Zohran Mamdani, New York belediye seçimlerini kazandı. Türkiye’de ve dünyada birçok çevre, Mamdani’yi Batı’da yükselen faşizm ve ırkçılığa karşı beklenen lider ve bir kurtarıcı edasıyla karşıladı.
Fakat bu coşku, Türkiye’deki bazı sol liberal ve muhafazakâr çevrelerin Mamdani’nin bazı görüşlerini keşfetmeleri sonrası yerini hayal kırıklığına bıraktı.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Mamdani gibi siyasetçileri kendi siyasal kontekstleri içerisinde değerlendirmek gerekir.
Dolayısıyla New York gibi farklı kültürlerin ve kimliklerin bir araya geldiği, göçmen oranının yüksek olduğu bir şehirde Mamdani gibi bir ismin seçimleri kazanmasını çok garipsememek gerekir. Bu bir ilk de değil; Londra’da Sadiq Khan gibi bir örnek de mevcut.
Mamdani’nin bu başarısının arka planındaki birkaç temel faktör belirleyici oldu. Birinci faktör olarak Trump’ın iktidara geldikten sonra uyguladığı baskıcı politikalara karşı büyük metropollerde oluşan tepki bulunmaktadır.
İkinci faktör ise İsrail’in Gazze’deki soykırımına ABD’nin verdiği desteğe göçmenler ve antisyonist Yahudiler arasında yükselen tepkiyi saymalıyız.
Bütün bunların üzerine, ABD’de uygulanan neoliberal vahşi kapitalizmin yıkıcı etkilerinin küresel ekonomik krizle birleşerek özellikle büyük metropollerde oluşturduğu ağır ekonomik sonuçları da eklemek gerekir.
Ama Mamdani’nin bu başarısının Batı siyasetinde kendisini tekrar edeceğini ve ulusal boyutta belirleyici olacağını beklememek gerekir.
Zira Batı siyasetinde bugün belirleyici olan temel yönelim, yükselen aşırı sağ, ırkçılık ve içe kapanma gibi dinamiklerdir.
Bundan dolayı Mamdani gibi isimlerin başarısı lokal düzeyde kalmaya mahkûm gibi gözüküyor. Zira bu isimler çok güçlü bir akıntıya karşı kürek çekiyorlar ve başarılarının yerel boyutların ötesine geçmesi mevcut uluslararası konjonktürde pek mümkün değil.

