Gençlik Yılları: Ailenin Gölgesinden Doğan Azim
Giorgia Meloni, 15 Ocak 1977’de Roma’da, işçi sınıfının yoğun yaşadığı Garbatella semtinde dünyaya geldi. Babası Francesco Meloni bir vergi danışmanıydı ancak Meloni henüz bebekken aileyi terk edip Kanarya Adaları’na yerleşti. Annesi Anna ve ablası Arianna tarafından büyütülen Giorgia, baba yokluğunun getirdiği ekonomik ve duygusal zorluklarla erken yaşta yüzleşmek zorunda kaldı. İleriki yıllarda babasıyla bağlarını tamamen kopardığını ve ölüm haberine dahi kayıtsız kaldığını itiraf edecekti. Meloni’ye göre bu travmatik deneyim onu “savaşçı” bir karaktere büründürdü. Özellikle de erkek egemen İtalyan siyasetinde ayakta kalma azmini perçinledi. Nitekim genç Giorgia, ailesine destek olabilmek için daha okul çağındayken bakıcılık ve gece kulübünde barmenlik gibi işler üstlendi. Meloni’nin “Hayat hakkında bildiklerimi parlamentoda çalışırken değil, bar tezgâhının arkasında öğrendim.” sözleri, onun gerçek dünyayı genç yaşta tanıdığını gösteriyordu.
Görsel 1: Meloni’nin Gençlik Yıllarına Ait Bir Fotoğraf

Kaynak: Lifestory Press, (2024).
Meloni’nin siyasete ilgisi, 1990’ların başındaki çalkantılı İtalya ortamında gelişti. 1992 yılında Sicilya mafyasına karşı savaşan yargıçlar Giovanni Falcone ve Paolo Borsellino’nun ardı ardına suikastlara kurban gitmesi, İtalyan toplumunu derinden etkiledi. Aynı dönemde patlak veren Temiz Eller yolsuzluk soruşturmaları, eski siyasi düzeni sarstı. Bu ortam içerisinde, 1992’de İtalya’nın köklü neo-faşist partisi İtalyan Sosyal Hareketi’nin gençlik kolu olan Gençlik Cephesi’ne katılması, Meloni’nin siyasi yolculuğunun ilk adımı oldu. Bu seçim, Meloni’yi İtalya’nın post-faşist siyasi geleneğinin içine doğrudan yerleştirdi. İtalya’nın post-faşist siyasi geleneği, Mussolini’nin 1945’teki ölümünden sonra şekillenen faşist mirası doğrudan reddetmeyen ancak bunun yanında demokratik siyasal sisteme entegre olmayı amaçlayan ideoloji olarak tanımlanabilmektedir. Bu gelenek 1946 yılında kurulan İtalyan Sosyal Hareketi (Movimento Sociale Italiano, MSI) ile başladı. Meloni, daha sonraları bu partinin yeni yapılanmasında siyaset hayatına devam edecekti.
Genç Meloni, bu çevrede dönemin tartışmalı tarihi figürü Benito Mussolini’ye sempatiyle bakan açıklamalarıyla dikkat çekti. 1996’da henüz 19 yaşındayken katıldığı bir televizyon röportajında Mussolini için “O, İtalya için her şeyi yapan iyi bir politikacıydı.” dedi. İkinci Dünya Savaşı’nı yaşamamış yeni bir neslin mensubu olan Meloni, İtalya’nın faşist geçmişine karşı genel kabullere meydan okuyan bu tutumuyla övgü ve eleştirileri bir arada üzerine çekti. İkinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte İtalya kaybedenler kulübünün faşist bir devleti olarak tarihe geçmişti. İtalya kaybedince, faşizm de kaybetti. Savaş sonrası düzende İtalyan’da faşizm, uzun süre sessiz bir şekilde toplumun bir kenarında varlığını korudu.
Görsel 2: Meloni ve Mussolini’nin Temsili Benzetilmesi

