back to top
Pazartesi, Kasım 17, 2025
Ana SayfaFokusFOKUS | Trump’ın İlk 100 Günü

FOKUS | Trump’ın İlk 100 Günü

Trump bugün (29 Nisan 2025) itibarıyla makamdaki ilk 100 gününü tamamlıyor. Bu süreçte yaptıklarını Michigan’daki bir mitingde anlatacak. Bunun aynı zamanda oldukça geniş katılımlı bir miting olması bekleniyor. Bakıldığında Trump, ikinci dönemindeki bu 100 günlük periyotta gerçekten bir fırtına estirdi. Birçok tartışmalı karara imza attı. Zaten bunun sebebi de tam olarak, bunların kasıtlı olarak ilk 100 gün içinde yapılmasıydı. Bu süre zarfında yaptıklarını “ilk 100 gün icraatları” olarak sunma planı hep vardı.

İlk 100 Günün Sembolik Önemi ve ABD’de Başkanlık Yetkileri

Franklin Roosevelt’ten beri Amerikan başkanlarının ilk 100 gün icraatları hep sembolik bir önem taşıyor. Başkanlar özellikle makama gelir gelmez bir önceki yönetimden farklarını ortaya koymak için birçok konuda hızlı ve keskin aksiyonlar alma eğiliminde olabiliyorlar. Trump da bunu ikinci döneminde oldukça açık bir biçimde ortaya koydu.

Öncelikle Amerikan başkanının anayasal yetkileri böyle bir şeye izin veriyor. Bakıldığında Amerikan başkanının yetkileri oldukça geniştir. Dahası geniş yorumlanmaya açık tarafları da vardır. Bu tür bir anayasal arka plan, kimi başkanlara “emperyal başkanlık” (imperial presidency) denilen bir yönetim tarzı ortaya koymasına da müsaade etmiştir. Buna göre birçok konuda hızlı ve efektif şekilde politika yürütebilen başkanlar adeta bir imparator gibi hareket etmiştir. Zaten mevcut başkanlık sistemi, kararnameler aracılığıyla başkana federal hükümet aygıtı üzerinde oldukça etkili olabileceği bir zemin sunuyor.

Rekor Sayıda Kararname

Trump’ın ilk 100 gününe baktığımızda, ilk dönemindeki icraatlarının da ötesine geçen spektaküler kararlara imza attığını söylemek mümkün. Göçmen politikasından dış yardımlara, tarife kararlarından federal devlette tasarrufa kadar birçok alanda sarsıcı denilebilecek kararlar aldı. Bunların bir kısmını da Oval Ofis’te basın önünde yaparak işin gösteri kısmını da ihmal etmedi. Gelinen noktada Trump, ilk 100 gün itibarıyla 142 başkanlık kararnamesi imzalayarak bu alanda bir rekora imza attı. Bu sayı, kimi Amerikan başkanının görev süresi boyunca imzaladığı kararnamelerden bile fazla. Yukarıda da belirtildiği gibi, başkanların göreve gelir gelmez fark yaratma motivasyonu ve sistemin buna izin vermesi böyle bir durumun ortaya çıkmasının en büyük sebeplerinden.

Trump ise ikinci dönemine ilk döneminden daha güçlü bir şekilde başladı. Hem halk oyu hem delege sayısı itibarıyla başkanlık yarışını önde bitirdi. Ayrıca kongredeki Cumhuriyetçi çoğunluk da cabası. Bu anlamda Trump, büyük bir politik sermayeyle hareket etti. Hatta kendisinde “büyük bir yetkinin” olduğunu hep vurguladı. Yine bir röportajında, ilk döneminde kendisini Washington DC’ye gelen bir New Yorklu olarak gördüğünü söylerken bu sefer daha tecrübeli olduğunun altını da çizdi.

Bakıldığında Trump, siyasetin gösteri tarafını da önemseyen ve seven bir tarza sahip. Geleneksel medyayla çatışmasından dolayı kendi reklamını kendi yapmayı da alışkanlık hâline getirmiş bir siyasetçi. En büyük “ürünün” kendisi olduğu bilinciyle bütün kampanyalarında kendi şahsıyla ön plana çıktı. Bunda da başarılı olduğunu söylemek mümkün. Neticede iki defa başkan seçilebildi. Yine ona yönelik eleştiriler de hep kişiliğinden kaynaklanan noktalara yönelikti. Trump bu tarz eleştirileri bile kendi lehine olabilecek şekilde kullanmayı artık bir beceri hâline getirmiş biri.

