Türkiye’nin muharip hava gücü kapasitesini geliştirmek için yürüttüğü çalışmalar gündemi yoğun bir şekilde meşgul etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri bölgemizde yaşanan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yanı sıra İsrail’in bölge ülkelerine karşı düzenlediği saldırıları yakından takip etmiştir. Bu yazıda, hızlıca değişebilen bölge dengelerinde modern bir hava gücüne sahip olması gereken Türk Hava Kuvvetlerinin mevcut muharip durumu, modernizasyon çalışmaları ve Eurofighter Typhoon (Tayfun) savaş uçağının tedariki ele alınmıştır.
Modern Hava Gücü Bölge Dengelerini Değiştiriyor
Güvenlik yoksa, kural da yoktur. Kurallar ne kadar az ise o kadar çok savaşınız var demektir. Bölgede uzun süredir yaşanan sıcak çatışmalar artarak devam ediyor. Savaş hukukuna uyulmayan bu dönemde Türkiye ulusal menfaatlerini korumak için askerî gücünü her daim hazır bulundurmalıdır. Çünkü askerî güç, yani askerî hazırlık ulusal gücün en önemli yapı taşıdır.
Türk Hava Kuvvetleri, bölgede ciddi bir sınama ile karşı karşıyadır. Sınamanın temelinde bölge ülkelerinin kazanmaya başladığı imkân ve kabiliyetler yatmaktadır. İsrail-İran savaşında İsrail, harekâtın ilk üç gününde İran’ın çok sayıda hava ve füze savunma sistemini, radarlarını, komuta merkezlerini ve hava üslerini imha ederek ülke üzerinde mutlak hava hâkimiyeti tesis etmiştir. İsrail, hava kuvvetlerinin teknolojik üstünlüğü, geniş hassas güdümlü mühimmat envanteri, gelişmiş keşif/istihbarat/gözetleme/hedef tespit yetenekleri ve elektronik harp kapasitesi sayesinde İran’a ağır kayıplar verdirmiştir. İsrail-İran Savaşı modern hava harbi, caydırıcılık ve teknoloji kapasitesinin kullanımı açısından derslerle doludur.
Türk Hava Kuvvetleri, envanterine kattığı sistemleri operasyonel olarak en fazla kullanan ülkelerin başında geliyordur. Hava Kuvvetleri teröristle mücadele ve sınır ötesi operasyonlar kapsamında yoğun bir şekilde görev almıştır. Bu durum Türkiye’yi Avrupa’da hava-yer görevlerini en fazla icra eden ülke konumuna getirmiştir.
Hava Kuvvetlerinin uçuş ajandasına baktığımızda Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de hava devriyesi; Libya, Suriye ve Irak’ta hava ve istihbarat görevleri; NATO Hava Polisliği görevleri ve Katar-Türk Birleşik Müşterek Kuvvet (KTBMK) Hava Unsur Komutanlığı bünyesindeki görevleri de ele alırsak görev yükü üst düzeydedir.
Bölgede meydana gelen bu hadiseler ve Hava Kuvvetlerinin yoğun görev yükü ele alındığında Türkiye’nin mevcut harp filosunu güçlendirmesi ve yeni teknolojilerle donatması kaçınılmazdır.
Fotoğraf 1:Türk Hava Kuvvetleri’ne Ait Muharip ve Destek Unsurları “Fil Yürüyüşü” İcra Ediyor

Kaynak: Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Türk Hava Kuvvetleri geçmişten günümüze hizmete aldığı her savaş uçağını aktif olarak ve uzun süre başarılı bir şekilde kullanıyordur. Ama insanın olduğu gibi nesnenin de bir ömrü vardır. Uzun yıllardır Türk Hava Kuvvetlerinin belkemiğini 230 civarında F-16C/D savaş uçağı sağlıyor ayrıca hizmette 20 civarında 2000’li yılların başlarında kapsamlı modernizasyondan geçmiş olan F-4E/2020 uçakları yer almıştır. Çift motorlu ve geçmiş zamanın etkin uçaklarından biri olan Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde geçtiğimiz yıl 50’nci yılını dolduran F-4E/2020 savaş uçakları faydalı hizmet ömürlerinin sonuna gelmiş durumdadır.