Kaynak: PeoplesWord, (2022).
Siyasete Adım Atışı
Meloni, 1990’ların başından itibaren yer aldığı post-faşist hareket içinde hızla sivrildi. İtalyan Sosyal Hareketi 1995 yılında kendini feshedip Ulusal İttifak (Alleanza Nazionale, AN) adıyla merkez sağ çizgide yeniden yapılandı. Partinin feshedilmesinin ardında Soğuk Savaş’ın bitmesi, yolsuzluklar sonucu İtalya siyasal sisteminin çökmesi gibi nedenler yer aldı. Ayrıca İtalyan Sosyal Hareketi, Mussolini’nin fikirlerini savunanlar tarafından kurulmuştu. Dolayısıyla neo-faşist bir çizgiye dayanıyordu. Lakin Avrupa’nın yeni siyasi ikliminde aşırı sağ partilerin kendilerini kabul ettirebilmek için ‘imaj değiştirme’ gerekliliği de bulunuyordu. Parti kendini feshederek Ulusal İttifak içerisinde daha makul bir sağ çizgide siyaset izlemeye başladı. Bu yeni dönemde, Meloni partinin gençlik organizasyonlarında aktif roller üstlendi. “Önce İtalya” (Prima l’Italia) gibi milliyetçi sloganlarla lise ve üniversitelerde örgütlenen Student Action (Azione Studentesca) adlı öğrenci hareketinde gösterdiği enerji sayesinde 1996’da bu oluşumun ulusal sorumlusu oldu. Henüz 19 yaşında üstlendiği bu görev, onun liderlik becerilerini sergilediği ilk platformdu. Meloni’nin çalışma arkadaşları ona bitmek tükenmek bilmeyen enerjisinden dolayı yarı alaycı bir şekilde “çalışkan bir deli” lakabı takmışlardı.
Meloni, 21 yaşına geldiğinde, siyasetteki kararlılığı onu yerel yönetime taşıdı. 1998 yılında Roma il meclisine Ulusal İttifak üyesi olarak seçilerek ilk resmi siyasi görevine başladı. 2002’ye dek sürdürdüğü bu il meclisi üyeliği görevi, Meloni’ye hem yerel düzeyde siyaset deneyimi kazandırdı hem de adını geniş kitlelere duyurma fırsatı sağladı. 2000’li yılların başında Meloni’nin yıldızı geleneksel merkez sağ siyasette de parlamaya devam etti. 2004’te Ulusal İttifak’ın gençlik teşkilatı Gençlik Eylemi’nin (Azione Giovani) ulusal başkanı seçilmesi, onu ülke çapında tanınan bir genç politikacı haline getirdi. Bu konumda, dönemin tecrübeli sağ politikacıları ile yakın çalışma fırsatı buldu ve partinin gençlik politikalarını şekillendirdi. Meloni’nin sivrilen profili, onu kısa süre sonra ulusal parlamentoya taşıdı. 2006 genel seçimlerinde, henüz 29 yaşındayken Ulusal İttifak listesinden İtalyan Meclisi’ne seçildi.
Görsel 3: Meloni’nin Siyaset Yaptığı Gençlik Yılları

Kaynak: NDTV, (2024).
Parlamento kürsüsüne adım atan Meloni, bu noktada modern İtalyan siyasetinde alışılmadık bir profile sahipti; genç, kadın ve açık sözlü bir sağ milliyetçi. Nitekim Başbakan olduğunda “Ben bir kadınım! Bir anneyim! İtalyanım! Hristiyanım!” (“Io sono Giorgia, sono una madre, sono italiana, sono cristiana!”) demesi basının dikkatini oldukça çekmişti. Öyle ki, Meclis’teki ilk yıllarından itibaren, dönemin siyasetçileri arasında kısa boylu sarışın bir kadın olarak dikkat çekebilmek için sesini yükseltmesi gerekse de bu mücadeleci üslup onu sağ tabanda daha da popüler hale getirdi.
Meloni’nin ulusal çapta gerçek çıkış anı, Silvio Berlusconi liderliğindeki merkez sağ bloğun 2008’de iktidara gelmesiyle yaşandı. Berlusconi’nin Özgürlükçü Halk koalisyonu (Popolo della Libertà) seçimleri kazandığında, 31 yaşındaki Meloni, kabinenin en genç üyesi olarak Gençlik Bakanı koltuğuna oturdu. Bu atama ile Meloni, İtalya tarihinde II. Dünya Savaşı sonrasında görev alan en genç bakan unvanını kazanmış oldu. Meloni, 2008-2011 arasındaki bu görev süresinde gençlik politikaları, spor ve sosyal aktiviteler alanında çalışmalar yürüttü ve kendini icraat makamında ispatlama fırsatı buldu.
Görsel 4: Meloni ve Berlusconi (2008)

Kaynak: BBC, (2022).
2012 yılı, Meloni’nin siyasi kariyerinde bir dönüm noktası oldu. Berlusconi’nin partisi içinde erimek istemeyen Meloni, kendi yolunu çizmeye karar verdi. Aralık 2012’de, eski Ulusal İttifak kadrolarından Ignazio La Russa ve Giulio Crosetto ile yeni bir siyasi hareketin temellerini attı: İtalya’nın Kardeşleri. Partinin adı, İtalyan milli marşının ilk dizelerinden alındı.
Görsel 5: İtalya’nın Kardeşleri Partisinin Amblemi

