hristiyan Toplumu: Eğitim Kurumları & Siyasi Temsili & Dil
İran Hristiyanlarını oluşturan en büyük topluluk Gregoryen (Apostolik) Kilisesi’ne[10] bağlı olan Ermenilerdir. Kilise, misyonerlik yapmaz ve Müslüman olanları içerisine kabul etmez. İran’da Gregoryen Ermenilerinin haricinde Katolik, Ortodoks ve Protestan mezhebine inanan Ermeniler de yaşamaktadır lakin bunların sayısı Gregoryen Ermenilerine nispeten daha azdır.[11] Gregoryen Ermenilerinin iki dinî merkezi bulunmaktadır. Bu merkezler Eçmiyazin Katolikosluğu ve Kilikya Katolikosluğudur. Lübnan’ın Antilyas kasabasında bulunan Kilikya Katolikosluğu, İran’da görev yapan Ermeni din adamlarının eğitildikleri yerdir. Bu nedenle İran Ermenileri için önemli bir konuma sahiptir.[12] İran, Gregoryen Ermenilerin en önemli haç mekânlarından biri olan Tatyos Kilisesi’ne de ev sahipliği yapmaktadır. Bu nedenle Ermeniler için önemli bir ülke konumundadır. Tatyos Kilisesi adını Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Tatyos’tan almaktadır. Rivayete göre Hz.İsa’nın göğe yükselmesinden sonra havarilerinden Aziz Tatyos, Ermenistan Krallığı’na ait Edisiya şehrine gelmiş ve Ermeniler arasında Hristiyanlığı yayması nedeniyle öldürülmüştür. Tatyos Kilisesi de söylentiye göre Havari Tatyos’un öldürüldükten sonra defnedildiği arazinin üzerine inşa edilmiştir.[13]Tatyos Kilisesi bu vasfıyla Ermeniler için büyük bir kutsiyete sahiptir. Her yıl temmuz ayının son iki günü (Hicri Şemsi 9-11 Mordad günleri) dünyanın birçok farklı noktasından gelen Ermeniler, Havari Tatyos’un kabrini ziyaret etmektedir. Bu ziyaret Ermeniler için bir hac farizasıdır.
Ermeniler, başkent Tahran’dan sonra yoğun olarak İsfahan’da yaşamaktadır. Şehrin Yeni Culfa bölgesi, Ermeni mahallesi olarak bilinmektedir. Araştırmacı Şahen Hovsepyan’ın aktardığı verilere göre, İran’daki kiliseler yerli ve göç eden Ermenilerin kendi imkânlarıyla inşa edilmiştir. Bu hususta Ermeni toplumunun İran devletin maddi yardımlarını devam ettirebilmek amacıyla kamuoyunda devletine sadık bir toplum imajı yaratmaya çalıştığını da bilhassa vurgulamak gerekmektedir.
İran parlamentosunda Kuzey Ermenilerini ve Güney Ermenilerini temsil eden 2 milletvekili bulunmaktadır. Ermenileri parlamentoda temsil eden siyasi partiler ise Sosyal Demokrat Parti (Hinçaklar), Aşırı Milliyetçi Parti (Tasnak), Milli Muhafazakâr Parti ve Ermeni Komünist Partisidir. İran’da yaşayan Ermeniler kendi ana dilleri olan Ermenice ile okuma ve yazma hakkında sahiptirler. Ermeniler, özellikle Culfa bölgesinde, Ermenistan’ın resmi dili olan Doğu Ermenice’yi Farsça kadar rahat konuşabilmektedirler. Ermeni toplumunun çeşitli yayın organları, 480[14] civarında kiliseleri, 50 civarında kültür, spor ve hayır işleri alanında faaliyet gösteren dernek ve kulüpleri ve 50 civarında kendilerine özel okulları bulunmaktadır. İran’da Ermenice yayınlanan Araks ve Alık isimli gazeteleri ve Louys isimli dergileri bulunmaktadır. Tahran ve Isfahan Üniversitelerinde ise Ermeni Dili ve Edebiyatı bölümü faaliyet göstermektedir.