Rusya’dan tedarik edilen S-400 hava savunma sisteminin teslimatı ile ABD’nin Türkiye’yi F-35 programından resmî olarak Temmuz 2019’da çıkarması ve aynı yılın ocak ayında uçakların teslimat sürecini durdurması Türkiye’nin bu süreçte planlanmayan zorluklarla karşılaşmasına neden oldu. F-35’in tedarikinin sağlanamaması Türk Hava Kuvvetlerinin 2035’lere kadar olan planlamasında büyük bir boşluk oluşturmuştur. Öte yandan, TSK envanterindeki S-400 hava savunma sisteminin de ağ merkezli mimarideki eksiklikler nedeniyle, istenilen ölçüde performans gösteremeyeceği aşikârdır.
Fotoğraf 2:Hava Kuvvetleri Komutanlığı Bünyesindeki Muharip ve Jet Eğitim Uçaklarının Fabrika Seviyesi Bakım (FSB) İhtiyaçlarının Karşılandığı 1’inci Hava Bakım Fabrika Müdürlüğü (HBFM)

Kaynak: Hava Kuvvetleri Komutanlığı
F-35 programından çıkarılmasının ardından Türkiye, mevcut muharebe kapasitesini korumak ve 2030`lu yılların ortalarında ilk KAAN Filosu operasyonel olana kadar ki ara savaş uçağı ihtiyacını karşılamak üzere 30 Eylül 2021’de 40 adet F-16 Blok 70 Viper savaş uçağı ve hizmetteki 29 adet Blok 50+ ve 50 adet Blok 40M uçağının F-16 Viper seviyesine modernizasyonu için 79 adet modernizasyon kiti tedarik etmek üzere ABD Hükûmeti`ne bir Talep Mektubu sundu. Uçakların tedarikine ilişkin müzakereler Aralık 2021`de başladı ve ABD Dışişleri Bakanlığı, Ocak 2024’te 40 yeni F-16V ve 79 F-16V modernizasyon kiti ile mühimmat, aviyonik sistemleri ve yedek parça tedarikini içeren 23 milyar ABD doları değerindeki satışı onayladığını ABD Kongresine bildirdi. Ancak Millî Savunma Bakanlığı tarafından 79 adet modernizasyon kitinden vazgeçildi, sadece mühimmatları ile birlikte 6,5-7 milyar ABD doları değerinde 40 adet F-16V Block 70 alımına karar verildi. Hâlihazırda 1,4 milyar dolarlık başlangıç ödemesi yapılan uçakların tedarikine yönelik iki ülke arasında görüşmeler devam ediyor.
Teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak her geçen gün daha hızlı değişen savunma doktrinlerinde, geleceğin hava muharebelerinin insansız savaş uçaklarıyla gerçekleştirileceği öngörülüyor. Bu kapsamda BAYKAR tarafından özgün olarak geliştirilme çalışmaları devam eden muharip insansız uçak sistemi Bayraktar KIZILELMA’nın, geleceğin muharebe konseptine yön vermesi hedeflenmiştir. Agresif manevralarla hava-hava muharebesi icra edebilecek olan KIZILELMA, havadan havaya füze atabilme kabiliyeti, düşük radar kesitiyle güvenlik güçleri için güç çarpanı olacaktır. İlk uçuşunu 2022’de gerçekleştiren KIZILELMA’nın envantere girmesi ve anlamlı bir caydırıcı güç oluşturmaya başlaması 2028- 2030’lu yılları bulacaktır.
Fotoğraf 3:İsrail Hava Kuvvetleri’ne Ait F-35 Savaş Uçağı

Kaynak: Anadolu Ajansı
Bölge Ülkeleri Savaş Uçağı Alımına Hız Verdi
Bulgaristan ve Romanya’nın F-16’ları hizmete alması, Yunanistan’ın Fransa’dan Rafale uçakları tedarik etmesi, hizmetteki F-16 uçaklarını F-16 Viper seviyesine yükseltmesi ve 2030’lu yılların başında F-35’leri teslim alması, hâlihazırda 54 Rafale’ye sahip olan Mısır’ın ilave uçaklar için Fransa ile müzakereler yürütmesi ve son olarak bölgenin en modern ve kabiliyetli hava kuvvetine sahip olan 7 Ekim 2023 tarihinde yaşanan olaylardan sonra Gazze başta olmak üzere Lübnan’a, Suriye’ye Yemen’e ve son olarak İran’a gerçekleştirdiği saldırılarla bölgeyi içinden çıkılması güç bir duruma düşüren İsrail’in mevcut 45 F-35I uçağı adedini 2028 yılına kadar 75’e çıkarması, F-16I uçaklarını operasyonel ihtiyaçları karşılayacak şekilde modern sistemlerle donatması, F-15I uçaklarını modernize etmesi ve yeni nesil F-15IA tedariki için çalışmalar yürütmesi Türk Hava Kuvvetlerini büyük bir askerî ve teknolojik tehdit ile karşı karşıya bırakmıştır.