Dış Politika: Büyük Sözler ve Sonu Getirilmeyen Hamleler

Trump, Michigan’da yapacağı mitingde ilk 100 gününü değerlendirecek. Tabii kendine has üslubuyla ortaya bir başarı hikayesi sunmaya çalışacak. Zaten şimdiye kadarki bütün kararlarını da “ilk 100 günde Trump etkisi” stratejisi bağlamında aldı. Ancak aldığı kararları objektif olarak değerlendirecek olursak Trump’ın dış politikadaki eylemleri, iç politikayla kıyaslandığında daha tartışmalı oldu. Trump, Gazze planından Ukrayna ateşkes görüşmelerine, tarife kararlarından Grönland’ın ilhakına kadar birçok meselede “ucuz zafer” elde edip birçok hamlesinin sonunu getirmedi. Dış politika alanında görece daha rahat hareket edebildi. Çünkü Amerikan gücüne yaslanmanın rahatlığı ve kamuoyunun dış politikayı daha az takip etmesi gibi faktörler altında hareket etti. Bu anlamda, eylemleriyle sık sık ABD’nin gücünü ve saygınlığını yeniden kazandırdığına yönelik bir algı yaratmaya çalıştı.

İç Politika: Tasarruf ve Sözünü Tutma Vurgusu

İç politikaya gelince Trump daha çok federal hükümette tasarruf ve etkinlik temasını merkeze aldı. Bu anlamda Elon Musk’ın Hükümet Verimlilik Departmanı’na (DOGE) biraz fazla alan açtı ve arkasında durdu. Yine federal hükümet tarafından fonlanan kurumlarda çift cinsiyetin baz alınmaması durumunda fonların kesileceği kararlar aldı. Üniversiteler başta olmak üzere birçok eğitim kurumunda son yıllarda yükselişte olan “woke” ideolojisini törpüleyecek hamlelerde bulundu. Yine yasa dışı göçmenlere yönelik sınır dışı etme gibi uygulamalara hız vermeye çalıştı.

Tüm bunlar Amerikan iç siyasetinde uzun süredir “beyaz kimlik siyaseti” olarak tanımlanabilecek bir toplumsal dalganın şikâyet ettiği konulardı. Bu anlamda Trump, mitingde “sözümü tuttum” söylemini merkeze alacaktır. Göreve başlama konuşmasında altını çizdiği gibi “Amerika’nın altın çağı başladı” söylemini ne denli yerine getirdiğini muhtemelen biraz da abartılı bir şekilde kamuoyuna izah etmeye çalışacaktır.

Sonuç olarak Trump’ın ikinci başkanlık döneminin ilk 100 gününe bakıldığında iç politika ve dış politikada farklılaşan ve muğlak bir karne ortaya koyduğunu söylemek mümkün. Dış politikada bir konuya en üst perdeden giriş yaparak sonunu getirmeme gibi bir eğilim ön plana çıkarken, iç politikada karşısındaki cephenin tepkisini çeken ama dış politikadaki kadar sansasyonel olmayan hamleler öne çıktı. Trump’ın yaptıklarını büyük bir başarı gibi sunmaya çalışacak olması da tarzını düşündüğümüzde sürpriz olmayacaktır.

Bekir İlhan, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.
Bekir İlhan
Bekir İlhan

Bekir İlhan, University of Cincinnati’de Siyaset Bilimi alanında doktora çalışmalarına devam etmektedir. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde 2015’te tamamladı. Yüksek lisans derecesini Sabancı Üniversitesi Siyaset Bilimi alanında 2018’de aldı. Çalışma alanları arasında uluslararası güvenlik, savaş, askeri strateji ve caydırıcılık teorisi gibi konular yer almaktadır. Türkiye Araştırmaları Vakfı’nda araştırmacı olarak çalışmaktadır.
E-posta: bilhan@www.turkiyearastirmalari.org

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments