Bugün, 15 Temmuz darbe girişiminin dokuzuncu yıldönümü. FETÖ’nün tasfiyesi, Türkiye’nin demokrasi tarihi açısından en önemli dönüm noktalarından biri oldu. Bu yapının etkisiz hale getirilmesi; savunma sanayiinden PKK terör örgütüyle mücadeleye kadar birçok alanda Türkiye’nin elini rahatlattı ve ülkemiz bu alanlarda tarihinde görülmemiş atılımlar gerçekleştirdi. Zira FETÖ, tıpkı PKK gibi Türkiye’nin ayağına vurulmuş bir prangaydı.
Türkiye’nin, çevresindeki emperyalistlerin cetvelle sınırlarını çizdiği suni ulus devletlerden biri olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu toprakların taşıdığı tarihi miras ve sahip olduğu potansiyel çok yüksek. İşte bu potansiyelin farkında olan emperyalistler, Türkiye’nin yeniden ayağa kalkmasını engellemek için tarih boyunca türlü prangalar üretmeye çalıştılar. FETÖ de bu prangalardan biriydi.
FETÖ’yü diğer konvansiyonel terör örgütlerinden ayıran en önemli özellik, doğrudan devlete sızması ve yaptığı eylemleri üstlenmemesiydi. Bir paralel devlet yapılanması gibi hareket eden bu yapı, Türkiye’nin yeniden güçlenmesini içeriden sabote etmeyi amaçlıyordu. FETÖ içeriden, PKK dışarıdan Türkiye’nin ilerlemesini durdurmak için elinden geleni yaptı.
Uzun yıllar boyunca terörle mücadelede ve savunma sanayindeki kritik atılımlar, FETÖ’nün içerideki sabotajlarıyla engellendi. Ancak bu yapının tasfiyesi, Türkiye’nin önünü açtı. Geçtiğimiz dokuz yıl, PKK terörüyle mücadelede kazanılan başarılar, dış politikada atılan stratejik adımlar ve savunma sanayinde gerçekleşen büyük sıçramayla bu gerçeği açıkça ortaya koymuştur.
Bu açıdan bakıldığında, 15 Temmuz sadece Türkiye Cumhuriyeti tarihinin değil, aynı zamanda Türk tarihinin en önemli kırılma noktalarından biri olarak tarihe geçmiştir. Bu noktada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde milletimizin darbeye karşı gösterdiği direniş, yaptığı fedakârlık, verdiği şehitler ve gazilerimiz en büyük övgüyü hak etmektedir.