F-4E’lerin teknolojik ömrünü tamamlaması, ABD’den F-16V tedariki, yerli imkânlarla F-16 modernizasyonu, KIZILELMA gibi insansız sistemlerin operasyonel olgunluğa ulaşması ve KAAN’ın 2030’lu yılların ortasında hizmete girene kadar oluşabilecek kabiliyet açığını kapatması, başta İsrail ve Yunanistan olmak üzere bölge ülkelerinin hava kuvvetlerine yaptığı yatırımları göz önüne aldığımızda bir ara çözüm olarak ve Türk Hava Kuvvetleri’nin hava önleme ve hava üstünlüğü kabiliyetli modern uçak ihtiyacını karşılamak üzere Eurofighter Typhoon tek aday olarak karşımıza çıkmaktadır.
Neden Tek Aday Eurofighter?
Dünyada çok az sayıda uçak üreticisi bulunmaktadır. ABD, Çin, Güney Kore, Fransa, İsveç ve Rusya gibi ülkeler askerî havacılık sektörünün belli başlı ülkeleridir. Türkiye, hava gücünü NATO’ya girişinden bugüne Avrupa menşeli C-160, CN235 ve A400M nakliye uçakları gibi istisnalar dışında muharip, eğitim, erken ihbar ve tanker uçak gibi destek vasıtalarının tamamını ABD tarafından üretilen sistemlerden oluşturmuştur. Bu durum devam etmektedir. ABD dışındaki alternatiflere baktığımızda ise karşımıza şöyle bir sonuç çıkmıştır: Teknolojik anlamda batı ekolüne yani ABD ekolüne uyum sağlamış bir ülke olan Türkiye’nin Rusya ve Çin’den tedarik edeceği uçak sadece bir uçak olmayacak siyasi, sanayi, eğitim ve askerî konseptin de değişmesini gerektirecektir. Bu da büyük bir zaman kaybı ve maliyet demektir. Öte yandan NATO üyesi olan Türkiye’nin S-400 tedarikinde yaşadığı sıkıntıların kat kat artması anlamına gelmektedir. Diğer ülkelerden tedarik ise Türk Hava Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olması, ortaya çıkardıkları sistemlerin ABD teknolojisine bağımlılığı ve siyasi sebeplerden dolayı uçak tedarikinde alternatif dışına çıkmıştır.
Alternatifler arasında sadece Birleşik Krallık, Almanya, İtalya ve İspanya’nın aralarında bulunduğu Eurofighter Konsorsiyumu tarafından ortaklaşa geliştirilen ve üretilen Eurofighter kalmıştır.
Fotoğraf 4:Birleşik Krallık’a Ait Eurofighteer Typhoon Uçakları Mürted Hava Meydan Komutanlığında

Kaynak: MSB
Avrupa Tayfun’u Doğuyor
Soğuk Savaş’ın son döneminde Avrupa’nın ortak muharip uçak ihtiyacının karşılanması amacıyla Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya’nın içinde bulunduğu konsorsiyum 1983’te ortak karar aldı ve çalışmaların tamamlanmasının ardından 1988 yılında Eurofighter programını resmî olarak başlattı. Programın başında yer almasına rağmen Fransa, kendi havacılık sanayisinin devamlılığı açısından özgün bir uçak (Rafale) geliştirmek için projeden 1985 yılında çekilmiştir.
1994 yılında ilk uçuşunu gerçekleştiren Eurofighter prototipinin testlerinin tamamlanmasının ardından üretim onayı 1998’de verildi. İlk seri üretim uçağı Alman Hava Kuvvetlerine 2003 yılında teslim edildi, akabinde konsorsiyum ortakları, Avusturya ve Suudi Arabistan gibi kullanıcı ülkeler takip etti.