İran’ın üçüncü büyük şehri ve aynı adı taşıyan eyaletinin yönetim merkezi olan İsfahan’ın Yeni Culfa bölgesinde, Vank Kilisesi-Ermeni Etnoğrafik Müzesi’nin ardından, 22 Mart 2021 tarihinde Ermeni Müzik Müzesi’nin açılışı yapılmıştır. Ermeni bestecilerinin fotoğrafları ve hayatlarını yansıtan bölümlerin yer aldığı müzenin sergi alanlarından birine, tarihî Ermenistan topraklarını gösterdiği iddia edilen bir harita da yerleştirilmiştir. Haritada, Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinden bazı vilayetler ile Nahçıvan dâhil Azerbaycan’ın batı bölgesi, Ermenistan’ın tarihî toprakları içeresinde gösterilmektedir.
Fotoğraf 1:Ermeniz Müzik Müzesi
Kaynak: Fact Yoxlab
İsfahan’da bulunan Ermeni Vank Kilisesi, ibadethane hizmeti vermenin ötesinde, İran’da Türkiye aleyhinde sürdürülen siyasî ve kültürel propaganda faaliyetlerinin merkezlerinden biri hâline de gelmiş bulunmaktadır. Her yıl 24 Nisan günleri kilisede geniş katılımlarla sözde Ermeni soykırımını anma organizasyonu düzenlenmektedir. Kilisenin bahçesinde, 1975 yılında inşa edilmiş soykırım anıtı ile kilise duvarlarında sergilenen Türkiye aleyhtarı afişler, resimler ve tarihî gerçeklere aykırı yazılar, Ermeni toplumu ileri gelenlerince şehri ziyaret eden yerli ve yabancı turistlere Türkiye karşıtı propaganda faaliyetinin birer parçası olarak sunulmaktadır. Kilisede, aşağıda resmi bulunan, ışıklandırılmış Türkiye haritası üzerinde “sözde Ermeni katliamının” hangi bölgelerde yapıldığının işaretlenmesi, Ermeni soykırımı adı altında yayınlanmış resimlerin gösterilmesi ve “İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın 24 Nisan 1915 tarihli emri” başlığını içeren gerçek dışı bir yazının da vitrinde sergilenmesi ziyadesiyle tuhaflık arz etmektedir. Bu yönüyle bile Ermeni Kiliselerinin apolitik bir tavır içerisinde olmadıklarını bilhassa siyasi faaliyetler üzerinde de derin bir etki gücüne sahip olduklarını belirtmek gerekmektedir.
Fotoğraf 2: Ermeni Vank Kilisesi
Kaynak: Post Gazetesi
İran İslam Cumhuriyeti Resmi Haber Ajansı’nın (IRNA) 2008 tarihli haberine istinaden, Ermeni toplumuna ait olan Kara Kilise, Aziz Stephanos Manastır Kilisesi, Aziz Astvatsatsin Kilisesi ve Dzordzor Şapeli UNESCO’ya bağlı Dünya Miras Komitesi tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dâhil etmiştir.