Amblemi ise Meloni’nin köklerine sadakatini vurgular biçimde eski İtalyan Sosyalist Hareketi’nin üç renkli alev sembolünü içeriyordu. Ancak yeni parti ilk başta siyasetin periferisinde kaldı. 2013 genel seçimlerinde %2 gibi düşük bir oy oranıyla birkaç milletvekili çıkarabildi. 2014’te İtalyan Kardeşleri Partisinin genel başkanlığına seçilen Meloni, partisini adım adım büyütmeye girişti. 2016’da Roma belediye başkanlığına aday oldu. %20 oy aldı fakat seçimi kaybetti.
Meloni’nin asıl sıçrama ise 2018 genel seçimlerinden sonra gelecekti. O seçimde İtalya’nın Kardeşleri’n oylarını %4’e yükseltti ve parlamento grubunu kayda değer biçimde genişletti. Yine de Parti, 2018 seçimleri sonrası kurulan popülist Beş Yıldız Hareketi-Lig hükümetine katılmamayı seçerek muhalefette kaldı. Bu karar Meloni için riskli görünse de ileride büyük avantaj sağlayacaktı. Zira 2018-2021 arasında İtalya üç farklı hükümet denedi. Meloni ise partisini bu süreçte güvenilir bir muhalefet alternatifi olarak konumlandırdı. Özellikle 2021’de teknokrat Mario Draghi’nin geniş koalisyon hükümetine İtalyan’ın Kardeşleri dışında tüm partiler dahil olunca, Meloni kendini “ülkenin tek gerçek muhalefeti” olarak tanımladı.
2022 yılına gelindiğinde, İtalya siyasi bir değişim rüzgârına hazırlanıyordu. Ekonomik sorunlar ve iç çekişmeler Draghi hükümetinin de ömrünü kısaltmış, Temmuz 2022’de Draghi istifa ederek erken seçim kararı alınmıştı. Artık ana muhalefet lideri konumundaki Meloni, sağ siyasi alanın doğal adayı haline geldi. Matteo Salvini’nin Lig’i ve Berlusconi’nin Forza Italia’sı, Meloni liderliğinde bir ittifakta buluşmaya razı oldu. Bu sağ bloğun kampanya sloganı “Önce İtalya ve İtalyanlar” (Prima l’Italia e gli Italiani) şeklindeydi. Seçim kampanyasında Meloni, partisinin neo-faşist kökenlerine dair sorulara “tarihin o sayfasını kapattıklarını” ifade ederek yanıt verdi ve asıl önceliklerinin ulusal egemenlik, güvenlik ve refah olduğunu vurguladı. 25 Eylül 2022’de sandıklar açıldığında, İtalya seçmeninin rekor düzeyde düşük katılımla (%64’ün altında) da olsa Meloni’ye iktidar vizesi verdiği ortaya çıktı. İtalya’nın Kardeşleri oyların yaklaşık %26’sını alarak ülkenin en büyük partisi oldu. Sağ ittifak toplamda oyların %44’ünü elde etmesine rağmen karma seçim sistemi sayesinde her iki mecliste de rahat bir çoğunluk kazandı. İtalya, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa kökeni doğrudan post-faşist harekete uzanan bir lideri başbakanlığa taşıdı. 22 Ekim 2022’de yemin ederek görevi devralan Giorgia Meloni, ülkenin ilk kadın başbakanı unvanını da elde etti.
Görsel 6: Seçim Sonrası Meloni

Kaynak: Anadolu Ajansı, (2022).
“Tanrı, Vatan, Aile” Üçgeninde Siyaset
Meloni’nin siyasi çizgisi, ulusal muhafazakârlık ile popülist söylemin iç içe geçtiği bir ideolojik bütünlük sergiledi. Kendisi, köklerini “post-faşist” olarak nitelendirse de bugünün kavramlarıyla daha ziyade milliyetçi, egemenlikçi ve toplumsal muhafazakâr bir lider portresi çizmektedir. Sıklıkla dile getirdiği “Tanrı, vatan ve aile” vurgusu, ideolojisinin omurgasını özetler niteliktedir. Bu motto aslında İtalya’da 20. yüzyılın ilk yarısında kullanılmış bir slogan olup faşist geçmişle çağrışım yapsa da Meloni bunu çağdaş bir bağlama oturtarak adeta yeniden marka haline getirdi. 2019 yılında Roma’daki ünlü Piazza San Giovanni meydanında gerçekleştirdiği mitingde coşkulu kalabalığa “Biz Tanrı’yı, vatanı ve aileyi savunacağız” diye haykırırken, göçmenlerin kontrolsüz girişini, eşcinsel evlilik ve evlat edinme taleplerini ve küreselciliği hedef tahtasına koydu. Ona göre geleneksel aile yapısı toplumun temelidir ve “küresel solun” dayattığı LGBT hakları ya da toplumsal cinsiyet teorileri gibi akımlarla aşındırılmaktadır. Nitekim 2022 seçimleri öncesi İspanya’daki muhafazakâr Vox partisinin mitinginde yaptığı konuşmada “Doğal aileye evet, LGBT lobisine hayır! Geleneksel değerlere evet, cinsiyet ideolojisine hayır! Brüksel’in bürokratlarına hayır!” şeklindeki çıkışı İtalya’da liberal çevrelerde endişe oluşturdu. Meloni bu sözleriyle, bir yandan Katolik inancın ve aile değerlerinin sarsılmaz savunucusu olduğunu ilan ederken, diğer yandan Avrupa Birliği kurumlarının ulusal kimlikleri zayıflattığı fikrini de sahipleniyordu. Meloni’nin Avrupa Birliği ve küresel düzene ilişkin söylemi “Egemen ulusların Avrupası” anlayışına dayanmaktadır. Partisinin programında “halkların çıkarlarına dayalı, ulusların Avrupası” hedefi dile getirilirken, Brüksel’e devredilen yetkilerin geri alınması ve birliğin daha gevşek, ulus-devlet odaklı bir çerçeveye oturtulması gerektiği savunuldu.
Görsel 7: Meloni, Avrupa Birliği Toplantısında