Fayda-maliyet-etkinlik açısından pahalı bir uçak olmasına rağmen Eurofighter, kullanıcısına güven veren kabiliyetli, kıvrak ve güçlü bir uçaktır. Ses üstü hızlarda seyir kabiliyeti olan Eurofighter, hava üstünlüğü doktrinine göre tasarlanmış bir önleme uçağıdır. Görev yükünün büyük bir kısmını gövde altında taşımasına olanaklı aerodinamik yapısı, delta kanat ve ön kısımda bulunan kanardlar ile uçağa oldukça yüksek bir manevra kabiliyeti sağlar.
Airbus, BAE Systems ve Leonardo tarafından oluşturulan ortak bir şirket olan Eurofighter Jagdflugzeug GmbH tarafından üretilen uçaklar, temelde Tranche olarak isimlendirilen versiyonlar ile üretilmektedir.
2003-2008 yılları arasında üretilen Eurofighter Tranche 1’ler tek bir göreve göre üretilmiş olması sebebiyle mevcut konsorsiyumdaki ülkelerin dışında sadece Avusturya tarafından tercih edilmiş, bu nedenle üretici ülkeler, uçağın hava-kara görevlerini de etkili bir şekilde gerçekleştirebilme kabiliyeti kazandırılması için çalışmalara başlamış ve Eurofighter Tranche 2’lerin üretimine 2008’de geçmişlerdir.
2013’te üretimine başlanan Tranche 3A ise çok rollü görev kabiliyeti, AESA (Aktif Elektronik Taramalı Dizi) teknolojili Captor-E radarı, gelişmiş görev bilgisayarı, elektronik harp ve METEOR hava-hava füzesi, SPEAR-3 mini seyir füzesi gibi genişletilmiş silah entegrasyonlarını kapsamaktadır.
Eurofighter Tranche 4, 2060’lı yıllara kadar görev yapması beklenen en son versiyondur. Gelişmiş görev bilgisayarı, yenilenmiş kokpit arayüzü, GPS/navigasyon sistemleri, modern elektronik karşı tedbir sistemi, Link 16 veri bağı ve elektro-optik sensörler, Captor-E AESA radarı gibi yenilikçi sistemlerle donatılmıştır. ABD ve Avrupa menşeli Meteor, AIM-120 AMRAAM, IRIS-T, ASRAAM gibi hava-hava füzeleri ile Brimstone, Storm Shadow, GBU serisi mühimmatlar, Spear-3, Paveway IV güdümlü mühimmatlar ve Taurus seyir füzeleri gibi geniş bir mühimmat ailesini taşıyabilmektedir. Ayrıca uçakta 27mm Mauser BK-27 topu yer almaktadır. Tranche 4 için yeni silah ve aviyonik sistemlerin geliştirme faaliyetleri devam etmektedir.
EUROJET konsorsiyumu tarafından geliştirilen, verimliliği ve güvenirliğiyle bilinen iki adet EJ200 turbofan motor uçağın saatte 2.450 km hıza ulaşmasını sağlıyor. Yüksek irtifada ve düşük hızlarda bile üstün manevra yeteneğinin yanı sıra geniş operasyonel kabiliyetleri sayesinde, toplam 721 adet sipariş alan Eurofighter, dünya çapında 9 ülke tarafından hizmete alınmıştır.