İran Hristiyan Toplumunu oluşturan bir diğer etnik grup olan Asuri-Keldani cemaatinin ise iki kola ayrıldığını belirtmemiz gerekmektedir. Nasturi inancına bağlı olan Ortodoks Asuriler ile Katolik inancını benimsemiş olan Keldaniler İran inanç mozaiğinin ayrılmaz birer parçasını oluşturmaktadır. Asuri halkının önemli bir bölümünü yüzyıllar boyunca İran Azerbaycan’ında yaşayan nüfus oluştururken diğer bölümünü ise 1915 yılında Hakkâri bölgesinden gelen nüfus oluşmaktadır. Keldani olarak adlandırılan Katolik inancına mensup Asuriler ise Mezopotamya ovalarından ya da İran Azerbaycan’ının Şahpur bölgesinden gelmişlerdir.[15] Valognes bu iki cemaatin aynı kültürel ve psikolojik özellikleri taşımadığını hatırlatarak kimliklerini sergileme konusunda farklılıklar olduğunu belirtmektedir: “Farklı çevrelerden gelen bu iki cemaat Süryanice’nin aynı diyalektiğini konuşmadıkları gibi aynı kolektif psikolojiyi de taşımazlar. Nasturi inancını benimsemiş olan Ortodokslar, dağ insanları olup bağımsız bir ruha sahiptirler, tarıma dayalı bir ortamdan gelen Keldaniler ise tarihsel açıdan pek zorluk çekmemelerinden dolayı kendi kimlikleri konusunda daha az katı olup daha kolay bütünleşmiş olurlar.”[16]
Asuri-Keldaniler, 1. Dünya Savaşı sırasında yaşanan kamplaşmada önce Rusya’nın tarafını tutmuş ve Rusya’nın savaştan çekilmesinin ardından İngilizlerin himayesi altına girmeyi seçmişlerdir. İlgili dönemde bugünkü Irak topraklarında İngilizler tarafından kurulmuş olan çeşitli kamplarda ikamet etmişlerdir. Asuri-Keldaniler’in büyük bir kısmı, 1920 yılında İran hükümetinin zorunlu göçü sonrasında hayatta kalanlarının yeniden İran topraklarına dönmesine izin verilmesiyle önce Urmiye Gölü’nün batısındaki köylerde tarımcılıkla uğraşmış, 60-70’li yıllar arasında ise Tebriz ve Tahran gibi büyük şehirlere göç etmiştir.[17]
İran Hristiyan Toplumunu oluşturan Asuri Hristiyanların 65 kilisesi ve 20 civarında kültürel, sosyal derneği ve merkezi bulunmaktadır. Keldaniler’in ise 50 civarında kiliseye sahip olduğu bilinmektedir. Bu iki grup İran parlamentosunda 1 milletvekili ile temsil edilmektedir. Asuri-Keldanilerin ana dili olan Süryanicenin cemaat üyeleri arasında konuşulma oranı azdır. Eğitimlerini Farsça diliyle takip eden yeni jenerasyonun Süryani dinsel ritlerini ya da metinlerini anlamadıkları gözlemlenmiştir. Yetişkinler ise iki dili birden konuşmakla beraber (Süryanice-Farsça ya da Süryanice-Türkçe) bu durum onlara çok veçheli bir “kimlik” sorunu olarak geri dönmektedir.[18] Eliz Sanasarian’a göre, resmi İran basınında kiliselerden “Doğu Süryani Kilisesi” ve “Keldani Katolik Kilisesi” olarak bahsedilmektedir.[19] Ermeni Kilisesi gibi, Süryani ve Keldani kiliseleri de İran yetkililerinin dini faaliyetlerini kendi saflarıyla sınırlı tutma talimatına sadakatle uymaktadır. Bu gerekçe ile her iki kilisede misyonerlik faaliyeti yapmamakta ve Müslüman olanları kendi içlerine kabul etmemektedir.
Eliz Sanasarian’a göre, Protestan kiliseleri, Batı’nın geçmişteki misyonerlik faaliyetleriyle yakından ilişikli kurumlardır. Kiliseler, Tahran’da altı küçük cemaatten ve diğer şehirlerde şubelerden oluşmaktadır.1986 yılında kiliseler, İran Protestan Kiliseleri Konseyi’ni kurmuştur. Konsey’deki Protestan kiliselerinden üçü, Müslümanlar arasında evanjelizm faaliyetleri yürütmekte ve prensipte -bazen de pratikte- Hristiyanlığa geçmek isteyen Müslümanları kabul etmektedirler. Kilisenin üyeleri çeşitli etnik kökenlerden gelmektedir ve büyük bir çoğunluğu yeni Müslüman olmuş kişiler veyahut Müslüman olmuş kişilerin ikinci nesilleri olan çocuklarıdır. Kiliseler kendilerini Hristiyan şehitlik geleneğinin bir parçası olarak tanımlamaktadır. Ayin dilleri Farsçadır. Bu durum ise Hristiyan ayinlerinin azınlık dillerinde yapılmasını isteyen İranlı yetkililerle ilişkilerinde başlı başına bir sorun teşkil etmektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın din özgürlüğü raporunda, İran’da 10.000’den az Protestan olduğu belirtilmektedir. Raporda birçok Protestan’ın inançlarını özellikle gizli şekilde yaşadığı belirtilmektedir.
