back to top
Pazar, Kasım 16, 2025
Ana SayfaYayınlarYorumYORUM | Avrupa'nın ABD Olmadan Güvenlik Arayışı

YORUM | Avrupa’nın ABD Olmadan Güvenlik Arayışı

Trump’ın dönüşüyle ​​birlikte transatlantik belirsizlik artıyor. Avrupa, ABD koruması olmadan kendini giderek daha savunmasız görüyor. AB yeni stratejiler ararken kriz Türkiye için jeopolitik fırsatlar yaratıyor.

Almanya 23 Şubat’ta, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en kritik seçimlerden biriyle karşı karşıya kalırken, aynı zamanda hem Avrupa’nın hem de NATO ittifakının büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu bir dönemden geçiyordu.

Trafik ışığı koalisyonu, Donald Trump’ın seçim zaferinin ertesi sabahı, 6 Kasım 2024’te zaten çökmüştü. Almanya’da 16 Aralık’ta yapılan güven oylamasının kaybedilmesinin ardından yeni seçim yapılacağı kesinleşti. Birkaç gün sonra, 20 Aralık’ta bir Noel pazarına yapılan saldırıyla başlayan bir terör saldırısı dalgası başladı.

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, federal seçimlere dokuz gün kala Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada tüm Avrupa’ya karşı kışkırtıcı bir konuşma yaptı. Aynı dönemde Suudi Arabistan’da ABD-Rusya görüşmeleri yapılıyordu; Ukrayna ve Avrupa ülkeleri kasıtlı olarak bu görüşmelerden dışlanıyordu. Trump ayrıca Avrupa’ya ek gümrük vergileri getirmekle ve kıta üzerindeki güvenlik şemsiyesini kaldırmakla tehdit etti.

Son olarak Washington DC’de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski Beyaz Saray’da aşağılayıcı muameleye maruz kalırken, Trump yönetimi açıkça Avrupa karşıtı ve Ukrayna karşıtı, Putin yanlısı bir tavır sergiledi.

Tüm bu gelişmeler, Almanya ve Avrupa’nın bölgesel ve uluslararası düzeyde daha önce görülmemiş çalkantılı bir döneme girdiğine işaret ediyor.

II. Dünya Savaşı Sonrası Batı Düzeninin Krizi

Uluslararası politikanın kökleri Vestfalya sistemine ve ulus devletlerin ortaya çıkışına kadar uzanır. Ancak günümüzün uluslararası sistemini anlayabilmek için İkinci Dünya Savaşı’ndan -veya BM, NATO, IMF, Dünya Bankası ve Bretton Woods sistemi tarafından şekillendirilen dünya düzeninden- kaçış yoktur.

Bu sistemin ve II. Dünya Savaşı’nın en büyük sonuçlarından biri, iki kutuplu dünya düzeniydi: ABD’nin başını çektiği Batı ittifakı ile Sovyetler Birliği’nin başını çektiği Doğu bloku, kapitalizm ile komünizm arasındaki karşıtlıkla karakterize ediliyordu.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından iki kutuplu dünya düzeni yerini ABD hegemonyası altında tek kutuplu bir düzene bıraktı. Ancak Rusya-Ukrayna savaşı yenilenmiş bir Doğu-Batı çatışmasını temsil ediyor. Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak etmesi ve üç yıl önce savaşın patlak vermesi, Avrupa’da Rus genişlemesine dair eski korkuları uyandırdı. Joe Biden döneminde Batı, Soğuk Savaş’a benzer şekilde Rusya’ya karşı birlik olmuş ve Ukrayna’ya kapsamlı destek sağlamıştır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa için en büyük tehdit Sovyet yayılmasıydı. Ancak bir başka sorun giderek daha belirgin hale geldi: Avrupa’nın güvenlik konularında ABD’ye bağımlılığı. Almanya’nın silahsızlandırılması ve ekonomik büyümeye odaklanılması, askeri gücün ihmal edilmesine yol açtı; bu, şu anda Avrupa’nın en büyük krizlerinden biri olan bir güvenlik politikası zaafıdır.

İttifak’tan Rekabete: Avrupa’nın ABD ile Sorunu

Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Avrupa devletleri, Avrupa’nın zor günlerle karşı karşıya kalabileceğinin ve Rus tehdidiyle mücadelede ABD’nin ekonomik, diplomatik ve güvenlik desteğini kaybetme riski bulunduğunun bilincindeydiler. Ancak Başkan Yardımcısı JD Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşması ve ardından Trump’ın Avrupa ülkelerine yönelik cezalandırıcı gümrük vergileri şeklindeki tehditleri, yalnızca ABD desteğinin azaldığına değil, aynı zamanda ABD ile AB arasında olası bir çatışmaya da işaret ediyor.