Jeopolitik Durum Kötüleşti, Almanya’nın Bakışı Değişti
Türkiye, uzun süredir satın almak istediği Eurofighter savaş uçağı konusunda Almanya’nın olumsuz tavrı ile karşı karşıyaydı. Almanya, Türkiye’nin terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyine düzenlediği harekâtlara sert tepki göstermişti. Ayrıca Türkiye ile Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi arasında Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilim de Ankara-Berlin arasında soğuk rüzgârların esmesine neden olmuştu. Buna ilaveten Almanya’nın iç siyasetindeki Türkiye karşıtlığı bu satışın önündeki en büyük engellerdi. Türkiye’ye silah satışı konusunda örtülü ve gizli ambargo uygulayan Almanya, Rusya-Ukrayna Savaşı’yla Avrupa’daki bütün jeopolitik denklemin değişmesi, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımına onay verilmesi sonrası ABD ve NATO üyesi ülkelerin silah satışındaki kısıtlamaları kaldırması ve Trump’ın tekrar iktidara gelmesiyle Türkiye’ye olumlu bakışı, Almanya’nın tavrını yumuşattı. Başta İngiltere olmak üzere İspanya ve İtalya’nın da temasa geçmesi sonrasında Almanya’nın Eurofighter’ların satışına onay vermesi sağlanmış oldu. Temmuz 2025’te gerçekleştirilen 17. Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı (IDEF 2025) kapsamında Millî Savunma Bakanlığı ile Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı arasında “Eurofighter Savaş Uçağı Kabiliyetlerinin Hükûmetler Arasında Sağlanmasıyla İlgili Mutabakat Muhtırası” imzalanarak uzun süredir beklenen satışta ilk resmî adım atılmış oldu.
Sonuç
Bölge ülkelerinin yoğun bir şekilde hava güçlerini modern sistemlerle kuvvetlendirmesi karşısında Türkiye kayıtsız kalamaz. Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail’in sahip olduğu yüksek teknoloji ürünü hava araçları ile bölge ülkelerine müdahale etmesi, Yunanistan’ın hızlı bir şekilde silahlanması, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını koruyabilmesi, bu çıkarlar doğrultusunda hareket edebilmesi için çok güçlü hava kuvvetlerine ihtiyacı olduğunu göstermiştir.
HvKK envanterindeki 260 civarındaki uçağın bir kısmı hizmet ömürlerini doldurmak üzere diğer bir kısmı ise modern teknolojinin gerisinde kalmıştır. Hâlihazırda yerli imkân ve kabiliyetlerle gerçekleştirilecek olan proje ve başlangıç aşamasındaki modernizasyon programlarının sonuçlanması uzun süre alacaktır. ABD’den tedarik edilmesi beklenen F-16V savaş uçaklarının nihayete erdirilememiş olması, Türkiye’nin en önemli savunma sanayi projesi olan KAAN’ın ihtiyaç duyduğu 35 bin lbf itki üretecek motorun TUSAŞ Motor Sanayii tarafından entegrasyon sürecinin en erken 2032’de başlayacak ve motorun olgunlaşması için 2030’lu yılların ortalarını bulacak olması, bu süreye kadar motor noktasında ABD’ye bağımlı olunması Türkiye için karmaşık bir hâl almaktadır.
Bu sebepler göz önünde bulundurulduğunda Eurofighter’ın yüksek performans, uzun menzil, AESA radara sahip olması Türkiye’nin bölgedeki hava üstünlüğünü sürdürmesi için gereklidir. Bu tedarik Avrupa’ya bir bağımlılık olsa da Türk Hava Kuvvetleri için ara çözüm olacaktır. Bu konuda en kritik hususlardan biri maliyetin düşürülmesi, teslimat tarihi ve uçaklara Türk Savunma Sanayinin geliştirdiği mühimmat ve aviyonik sistemlerin Eurofighter’a entegrasyonunun olup olmayacağıdır.
Son hadiseler şunu göstermiştir ki nicelik ve nitelik bir denge olsa da Türkiye’nin iki veya üç cepheli bir hava harbine girmesi hâlinde mevcudun birkaç katı savaş uçağı envanterine sahip olması gerekmektedir. Bunun yanında KAAN, HÜRJET, KIZILELMA ve ANKA-3 ana platformların dışında Murad AESA radar, TF35000 Turbofan Motoru, Elektro-Optik Sistemler ve Elektronik Harp sistemleri gibi kritik alt sistemlerinin de bir an önce nihayete kavuşturulması gerekiyor.
Türk Hava Kuvvetleri için F-16V, Eurofighter ve F-35 savaş uçaklarının tedariki bir ara çözümdür. Türkiye’nin hiçbir ülkenin yaptırımına maruz kalmaması için tek çözüm kendi sanayisinin, mühendisinin, teknisyeninin, insanının emekleri ile ortaya çıkardığı savunma araçlarıdır. Bunun yolu da kısıtlı olan maddi imkânları, zamanı ve insan kaynağını doğru kullanmaktan geçiyor.
Muhammet Metin, Defence & Technology genel yayın yönetmenidir.