Kayıtlı Evanjelik kiliselere başvuran Müslümanlar ise vaftiz edilmeden önce uzun ve kapsamlı bir eğitimden geçmek zorundadır. Kiliseler, adayın samimi bir mümin olduğundan emin olmak istemektedir. Provokatör olma korkusu, kilisenin ve cemaatin güvenliğinin korunması noktasındaki endişeler ve taktiksel din değiştirme olasılığı, yani din değiştirmenin göç stratejisi olarak kullanılması çekincesi kiliselerin adaylara daha dikkatli yaklaşmasına neden olmaktadır.[20]
Değerlendirme: İran’da Hristiyanlık
Anayasada resmi olarak korunmalarına rağmen, Hristiyanlar İran’da hâlâ önemli düzeyde zorlukla karşı karşıyadır, kilise ayinleri basılmakta ve İslam’dan dönen Hristiyanlar (Evanjelik ve diğer Protestan kiliselerine mensup) hapse atılmaktadır. Özellikle Evanjelik Hristiyanlar hedef alınmakta ve sıklıkla yabancı güçlerin etkisi altında “ulusal güvenliğe tehdit” oluşturmakla suçlanmaktadır. Anayasal haklar ve etnik azınlıklara sağlanan ayrıcalıklara rağmen İran’da Hristiyan nüfusun sayısının giderek azaldığını da bilhassa vurgulamak gerekmektedir. Bunun en temel sebebi ise ülkede etkisini uzun yıllardır sürdüren kötü ekonomik koşullar, özgürlükleri sınırlandırıcı zorlu rejim uygulamaları, ikinci kuşakların daha fazla sosyal özgürlük ve daha iyi bir yaşam arzusunu İran’da kalarak sağlayacaklarına olan inançsızlıklarıdır.
Hristiyan nüfusun ülkeyi terk etmeye başladığı yoğun göç döneminin 1980-88 İran-Irak Savaşı süreci ile başladığı görülmektedir. Ermenistan’ın İranlı Ermenilere vatandaşlık hakkı tanıyan vatandaşlık yasası ve ABD’de İranlı gayrimüslim azınlıklara yönelik liberal vize uygulamaları gibi diğer koşullar, Hristiyanların göç etmesi için iyi fırsatlar sağlamıştır. Amerikan kuruluşu Hebrew Immigrant Aid Society (HIAS), İranlı Yahudilerin yanı sıra Hristiyanların ve Zerdüştlerin de ABD’ye göç etmesine yardımcı olmuştur. İranlı Hristiyanlar ayrıca Avrupa’da iltica başvurusunda bulunabilmek için turist vizesi kullanmakta veya insan kaçakçıları ile anlaşarak ülkeyi terk etmektedir.[21]Danimarka göçmenlik makamlarının 2009 tarihli İran raporuna göre, İran’da “çevrimiçi” olarak din değiştirmek mümkündür. İranlılar, ABD merkezli televizyon kanallarıyla iletişime geçerek dini eğitim, vaftiz sertifikası ve Amerikan kiliselerinden tavsiye mektubu alabilmektedir. Bu gibi misyonerlik faaliyetleri ise yoğun olarak “ev kiliseleri[22]” adı altında örgütlenmekte ve özellikle göç stratejisi için paravan olarak kullanılmaktadır. Landinfo’nun 2011 tarihli raporu, son yıllarda ev kiliselerinin sayısında önemli bir artış eğilimi olduğunu göstermektedir. Bu durum, nispeten yakın zamanda din değiştirenlerin bazılarının “kayıtlı Evanjelik kiliselerine üye olmadıklarını ancak yurt dışındaki Evanjelik ağlarla bağlantılı ev kiliselerine katıldıkları” şeklinde raporlanmıştır.[23]
Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Dini Özgürlük Komisyonu 2025 Yıllık raporuna göre, ocak ayında Ermeni Hristiyan Hakop Gochumyan “sapkın din değiştirme faaliyetlerinde bulunmak” ve “bir Evanjelik Hristiyanlık ağında” liderlik yapmak suçlamasıyla 10 yıl hapse mahkûm edilmiştir. Yine aynı raporun ilerleyen bölümlerinde 60 yaşında Hristiyanlığa geçen Mina Khajavi’nin “Siyonist Hristiyanlığı yaymak” suçundan altı yıl hapis cezasına çarptırıldı belirtilmektedir ve yıllar içerisinde buna benzer pek çok örneğin yaşandığını da vurgulamak gerekmektedir.[24]
Genel olarak İran’ın azınlık hakları konusundaki anayasal çerçevesi etnik Hristiyanların misyonerlik yapmaması ve Müslüman olanları içlerine kabul etmemesi, rejim ile bağlarını korumuş olmaları kapsamında umut vadederken etnik olmayan Hristiyanlar için durum bir hayli zorludur. Etnik olmayan Hristiyan nüfus için İran yönetimin keskin ve net olan çizgisi ile mücadele etmek yıllar içerisinde daha da zorlaşmış ve misyonerlik faaliyetleri aracılıyla göç sürecinde hızlı bir artış yaşanmıştır. İran rejimin kilise liderlerine, Müslümanlara kilise kapılarını kapatmaları, ev kiliseleri kurmamaları ve Müslümanları hedef alan tüm evanjelizasyon faaliyetlerini durdurmaları için güçlü ve ısrarlı baskıları devam etmektedir. İran yönetimi bu faaliyetleri kendi rejimine yönelik ulusal tehdit ve kapsamlı ajanlık faaliyeti olarak değerlendirdiği için bu konudan taviz vermeyeceği aşikârdır.
Ülküm Gözde Gündoğdu, bağımsız araştırmacı yazar olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
[1] Analiz içerisinde İran İslam Cumhuriyeti, kısaca İran olarak kullanılmıştır.
[2] Alıcı, Mehmet. «Sasani İmparatorluğu’nun Erken Döneminde Hıristiyanların Konumu ve İlk Sinodlar.» Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 56:1, 2015: 33-75.
[3] Sa īd Nefīsī, Mesīḥiyyet der Īrān tā Ṣadr-i İslām (Tahran: İntişārāt-ı Esāṭīr, 1383/2005), ss.11, 15-16
[4] Erken dönem Hıristiyan tarihinde Addai Doktrini olarak bilinen anlatıya göre İsa’nın yaşadığı çağda Urfa kralı Abgar, İsa Mesiḥ’e bir heyet göndermiştir. Bunun üzerine İsa Mesih de misyon hedefini orada yürütecek Addai’yi heyetle ona göndermiş ve bölgede Hıristiyanlık hızla yayılmaya başlamıştır. Bununla birlikte, tarihsel veriler ışığında bakıldığında, Hıristiyanlık’ı kabul eden Edessa kralının 177-212 yılları arasında hüküm süren VIII. Abgar olduğu anlaşılmaktadır. Detaylı Bilgi için: Alıcı, Mehmet. «Sasani İmparatorluğu’nun Erken Döneminde Hıristiyanların Konumu ve İlk Sinodlar.» Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 56:1, 2015: 33-75.
[5]W. Baum & D. W. Winkler, The Church of the East: A Concise History, İng. terc. M. Henry (Londra: Routledge, 2003), ss.7-8, 12; Sebastian Brock, “The Church of the East in the Sasanian Empire up to the Sixth Century and Its Absence from the Councils in the Roman Empire,” Syriac Dialogue: First NonOfficial Consultation on Dialogue within the Syriac Tradition (Vienna: Pro Oriente, 1994) içinde, s.71; Christopher Buck, “The Universality of the Church of the East: How Persian was Persian Christianity?” The Journal of the Assyrian Academic Society 10:1 (1996), s.57.