Biden’ın görevden ayrılmasının ardından Avrupa ülkeleri bir anda Amerikan desteğinden mahrum kalmakla kalmadı, aynı zamanda ABD’nin çok kısa bir sürede müttefikten jeopolitik rakibe dönüşmesinin şokunu yaşadılar. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in Trump ve başkan yardımcısı tarafından Beyaz Saray’da kameralar önünde küçümseyici bir tavırla karşılanması, Avrupa devletleri tarafından sadece Ukrayna’ya yönelik diplomatik bir aşağılama olarak değil, aynı zamanda kendilerine yönelik hedefli bir mesaj olarak da algılandı.

Batı ittifakının dağıldığını, NATO’nun önemini yitirdiğini ve ABD ile Avrupa arasında gerçek bir jeopolitik rekabetin başladığını iddia etmek henüz erken olsa da, son gelişmeler uluslararası sistemin -özellikle Batı’nın- derin bir değişim sürecinden geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliyor. Trump yönetiminin Avrupa’ya askeri harcamaları artırma yönünde bilinçli bir baskı stratejisi izlediği iddia edilebilir. Ancak son olaylar Avrupa’yı en kötü senaryoya hazırlanmaya zorladı: ABD’nin gerçekten izolasyonist bir politika izlemesi ve Avrupa’yı jeopolitik bir rakip olarak görmesi olasılığı.

Örneğin, Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi birkaç istisna dışında, Avrupa’nın devlet ve hükümet başkanları, Zelenskiy’nin Beyaz Saray’da maruz kaldığı aşağılayıcı muamelenin ardından sosyal medyada Ukrayna’ya desteklerini açıkça yinelediler. Bunun sonucunda, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 17 Avrupa ülkesi, Ukrayna konusunda erken görüşmeler için İngiltere’de bir araya geldi ve ABD’yi kasıtlı olarak dışlayarak, Amerikan desteği olmadan Rus tehdidine karşı bir güvenlik mimarisi stratejileri geliştirmeyi amaçladı.

Almanya ve Türkiye Kavşakta: Yeni Zorluklar ve Fırsatlar

Duruma özellikle Alman ve Türk perspektifinden bakıldığında, Almanya’da CDU/CSU ile SPD arasında ortaya çıkan koalisyon büyük bir zorlukla karşı karşıya: Ukrayna savaşında kendini konumlandırmak ve Washington’dan gelen giderek artan ittifak karşıtı sinyallere yanıt vermek. Yeni Alman hükümeti bu sınavı geçemezse, yani hem Avrupa güvenliğini Rusya’ya karşı, hem de kendi ekonomisini ABD’nin olası cezalandırıcı tarifelerine karşı koruyamazsa, diğer iç siyasi sorunları çözmek ve uzun vadeli istikrarlı bir hükümet kurmak son derece zor olacaktır.

Türkiye açısından bakıldığında, Ankara’nın 16 Avrupa ülkesiyle birlikte İngiltere’deki zirveye katılması dikkat çekicidir. Ayrıca son dönemde Avrupa medyasında Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında olumlu haberlerin sayısı artıyor. Bunun en güzel örneklerinden biri de Ukrayna Büyükelçiliği’nin yayınladığı ve Avrupa’da büyük yankı uyandıran fotoğraftır: Erdoğan, Türkiye’de Zelenskiy’i sembolik olarak elinde şemsiye tutarak karşılıyor.

Bütün bu gelişmeler, Avrupa’daki mevcut krizin Türkiye açısından yeni jeopolitik fırsatlar yaratacağını gösteriyor. ABD gerçekten de Avrupa’dan siyasi olarak çekilirse veya varlığını ciddi şekilde azaltırsa, yıllardır Türkiye’nin çıkarlarını görmezden gelen Avrupa devletleri Türkiye ile daha yakın işbirliği arayışına girmek zorunda kalacaklardır. Böyle bir senaryoda Ankara, Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinde dengeli bir politika izleyebilir ve çıkarlarını daha etkin bir şekilde temsil edebilir.

Dr. Ayhan Sarı, Türkiye Araştırmaları Vakfı araştırmacısıdır.
Bu yazı, ilk olarak 05.03.2025 tarihinde TRT Global’de yayımlanmıştır.
Ayhan Sarı
Ayhan Sarı

Dr. Ayhan Sarı, Türk-Alman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir. Lisans eğitimini 2015’te Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans derecesini Sabancı Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden 2017’de aldı. Sarı, doktora derecesini Freie Üniversitesi Berlin Siyaset Bilimi Bölümü’nde “How Ethnic Conflict Changes Ethnic Identity: The Case of Syrian Civil War’’ başlıklı tez çalışmasıyla 2022’de almaya hak kazandı. Çalışma alanları arasında çatışma çözümleri, konstrüktivizm, etnik savaşlar, Suriye ve nitel araştırma yöntemleri bulunmaktadır. Türkiye Araştırmaları Vakfı’nda araştırmacı olarak çalışmaktadır.
E-posta: asari@www.turkiyearastirmalari.org

RELATED ARTICLES

Most Popular

Recent Comments