Avusturya’da 29 Eylül 2024 tarihinde genel seçimler gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, ancak 4 Mart tarihinde yeni hükümet kurulabilmiştir. Seçimde büyük sürpriz olmamış ve seçim beklenilen şekilde sonuçlanmıştır. Avrupa’da popülist ve aşırı sağ partilerin 1990’lı yıllarda yükselmesine öncülük eden FPÖ (Avusturya Özgürlükçü Partisi), büyük bir atılım gerçekleştirerek birinci parti konumuna gelmeyi başarmıştır. Resmileşen sonuçlara göre %28,8 oy oranıyla FPÖ birinci, %26,3 ile muhafazakâr Halkçı Parti ÖVP ikinci, %21,1 ile Sosyal Demokrat Parti SPÖ üçüncü, %9,1 ile liberallerden oluşan NEOS dördüncü, %8,2 ile Grüne (Yeşiller) beşinci ve %2,4 ile komünist KPÖ altıncı parti olmuştur.
Bu sonuçlar aynı zamanda Avusturya’yı uzun koalisyon görüşmeleri beklediğinin işaretidir. Avusturya’da 1970’li yıllardan beri tek başına hükümet kurabilecek oy oranına ulaşan bir siyasi parti olmadı. Avusturya’nın efsanevi şansölyesi olarak kabul edilen sosyal demokrat Bruno Kreisky, 1971 yılındaki erken genel seçimleri mutlak vekil üstünlüğünü ele geçirecek şekilde kazandıktan sonra 24 Mayıs 1983 yılına kadar tek başına iktidarda kalmayı başaran son şansölye olmuştur. O tarihten itibaren gerçekleşen seçimlerde hiçbir siyasi parti tek başına hükümet kurabilecek oy oranına ulaşamamıştır. Eylül 2024 yılındaki genel seçimlerde benzer şekilde sonuçlanarak seçimi kazanması beklenen popülist ve aşırı sağ parti FPÖ seçimlerden birinci parti olma başarısını göstermiş, fakat Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen kendisine hükümeti kurma yetkisini tevdi etmek istememiştir.
Seçim Haritası: Partilerin Oy Dağılımı
Seçim sonuçlarına bakıldığında FPÖ lideri Kickl’in hükümeti kurma yetkisinin kendisine verilmesi beklentisinde olmasında pek de haksız olmadığı görülmektedir. Kickl partisi FPÖ’nün oylarını %16,2’den %28,8’e yükselterek birinci parti konumuna getirmeyi başarırken Şansölye partisi olarak seçimlere giren muhafazakâr ÖVP’nin oyları %37,5’ten %26,3’e gerileyerek ikinci parti konumuna düşmüştür. Uzun süre Avusturya’nın birinci partisi olan ama 2000’li yıllardan itibaren büyük oy kaybına uğrayan sosyal demokrat SPÖ ise 2019 seçimlerinde elde etmiş olduğu %21,2’ye yakın bir oranla ancak üçüncü parti olabilmiştir. Sıralamanın dördüncü basamağındaki liberal NEOS, az da olsa oy oranını yükseltmeyi başarmış ve beşinci sıradaki Grüne (Yeşiller) ise oylarının %13,9’dan %8,2’ye düşmesine engel olamamıştır. Bu kadar fazla partinin %4’lük seçim barajını aşarak Avusturya Federal Meclisinde temsil edilme hakkını elde etmesi, zorunlu koalisyon hükümetini beraberinde getirmiştir.
Grafik 1: Avusturya Genel Seçimleri 2024

Kaynak: Statistik Austria.
Avusturya anayasasına göre Cumhurbaşkanı, hükümeti kurma görevini seçimlerde birinci olan partiye verme zorunluluğunda değildir. 1983’ten 2000’li yıllara kadar aşırı sağ partilerin hükümet kurma gibi bir olasılığı olmadığından, cumhurbaşkanlarının görevi birinci partilere tevdi ettiği görülmektedir. 1999 yılındaki seçimlerde FPÖ ilk kez ikinci parti olunca cumhurbaşkanlarının tutumları farklılık göstermeye başlamıştır. Aşırı sağ oyların artmasıyla beraber Federal Mecliste temsil edilen siyasi partilerin sayısı da artmaya başlamış ve böylece partiler arası oy dağılımındaki farklılıklar azalmıştır. SPÖ’nün 1999 yılındaki federal seçimlerin birincisi olmasına rağmen ikinci ve üçüncü parti olan FPÖ ile ÖVP kendi aralarında anlaşmalarından dolayı hükümet kuramamıştır. SPÖ ile göstermelik ve sonu belli olan görüşmeler gerçekleştiren ÖVP ve FPÖ, SPÖ’nün hükümeti kurma görevini iade etmek zorunda kalmasıyla kendi aralarında anlaştıkları gibi hükümet oluşturdular. Böylece Avusturya tarihinde ilk kez muhafazakârlar ile aşırı sağ ortaklığında bir hükümet kurulmuş oldu. Birçok Avusturyalı tarafından olumsuz bir süreç olarak hatırlanan bu yılların tekrar edilmemesi gerekiyordu. Eylül 2024 seçimlerinin daha önceki koalisyon oluşturma süreçlerine benzerlikler göstereceği beklenmekteydi. Fakat 1999 yılı seçimlerinden sonra bir muhafazakâr- aşırı sağ hükümetinin kurulabilmesinde en önemli etken dönemin Cumhurbaşkanının da muhafazakâr parti menşeili olmasıydı. Günümüz Cumhurbaşkanı ise çok farklı bir siyasi görüşün temsilcisi olan Grüne (Yeşiller) partisinin genel başkanlığını da yapmış olan Alexander Van der Bellen olunca durum ister istemez farklılık gösterecekti.
Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, seçim sürecinden bu yana hükümet kurma yetkisini seçimin olası galibi Kickl’e verme niyetinde olmadığını açıkça ifade etmekten çekinmemiştir. Seçimlerden sonra Cumhurbaşkanının siyasi parti liderleriyle yapmış olduğu görüşmelerde Kickl’e hükümet kurma yetkisini vermeme yönünde tavır ortaya koyması aslında kurulacak olan koalisyon hükümetinin de nasıl olması gerektiğini tavsiye eder nitelikteydi. Van der Bellen’in böyle bir tercihte bulunmasının en önemli etkenleri sağ- aşırı sağ koalisyonunun ülkenin itibarını uluslararası alanda zedeleyeceği ihtimali ile genel anlamda ülke menfaatine olmayacağını düşüncesinden kaynaklanmaktaydı. Kickl’ın aşırı sağcı olması, Rusya yanlısı tavır sergilemesi ve bunun Avusturya’nın geleceği açısından olumsuz değerlendirilmesinden dolayı hükümeti kurma yetkisini alamamasına sebep olmuştur. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı, yetkiyi ilk olarak ÖVP başkanı Dr. Christian Stocker’e tevdi etmiş ama Dr. Stocker gerçekleştirdiği uzun görüşmelerden olumlu sonuç elde edip hükümet kuramayınca yetkiyi iade etmek zorunda kalmıştır. Van der Bellen, bunun üzerine başından beri Kickl’e vermek istemediği yetkiyi bu sefer kendisine zorunlu olarak tevdi etmiştir.
Tüm bu olup bitenlerle beraber olası bir Kickl hükümetine karşı kamuoyunda giderek artan bir tepki oluşmaya başladı. Kamuoyundaki tepkiler ve Kickl’in aşırı sağ siyasi tutumu diğer partilerin kendisiyle ortak olmayacaklarını deklare etmelerine sebep olunca, Kickl’in Şansöyle olma ihtimali tamamen ortadan kalkmış oldu. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı hükümet kurma yetkisini tekrar ikinci parti konumundaki ÖVP başkanı Dr. Stocker’e tevdi edince bu sefer uzun süren koalisyon görüşmeleri sonucunda önce sosyal demokrat SPÖ, ardından liberal NEOS parti meclisi kararı ile ÖVP liderliğindeki bir koalisyon hükümetinin kurulmasını sağladılar.
Grafik 2: Avusturya 2024/2019 Genel Seçim Değişim Oranları

Kaynak: Statistik Austria.
Nihayetinde Avusturya, 3 Mart 2025 tarihinde ÖVP- SPÖ- NEOS partilerinde oluşan üçlü bir koalisyon kurma başarısını gösterebildi. Cumhurbaşkanı Van der Bellen, Dr. Stocker liderliğindeki yeni hükümetin onay töreninde, uzun bir süreç sonucunda hükümetin kurulabildiğini fakat iyi olup olmadığını henüz bilmediklerini ifade ederek iyi olmasının da katılımcılara bağlı olduğunu dile getirmekten imtina etmemiştir.
Sonuç
Uzun bir süreçten sonra hükümet kurma başarısını gösteren Avusturya’yı zor bir süreç beklemektedir. Liberal, sosyal demokrat ve muhafazakârlık gibi üç farklı siyasi görüşün bir araya gelerek kurmuş oldukları hükümetin devamı için mutlaka kendi görüş ve beklentilerini ortak bileşene indirgeyerek icraatlarını gerçekleştirmek zorunda kalacaklardır. Üç farklı siyasi görüşün bir araya gelerek ortak bir çatı altında hareket edebilmesi her ne kadar bir zenginlik olarak kabul edilse de birçok olumsuzluğu da beraberinde getirmektedir.
Yeni kurulan hükümeti, AB’nin geleceği ve değişmekte olan dünya düzeni gibi uluslararası konular ile sosyal devlet, göç- entegrasyon ve ekonomik sorunlar gibi dahili konular beklemektedir. Şayet bu üçlü koalisyon hükümeti, seçmeni memnun edici politikalar geliştirmediği takdirde muhalefette kalan seçimin birinci partisi aşırı sağ popülist FPÖ’nün bir sonraki seçimlerde oylarını artırmaya devam edeceği kesindir. Hükümet kurma yetkisi kendisine tevdi edilmesine rağmen bunu başaramayan Kickl seçmen nezdinde bundan dolayı her ne kadar teveccüh kaybetmiş olsa dahi başarısız bir hükümet seçmenin aşırı sağa doğru kaymasına sebep olacaktır.