[6]Sivrioğlu, Ulaş Töre. «Sasani İmparatorluğu Döneminde İran, Mezopotamya ve Kafkasya’da Hıristiyanlık ve Hıristiyanlar.» Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 3 (10), 2016: 20-77.
[7] Yıldırım, Nimet. «Eski İranda Dinler ve Dinsel İnanışlar-II.» A Journal of Oriental Studies, 2010/1: 5-26.
[8] Report on International Religious Freedom: Iran. Foreign Assistance, Humanitarian Affairs and Religious Freedom, ABD: United States Department of State, 2022
[9] Report on International Religious Freedom: Iran. Foreign Assistance, Humanitarian Affairs and Religious Freedom, ABD: United States Department of State, 2022.
[10] Hristiyanlığı Ermenilere ilk tanıtanlar olduklarına inanılan, İsa Mesih’in havarileri Taday ve Bartalmay’a dayanarak Ermeni Apostolik Kilisesi adını alan ulusal kilise, Batılı kaynaklarda (Ermeni kilisesinin kurucusu olan Aziz Gregor’a atfen) Gregoryen adıyla da anılır.
[11] İhvan, M. (1395). Kukuk-i Ekaliyetha Der Hukuk-i Beynelmilel ve Cumhuri-yi İslami-yi İran. Feslname-yi Mutalaati-yi Sıyanet Ez Hukuk-i Zenan, 2(4), 50-70.
[12] Reşidbegi, Z. (1391). “Der Amedi Ber Vaziyet-i Tarihi, İctimai ve Dini-yi Eramene-yi İran”. Goftugu-yi Dini-yi İslam ve Mesihiyet-i Ermeni, Zemistan, 1-15.
[13] Nadiri, A. (1382). “Gozarişi Ez Vaziyet-i Eramene Der İran”. Ahbar-ı Edyan, 1, 47-55.
[14] Ermenistan şehircilik bakanlığının Ulusal Mimari Müze Enstitüsünde 29 Şubat’ta “Yeni Culfa” konferansı düzenlendi. Birçok araştırmacının katıldığı konferansta konuşan araştırmacı Şahen Hovsepyan, İran İslam Cumhuriyeti’nin 480’i Ermenilere ait olmak üzere yaklaşık 600 kilise olduğunu dile getirmiştir. https://www.ermenihaber.am/tr/news/2016/03/01/%C4%B0ran-Yeni-Culfa-Ermeni-Kilise/77442 [Accessed on 10 July 2025]
[15] Erol, Su. «Doğu Süryani Kilisesi Tarihi Çerçevesinde İran Asuri-Keldanilerine Genel Bir Bakış.» Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2011 (IV-16): 129-137.
[16] VALOGNES, Jean-Pierre (1994). Vie et Morts des Chrétiens d’Orient: Des Origines à
Nos Jours, Paris: Fayard.
[17] Erol, Su. «Doğu Süryani Kilisesi Tarihi Çerçevesinde İran Asuri-Keldanilerine Genel Bir Bakış.» Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2011 (IV-16): 129-137.
[19] Sanasarian, E. (2000). Religious Minorities in Iran. United Kingdom: Cambridge University Press.
[20]Report Iran: Christians and Converts. General information on Christians, Norway: Landinfo Country of Origin Information Centre, 2011
[22] “Ev cemaati” veya “ev kilisesi” terimi, misafirlerini veya takipçilerini dua etmeye, İncil okumaya veya çalışmalara katılmaya davet eden özel bir kişi veya din görevlisini ifade eder. Bu faaliyet İran makamları tarafından kayıtlı veya onaylanmış kabul edilmemektedir.
[23] Report Iran: Christians and Converts. General information on Christians, Norway: Landinfo Country of Origin Information Centre, 2011
[24] U.S. Commıssıon On Internatıonal Relıgıous Freedom 2025 Annual Report. Annual Report, Washington, DC: U.S. Commıssıon On Internatıonal Relıgıous Freedom, 2025.