Kaynak: The New York Times, (2024).
Meloni’nin göç politikaları konusundaki sert tutumu da onun sloganlaştırdığı ana temalardan biridir. Akdeniz üzerinden gelen kontrolsüz göç dalgalarını, İtalyan toplumunun güvenliği ve demografik yapısı için bir tehdit olarak görmektedir. Seçim kampanyalarında “deniz ablukası” önerisi getirerek, Kuzey Afrika’dan kalkan kaçak göçmen teknelerinin İtalya kıyılarına ulaşmadan durdurulması gerektiğini savundu. İktidara geldikten sonra da insani yardım gemilerinin limanlara kontrolsüz şekilde yanaşmasını engelleyen sıkı tedbirler aldı. Bu kararlılık, onu destekleyen milliyetçi kesimce egemenlik mücadelesinin bir parçası olarak alkışlandı.
Türkiye-İtalya İlişkilerine Bakışı
2022 sonrası Başbakan Meloni’nin Türkiye’ye yaklaşımı, gençlik yıllarından oldukça farklıydı. Devlet yönetme sorumluluğu, ideolojik sertliği törpüleyerek yerini realist bir diplomasiye bıraktı. Meloni hükümeti, göreve gelir gelmez Ankara ile yapıcı diyaloğu sürdürme niyetinde olduğunu gösterdi. Nitekim Meloni, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilk temaslarını uluslararası zirvelerin kuluçka ortamında kurdu ve kısa sürede karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki geliştirdi. Ekim 2022’den 2024’e dek Meloni ve Erdoğan çeşitli vesilelerle defalarca bir araya geldi. 2024 sonu itibarıyla Meloni’nin iktidara gelişinden sonra iki liderin sekiz kez görüşmüş olması ilişkilerin yoğunluğunu ortaya koymaktadır. Roma ve Ankara arasındaki diplomasi, ikili ticaret, enerji iş birliği, savunma sanayii ortaklıkları gibi somut alanlara odaklandı.
Görsel 8: Meloni ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Görüşmesi (2023)

Kaynak: TRT Haber, (2023).
Meloni, Türkiye’nin Akdeniz’deki rolünün ve NATO müttefiki olarak stratejik öneminin farkındaydı. İtalya’nın geleneksel olarak yapıcı ve dengeli Türkiye politikasını tamamen tersine çevirmek yerine, kendi çizgisini bu politika ile harmanlamayı seçti. Öyle ki, iktidarında İtalya’nın resmî pozisyonu halen Türkiye’nin AB sürecine kapıları kapatmaktan ziyade, reformlara bağlı olarak ilerleyebileceği yönündedir. İtalya, Meloni döneminde Türkiye’nin AB içinde eleştirilmesine karşı yapıcı tutumunu tam kaybetmedi. Örneğin Ankara’ya yönelik sert yaptırımların gündeme geldiği bazı durumlarda, Roma yine yatıştırıcı bir rol oynadı. Bunun altında, Türkiye’nin özellikle Akdeniz’deki ağırlığı ve İtalya’nın bu bölgedeki çıkarlarının örtüşmesi yatmaktadır. Başbakan Meloni, bir zamanlar “İslamcı rejim” diye sert ifadelerle eleştirdiği Ankara ile şimdi mülteci akınlarının durdurulması, Libya’da istikrarın sağlanması veya enerji güvenliği gibi konularda aynı masada çözümler aramaktadır.

